31 Temmuz 2008 Perşembe

KÖPEK BAKIMI " EVDE KÖPEK BESLEMENİN HUKUKSAL YÖNÜ "

Evde Hayvan Beslemenin Hukuksal Durumu

Bu tip davalarda genelde karşımıza çıkan somut durum; hayvanın varlığından çok, aslında hayvan sahibinin komşuları ile bir şekilde apartman yaşamı içinde, bir nedenden dolayı huzursuzluk yaşaması. Yani asıl neden hayvanın varlığından çok, taraflar arasındaki ortak giderlere katılmama ya da müziğin sesini sonuna kadar açma gibi sebeplerden çıkan huzursuzluklar oluyor ve insanlar hemen mahkemeye koşarak, “bu kişinin evinde kedi var, köpek besliyor” diye dava açıyor. Aslında, bu işte hayvanların hiçbir suçu yok. O sadece “yumuşak karın”. Birçok kişinin derdi hayvanların azalması, bizim derdimiz ise insanların çoğalması…

Konut Dokunulmazlığı

Ancak, kimsenin sahip olduğu hayvan; ihtarname, site veya apartman olağan toplantısında alınan karar, belediye zabıtasının kararı ya da imza toplanarak tahliye edilemez! Tahliye edilecek hayvan için, muhakkak mahkemeden karar almaları gerekmektedir. Hele ki zabıtanın, sizin evinize sadece ve ancak hijyen koşullarını denetim için gelebilme yetkisi vardır. Aksi takdirde, “konut dokunulmazlığı suçu” işlemiş kabul edilebilir. Onun görevi, hijyen koşullarına aykırı bir durum varsa idari para cezası kesmektir, fakat tahliyeye karar veremez. Uygulamada, hayvan sahipleri kendilerini “mazlum ve çekingen” olarak gördüklerinden ve hep suç işleyen potansiyel kişilermiş gibi bakıldıklarından, bu tip uyarılarla korkutulmaktadırlar.

Mahkeme Kararları

Türk Medeni Yasasının 737. maddesi; taşınmaz maliki ya da kullananı, komşusuna zarar verecek her türlü davranıştan kaçınmakla yükümlü tutmuş ve komşular arasındaki birtakım çıkarları dengede tutabilmek için, her komşu bazı davranışlardan kaçınma ve bazılarına katlanma ödevleri ile yükümlü tutulmuştur. Aynı maddenin 2. fıkrası ile de “özellikle taşınmazın durumuna, niteliğine ve yerel örf ve adete göre; komşular arasında hoş görülebilecek dereceyi aşan gürültü veya sarsıntı yaparak rahatsızlık vermek” yasaklanmıştır.

Şunu kabul etmek gerekir ki, bazı evlerde hayvan severler, bu tolerans limitini zorlayarak 15-20 hatta daha fazla hayvan beslemekte ve kuralları zorlamaktadır. Bu durumda, açıkçası sizin müziği sonuna kadar açıp dinlemenizden hiçbir fark oluşmamaktadır. Yani diğer komşuların katlanma yükümü belirli bir sınıra kadardır. Hayvan sahibi olarak, bu sınırı aşmamanız beklenir.

Öte yandan apartman ya da site yönetim olanında, kimi durumlarda hayvan beslenemez gibi ibareler bulunmaktadır. Mahkemeler, doğrudan bu maddeye bakarak da karar verebilmektedir. Oysa orada belirtilen yasak maddesi, ev ve süs hayvanı olmayan, yabani ya da çiftlik hayvanları içindir. Düşünün ki, evinde tavuk, inek hatta yabani hayvan besleyenler vardır. Bu maddeyi evinde kuş, kedi, akvaryum balığı besleyenlere kadar teşmil etmek isteyen ve bu nedenle komşusunu tahliyeye zorlamak isteyenler çoktur. Dini inanışı nedeniyle karşı olduğunu söyleyemez ama örneğin, bu yasak maddesini kullanır. Mahkemeler de maalesef buradaki hayvan beslenemez yasağını, çok geniş ve sert olarak yorumlamaktadır. Sesi soluğu çıkmayan bir felçli kedinin, hiçbir komşuya rahatsızlık vermeyen köpeğin sadece bu yasak var diye bir tavuk, koyun ya da piton yılanı gibi değerlendirilmesi mümkün müdür?

Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 1991 yılında vermiş olduğu bir kararında, aynen şöyle denmektedir: “Köpek, evcil bir hayvan olup günümüzde birçok ailenin beslediği hayvanlardandır. O nedenle köpeğin bizatihi varlığının rahatsız edici bir unsur olarak kabulