17 Temmuz 2008 Perşembe

KÖPEK VE ÇOCUK

Çocuklar ve Köpekler
Çocuk niye köpekten korkar?
Köpek niye çocuğu ısırır?
Bu sorular bir genelleme olsa da, birçok kişinin aklında bu sorular var. Ben, her çocuğun en iyi arkadaşının bir köpek olmasını dilerim. Çünkü bu dostlarımız, hem inanılmaz sadık arkadaşlardır hem de çocuklara çok şey öğretirler. Yukarıdaki genellemeye taş çıkartacak bir çocuk ile köpek arkadaşlığının oluşmasının en büyük yardımcıları anne ve babalardır. Neredeyse gördüğüm hiçbir köpeğe dokunmadan geçemem. Bir çiftliği ziyaret ettiğimde, oradaki bütün köpeklerle oynamak isterim. Bir sokak köpeği gördüğümde onu çağırıp, onunla konuşup, onu okşamadan edemem. O kuyruğunu sallasa da, bana hırlasa da. Çok iyi biliyorum, hırlayan bir köpeğe yaklaşmak pek akıllıca bir iş değil. Fakat bu konudaki içgüdülerime ve bilgilerime güveniyorum. Hangi köpeğe nasıl yaklaşılması gerektiğini iyi biliyorum. Bunu da anneme ve babama borçluyum. “Bu çok saf, en sonunda ısırılacak” diye düşünebilirsiniz. Ama ben zaten ısırıldım. Hem de üç kere! O zamanlar, henüz çocuktum. Köpeklere karşı dayanılmaz aşkım dört yaşındayken başladı ve annemler sayesinde, ısırılmalarım köpek sevgimi asla azaltmadı. Kulağımı Bırak Diyorum Sana Çocuk! Tanıştığım ilk köpek, alman çoban köpeği büyüklüğünde, siyah, uzun tüylü bir melez köpekti. Barry adlı bu köpek, dedemin köpeğiydi. Ben dedeme tapıyordum ve annemin anlattıklarına göre; çok sayıda torunu olmasına rağmen dedemin gözbebeği sadece bendim. Her çocuk gibi, o yaşta henüz korkularım yoktu. Bilirsiniz, çocuklar hiçbir hayvandan korkmaz. Bu korkuları zamanla aileden ve çevreden edinirler. Ziyaretlerimizde, Barry ile güle oynaya zaman geçirmişim ama aklımda hep ata binmek varmış. Barry ile boylarımız, zaten minyatür bir at ve onun jokeyine benziyordu. Bir gün, annemler bir hata yapmış. Barry ile ben onlardan ayrı bir odadaymışız, yani kontrol altında değilmişiz. Hata, bizi yalnız bırakmaları olmuş. Çünkü çocuklar, istemeden de olsa köpeklere eziyet çektirebilir. Çocukların zıplamak, hoplamak ve koşmak gibi hızlı hareketleri ve özellikle heyecanlandıklarında çıkardıkları yüksek sesler köpekleri korkutabilir. Ayrıca, çocuklarla bir kez kötü tecrübe yaşamış bir köpeğin, artık çocuklara karşı ne tepki göstereceği kestirilemez. Küçük Regina ise Barry ile yalnızken, aklındakileri gerçekleştirmek istemiş. Nasıl yaptım, sormayın, herhalde sandalyeye çıkmışım. Neticede, ata binermiş gibi Barry’nin üstüne binip, bu şekilde odaya girmişiz. Onu kulaklarından tutup “yürü” ve “dur” gibi komutlar veriyormuşum. Şaşkınlık ve korkuyla bizi seyreden annem, babam ve dedem, Barry’nin hiçbir şey yapmadığını görmüşler. Tabi ki, beni hemen onun üzerinden indirmişler. Annem bana, bunu niye yapmamam gerektiğini, Barry’nin kızıp beni ısırabileceğini anlatmış. Küçük bir çocuk bunları dinler mi ki? Üstelik biz ne zaman dedeme gitsek, Barry arabanın sesini duyar duymaz bahçeye koşup, çitten atlayarak beni karşılıyormuş. Tabi ki, daha sonraki ziyaretimizde ben yine Barry’nin üstüne çıkmışım. Annemler o zaman “en sonunda herhalde ısırılacak” diye düşünmelerine rağmen, onların gözü önünde Barry ile atçılık oynamama izin vermişler. Bugün düşündüğümde, bu çok riskli bir karardı çünkü çok farklı sonuçlanabilirdi. Ayrıca, başka bir köpekte de bunu deneyip, çok kötü ısırılabilirdim. Ben bunların hiç birini hatırlamıyorum çünkü dedem, ben beş yaşındayken kanserden öldü. Barry bana asla zarar vermedi. Bu da belki dedemin bana, Barry’nin de dedeme tapmasının bir sonucuydu. Zira günler boyunca dedemin boş yatağının yanında yattıktan, mama yemeyi, su içmeyi ve ihtiyacını gidermeyi reddettikten sonra, Barry’yi uyutmak zorunda kaldılar. Dedeme olan aşkı sonsuzdu… Hey Ufaklık, Beni Çok Korkuttun! Bir süre sonra bir dağ çiftliğine tatile gittik. O zaman, acı bir tecrübeyle öğrendim ki, dünyadaki tüm köpekler Barry gibi değilmiş. Biz henüz arabadan inerken, çiftliğin terrier büyüklüğündeki köpeği bizi karşılamaya koştu. Annem ön kapının yanında köpeği severken, ben arka kapıdan iniyordum. Tabi ki, ben de köpeği sevmek istiyordum. Düşünmeden, daha doğrusu bilinçsizce elimi uzatıp, anneme bakan köpeğe dokundum. Her şey o kadar hızlı gelişti ki, sadece bir acı hatırlıyorum. Beni henüz fark etmeyen köpek, dokunmamdan korkarak hızla dönmüş ve elimi ısırmıştı. Daha doğrusu, küçük parmağımı eklem yerinden kapmıştı. Bu yara izi hala duruyor. Yarama, hemen köy usulüyle pansuman yapıldı. Çiftlik sahibi, yaramın dezenfeksiyonu için üzerine viski döktüğünde, ısırılmanın acısının yerine inanılmaz bir yanma hissi geçmişti. İyi ki köpeğin tüm aşıları yapılmıştı ve benim de tetanos aşım vardı. Aksi takdirde, uzakta olan bir doktora gitmek zorunda kalırdık. Köpeklerin zamanı gelen tüm aşılarının yaptırılmasının ve çocukların herhangi bir yaradan (bunun bir ısırık olması şart değil) tetanos felcine yakalanmaması için, tetanos aşısının yapılmasının önemini buradan vurgulamak istiyorum. Ertesi gün, ben tabi ki bu köpekten korktum. Ama annem, benim bu korkumu çok güzel bir yöntemle yatıştırdı. Bana, bu olayda köpeğin hiçbir suçu olmadığını, bunun tamamen benim suçum olduğunu izah etti. O zaman, henüz beş yaşındayken öğrendim ki, bir köpeğe arkadan asla yaklaşılmaz. O beni fark etmemişse, ona dokunmadan önce daima seslenmem ve sonra beni koklamasına izin vermem gerektiğini de öğrendim. Ayrıca, bu olaydaki gibi, yabancı bir köpeğin alanına girdiğimde, köpeğe karşı daima temkinli olmam gerektiğini de öğrendim. Bu yeni bilgiyle ve bu şirin köpeğin aslında ani saldırganlıklarda bulunmadığını fark etmemle birlikte, köpek ve benim aramdaki arkadaşlığı engelleyen bir şey kalmamıştı. Tatil boyunca, o köpekle oynadım ve mutlu zaman geçirdim. Hastaydım, İyi ki Beni Affettin Barry artık olmadığı için, ben bir köpek istiyordum. Doğum günüm ve Noel’de, hediye istek listemin en başında daima bir köpek yer alıyordu. Ama yıllar boyunca, bu istek bir türlü gerçekleşmedi. Bugün neden gerçekleşmediğini anlıyorum. Bir köpeğin sorumluluğunu taşıyabilmek ve onu dolaştırabilmek için o zamanlar çok küçüktüm. 8 yaşındayken, başımdan ikinci bir tatsız olay geçti. Babamla birlikte, bir arkadaşının dükkânını ziyaret ediyorduk. Onun, hem benim yaşımda bir kızı hem de çok güzel bir Dalmaçyalı’sı vardı. Dükkana girdiğimizde, köpek bir köşede yatmış uyuyordu. Hepimiz köpeğin yanından arka odaya geçerken, Dalmaçyalı bir anda hırlayarak üzerime atladı. Hemen arkamda olan babam, hızlı bir refleksle aramız atladı. Köpek anında saldırısını kesti. Ben korkudan titriyordum ve köpek isteğimi bir kez daha gözden geçirmem gerektiğini düşünüyordum. Babam ve arkadaşlarının yüzleri bembeyazdı. “Bunu bana niye yaptı” diye sorduğumda, köpeğin bugüne kadar kimseye saldırmadığını ve ben de yanlış bir şey yapmadığım için, bunu bilemediklerini söylediler. Köpeğin, bir veteriner hekime götürülmesi gerektiğini söylediler. Ertesi gün, babamdan saldırının sebebini öğrendim. Röntgenlerde, Dalmaçyalı’nın büyük bir beyin tümörü olduğu tespit edilmişti ve köpek çok hasta olduğu için bana saldırmıştı. Babam, bana saldırmasının sadece kötü şans olduğunu ve köpeğin kurtulması mümkün olmadığı için uyutulduğunu anlatınca, ölümüne çok üzüldüm. Babamın şefkatli ve net açıklamasından anlamıştım ki, bu olayda ne benim ne de köpeğin suçu vardı. Bunu fark ettikten sonra, ısrarlı köpek talebime geri dönebildim. Demek Ödülüm Çalacaktın! 12 yaşındayken, bana göre durduk yerde ve köpek konusu unutulduğu sırada, annemler beni 3 saat uzaklıktaki bir çiftliğe götürdü. İnek ve domuzların yetiştiği bu çiftlik, Chow Chow üretimi de yapıyordu. Bir yavru seçmeye gitmiştik! Altı hafta sonra, bu yavruyu almaya gittiğimizde dünyalar benim olmuştu. Ona da Barry adını koyduk. Annemler, daha önce benden gizli okudukları tüm Chow Chow ve köpek kitaplarını bana verdiler. Gençlik kitaplarımı bir yana kaldırarak, gece gündüz o kitapları okudum. Çünkü Barry ile iyi dost olmak istiyordum. Bir süre sonra, üzerime bir görev de düşmüştü. Her gün okuldan sonra, onu dolaştırmam gerekiyordu. Onu nasıl taramam gerektiği ve mamasını nasıl hazırlamam gerektiği bana öğretildi. Barry’nin, mamasın almadan önce daima oturması gerekiyordu. Bu nedenle, asla elimizden bir şey almaya çalışmıyordu. Bir şey istediğinde, önümüzde oturup beklerdi. Dünya tatlısı Barry’nin kimseye bir zararı yoktu. Ben, 14 yaşındayken inanılmaz bir hata yapana kadar! Ben televizyon seyrederken, annem hemen yanımda Barry ile birlikte bir kemikle oynuyordu. Onu biraz kışkırtmış ve kemiği verdikten sonra mutfağa gitöişti. Ben hiçbir şeyden haberdar değildim. Televizyondaki film beni o kadar etkilemişti ki, yanımda yaşanan olayları ne görmüş ne duymuştum. Barry’nin yanımda yattığını fark ettiğimde, daha önce yüzlerce kez yaptığım gibi onu okşamak üzere elimi aşağıya salladım. Ona dokunur dokunmaz kafasını çevirdi ve elimi çok kötü ısırdı. Tabi ki bu izler de hala duruyor. Aslında bu izler için mutluyum, çünkü bu şekilde onu asla unutmayacağım. Barry, beni ısırır ısırmaz ne yaptığını fark etti ve ağlamaya başladı. Kanayan elimle mutfağa, annemin yanına gittim. Ağlayan Barry, bana yapışık bir şekilde beni takip etti. Annem bana pansuman yaparken, benim yanımdan ayrılmayan Barry ve ben aynı lafları işitmek zorunda kaldık. “Bunu nasıl yaparsın, onu görmedin mi, vs” Bir anda, Barry ve ben anneme karşı “müttefik” haline gelmiştik. Barry, üç gün boyunca benim yanımdan ayrılmadı. İnanılmaz üzgündü. Bu olayda da tamamen ben suçluydum, bu yüzden Barry’ye asla kızamadım. Annem ise benim bu kadar dalabileceğimi tahmin etmemişti, yoksa beni uyarırdı. Ama bir daha Barry ile bir ödül aracıyla oynamadı. Kaç Bücür! Bu Köpek Bizi Yer! Bu olayın üzerinden henüz bir yıl geçmişti ki, bir kez daha ısırıldım. Barry ile ormanda dolaşıyorduk. Ben onu tasmasından tutarken, bize doğru serbest dolaşan bir alman çoban köpeği ile sahibi yaklaşıyordu. Köpek hırlamaya başladığında, sahibinin onu tasmalayacağını düşünerek ve artık hırlamaya başlayan Barry’nin tasmasını kısa tutarak yanıma çektim. Fakat düşündüğümün tam tersi oldu. Sahibi hiçbir şey yapmadı! Bunun yerine, alman çoban köpeği Barry’ye saldırmak üzere bize doğru koştu ve Barry’ye atladı. Bahçemizde gayet cesur olan Barry’nin, bu durumdan bu kadar korkacağı aklımdan bile geçmemişti. Cesur köpeğim, bir anda benim arkama saklandı! Dolayısıyla onun yerine ben ısırıldım. Ben yere çökerken, alman çoban köpeği resmen şaşırıp sahibine döndü. Bazı şeyler acıyla öğreniliyor işte. Sahibi köpeğini tasmayla tutmalıydı. Bunu yapmadığını gördüğüm anda, ben de Barry’yi serbest bırakmalıydım. Yani, aslında köpeklerin hiç suçu yoktu. Fakat ben çok kötü bir şekilde dizimden ısırıldım. Hastanedeki doktor, menüsküsüm zarar görmediği için çok şanslı olduğumu söyledi. Aslında söylememe gerek yok ama bunun da yara izleri hala duruyor. Facianın Eşiğinden Doğan Aşk! Başımdan geçen bütün bu olaylardan, hep bir şeyler öğrendim. Küçük yaşta annemlerin bana anlattıklarından, daha sonra ise benim aslında bildiğim ama yapmadığım şeylerden şunu öğrendim; köpeklerin bir suçu yoktu. Ya ben yanlış yapmıştım ya da diğer köpeğin sahibi. Bu nedenle, köpek aşkımdan asla bir şey kaybetmedim. Benim köpek aşkımı, sonsuza kadar derinleştiren olayı, 20 yaşındayken Kuşadası’nda yaşadım. Kasım ayında iki köpek ve bir karavanla tatile geldiğim Kuşadası’nda, artık kimsenin olmadığı bir kamp alanında durmuştuk. Etrafta kimseler yok, her yer bomboştu. Tek başıma, kamp alanının plajında yürüyüşe çıkmıştım. Kimsenin olmadığını düşünmemin yanlış olduğunu o zaman öğrendim. Akşamüstü, plajda keyifli keyifli dolaşırken, bir anda binaların arasından bana doğru koşan ve hırlayan sekiz adet çoban köpeği gördüm. Onlar, o alanın bekçi köpekleriydi. Hayatım buraya kadarmış derken, seçeneklerimin neler olduğunun hızla düşünmeye çalışıyordum. Kaçacak bir yerim yoktu. Sağda plajdan başka bir şey yoktu, sol tarafımda da durum farklı değildi. Yardım çağırsam, beni duyabilecek kimse de yoktu. Arkamda ise sadece deniz vardı. Denize girip, köpeklerin ayrılacakları meçhul zamana kadar yüzebilirdim. İyi bir yüzücü olmama rağmen, niye bilmiyorum, ama o anda bu seçeneği beğenmedim. Yere oturmaya karar verdim. Sakin kalmaya çalıştım ve ayaklarıma baktım. Çünkü köpekler, gözlerine bakmamı tehdit olarak algılayacaktı. Köpekler hızla yaklaşıyordu. Kalbim yerinden çıkacak kadar hızlı atıyordu. Hırlayarak beni bir çember içine aldılar. Derin, ama sakin nefes almaya çalışıyordum. Gizlice onlara bakmayı denedim. Her tarafımda hırlayan köpekler vardı. Kafaları, benim kafamla aynı hizadaydı. “Yanlış bir hareketle işim bitmiş olacak” diye düşünüyordum. Yavaş ve sakin olarak, onlarla en güzel ve sevimli sesimle konuşmaya başladım. Ne dediğimi hatırlamıyorum ama herhalde, köpeklere daima söylediğim şeylerin aynısıydı. “Ne kadar güzelsin sen” gibi sözler. Köpekler, yavaş yavaş hırlamayı kesmeye başlarken, ben ışık hızıyla köpekler hakkında tüm bildiklerimi düşünüyordum. Bunlar sürü hayvanları, demek ki bir sürü başları olmalı, diye düşünüyordum. Sürü başının güvenini kazanırsam, diğerleri de bir şey yapmayacaktı. Kafamı yere doğru eğik tutarken, gizlice köpekleri izliyordum. Görebildiğim köpeklerin hepsi aynı mesafede duruyordu. Tam o anda, önümdeki köpek bir adım daha ilerledi ve kafasını bana doğru uzattı. “Evet, aradığım sensin” dedim kendi kendime. Konuşmamı sürdürürken, son derece yavaş hareketlerle elimi kaldırdım ve ona doğru uzatmaya başladım. Avuç ve parmaklar aşağıda olmak üzere, elimi köpeğin burnunun önüne, 20 cm’e kadar yaklaştırdım. Onun beni koklamasını beklemekten başka bir şey yapamazdım artık. Bir süre sonra, kafasını elime uzatarak elimi kokladı. Beni bir süre kokladıktan sonra, yavaşça yanaklarına dokunup onu okşamaya başladım. Bunun üzerine, bana bir adım daha yaklaştı. İşte o anda, kumun açılmasını ve beni içine almasını diledim. Çünkü bir anda, tüm sekiz köpek beni koklamaya başladı. Elimde, kolumda, omuzlarımda, sırtımda, kalçalarımda, kısaca görebildiğim ve göremediğim her yerde köpek burunları hissediyordum. Ve bir anda her şey bitmişti. Beni iyice kokladıktan sonra, geldikleri yere geri döndüler. Ertesi gün, yine plaja giderken, bekçiyle de tanışmıştım. Üstelik köpekler beni görünce ne yerlerinden kalktılar ne de havladılar. Belki çok yanlış ama o günden beri, havlayan ve hırlayan köpekten de hemen korkmam. Daima sakin kalıp, durumun tam olarak ne olduğunu çözmeye çalışıyorum ve ona göre hareket ediyorum. Bağlı olmamak şartıyla, hırlayan her köpekle birkaç dakika içinde, doğru hareketleri yaparak arkadaş oluyorum ya da ısırılmadan ilgisini kaybettiriyorum. Eğitim Her Şeyin Başı! Bana göre, bugün bunları yapabilmeyi annemle babama borçluyum. Çünkü ben çocukken söylediklerini bazen unuttuysam da, onlar beni köpek konusunda çok iyi eğittiler ve bana daima bir köpeğin davranışlarını açıkladılar. Tanımadığım bir köpeğe nasıl yaklaşmam gerektiğini, henüz küçük bir çocukken bana gösterdiler. Buna rağmen, başımdan kötü olaylar geçti. Ama annemler, asla bir köpeği kötülemedi. Bu şekilde, sadece korkularımı derinleştirip uzun bir duygusal travma yaşamama neden olurlardı. Tam tersi, sakin sözlerle bana bir olayın nasıl ve niye geliştiğini izah ettiler. Ben ise bu nedenle, her zaman köpeği “affettim”. Çünkü ısırılmama benim “düşüncesizliğimin” sebep olduğunu anlamıştım. Yani, üç kere ısırılmam aslında önlenebilirdi. Ben önleyebilirdim. Hem çocuğunuzu hem de köpeğinizi doğru şekilde eğiterek, felaketlerin yaşanmasını büyük bir oranda önleyebilirsiniz. Ancak çocukları belli bir yaşa kadar, kendi köpeği bile olsa köpeklerle yalnız bırakmamalısınız. Çocuklar, öğrendikleri ve bildikleri şeyleri her hangi bir nedenden, bir anda unutabilirler. O zaman, bir yetişkinin orada olması çok önemlidir. Çocuğunuza köpeklere nasıl yaklaşması gerektiğini, neleri yapıp yapmayacaklarını öğretmenize rağmen, bir gün ısırılsa bile onlara benim ailemin yaptığı gibi, sakin ve güzel bir şekilde anlatmalısınız. Unutmayın ki, istatistiklere göre köpek sahibinin ısırılma olasılığı, köpek beslemeyenlerin ısırılma olasılığından iki kat yüksektir. Ayrıca, ısırılan çocukların yaklaşık %80 i beş yaşın altındadır. Yani, köpek hakkında henüz hiçbir şey bilmedikleri için, genelde yanlış bir harekette bulunup yanlış anlaşılmaya neden olurlar. Onun korkusunu derinleştirerek, bu korkusu yüzünden bir gün en yakın arkadaşı olabilecek bir köpekten mahrum kalmasına neden olmayın. Her köpek çocuk sever, eğer çocuk köpeği severse. Bir çocuk, köpekle büyüdüğünde ondan çok şey öğrenir. Psikologlara göre; köpekler büyüyen çocuklar daha mutlu oluyor, güvende hissediyor, yaşadığı ilk sorunları daha kolay atlatıyor, ayrılma korkuları azalıyor, gelişme süreleri olumlu etkileniyor, üzücü olaylarla daha kolay başa çıkıyor, sadakat, sorumluluk ve başkalarına saygıyı öğreniyor ve daha uyumlu, daha az agresif oluyorlar. Çünkü bir köpekle birlikte sosyal davranışları ve sorumluluk duygusunu daha kolay öğrenir. Üstelik aile içindeki iletişimin azaldığı bir çağda, dört ayaklı dostlarımızı besleyen ailelerde en çok konuşulan konu o dost olur. Yani, bir köpek iletişimimizi de artırır. Bence, daha muhteşem bir şey yoktur. Bana göre, her çocuğun en iyi arkadaşı bir köpek olmalıdır. ……………….. 1994 yılında yapılan bir araştırmaya göre; A.B.D. de her yıl 1 milyon kişi köpek tarafından ısırılıyor. Bunun %60 – 70’ini çocuklar oluşturuyor. Erkek çocuklar, kız çocuklardan daha fazla ısırılıyor. Çocukların üçte biri, aile köpeği tarafından ısırılıyor. Çocuğunuzun bir köpeğe sarılmasına ve öpmesine izin vermeyin. Bu tür hareketler, köpek tarafından kendisine karşı bir teslimiyet olarak algılanır ve bu onu şaşırtır. Çünkü, köpekler insanların aslında onlara söz geçiren varlıklar olduklarının bilincindedir. Üstelik, küçük çocukların sürü hiyerarşisinde köpekten daha yüksek bir yerde olması, köpek tarafından kabul edilmez. Çocuğunuza, özellikle tanımadığı bir köpekle karşılaştığında, daima çok yavaş, şefkat dolu ve köpeğe saygılı hareket etmesi gerektiğini öğretmelisiniz. Bir köpeğe, sizinki bile olsa, sizi görmeden ve fark etmeden asla yaklaşmayın ve dokunmayın. Bunu çocuğunuza da öğretmelisiniz. Ayrıca, çocuğunuza bir köpeği sahibinden izin almadan asla okşamaması gerektiğini de öğretmelisiniz. Çocuk ya da yetişkin olsun, tanımadığı bir köpeğe daima ilk olarak yavaş hareketlerle koklaması için el uzatılmalı. Bu da, ona elin sırtını uzatarak yapılmalı. Çünkü köpek, ona yaklaşan açık bir eli tehdit olarak algılayabilir. Tanımadığınız bir köpek, sizinle daima koklayarak tanışır. Bu gerçekleşmeden önce, onu sadece okşamak isteseniz bile, ona karşı hiçbir harekette bulunmayın. Çocuğunuza, bir köpekten korktuğunda ya da bir köpek ona karşı tehditkar hareketlerde bulunduğunda kaçmaması gerektiğini öğretin. Kaçan bir çocuk köpekte avlanma duygusu uyandırarak onu kovalamasına sebep olabilir. Korkan çocuğun ısırılmamak için genelde hızla yukarıya kaldırdığı kolları da köpekte avlanma hissine yol açabilir, özellikle de bu bir bekçi köpeği ise. Bunun yerine, çocuğunuza böyle bir durumda kollarını göğsünde çapraz birleştirmesini, hareketsiz, sessiz ve sakin kalmasını öğütleyin. Hareket görmeyen köpek, kısa sürede ilgisini kaybederek uzaklaşır. Köpek uzaklaşmıyorsa, çocuğunuza yavaş ve dikkatlice geri adım atmasını, köpeğin gözlerine bakmadan onu izleyerek uzaklaşmasını öğretin. Bunu, bir köpek olmadan da onunla sıkça deneyebilirsiniz. Çocuğunuza, en kötü durumlarda yapılacakları da öğretmelisiniz. Bir köpek saldırısı sırasında, cenin pozisyonu alarak yere yatmasını, ellerle de kafa ve boyun bölgesini korumasını göstermelisiniz. Köpeklerin çoğu, bu yatışı bir teslim oluş olarak algılar ve birkaç saniye yanında durduktan sonra, uzaklaşır. Çocuğunuza; uyuyan, mamasını yiyen ve yavrularıyla ilgilenen bir köpeği asla rahatsız etmemesi gerektiğini öğretmelisiniz. Çocuğunuza bunu “aynısı sana yapılsa sen de korkup kızardın” diye izah edebilirsiniz. Köpeğe bir ödül verirken, genelde çocuklar son anda korkmaya başlarlar. Bir anda hızla ellerini geriye çekerler. Ödülü yakalamaya çalışan köpek, o zaman çocuğu devirebilir veya yanlışlıkla ısırabilir. Çocuğunuza köpeğe ödül verirken, ödülü parmaklarının arasında tutmaktansa, açık elinin avucunda olacak şekilde ikram etmesini öğretebilirsiniz. Zincirle bağlanmış bir köpeğe asla yaklaşmayın. Bunu çocuğunuza da öğretmelisiniz. Zincire vurulmuş köpeklerin çoğu, zamanla saldırganlaşır. Çocuğunuza, köpeklerin hareketlerinin anlamlarını öğretin. Örneğin, bir köpeğin hırlamasını ciddiye alması gerektiğini anlatın. Köpeğiniz er ya da geç bir çocukla karşılaşacaktır. Bu karşılaşma gerçekleştiğinde sert bir tepki göstermemesi için, çocukların hareketlerine alışması önemlidir. Onu küçük yaştan itibaren, çocukların oynadıkları parklara götürün. Aynı zamanda, köpeğiniz çocuklarla beraberken, onu daima dikkatle izleyin. Çünkü eğer o bu çocukları tanımıyorsa, ne yapacağını bilemezsiniz. Eğer köpek sahibi, çocuğunuzun köpeğini okşayabilmesi için oturmasını sağlamıyorsa, hemen vazgeçin ve çocuğunuzla köpekten uzaklaşın. Çocuğunuza, arabanın penceresi, çit veya başka engellerin arkasında duran bir köpeği asla kızdırmamasını öğütleyin. Çocuğunuza, yabancı bir köpeğin yaklaştığını gördüğünde paniğe kapılmamasını öğretin. Hızlı hareketlerle veya bağırışlarınızla köpeği korkutup, onu kışkırtabilirsiniz. Sakin kalın ve yavaş hareket edin. Köpeğinizin çocuklara karşı saldırgan davrandığını fark ederseniz, hemen profesyonel bir eğitmene başvurun. Dostunuz, yaşam alanıyla ilgili fazla baskın olamaya başlamış veya çocukları kışkırtmaya çalışıyor olabilir. Çocuklar varken, köpeğinizi bir yere bağlamaktansa onu başka bir odaya kapatın. Çünkü çocuklar, bağlı ve kendilerine zarar veremeyeceğini bildikleri bir köpeği kızdırmayı severler.
Regina RÖTTGEN/Zoolistan/Ekim 2005

Hiç yorum yok: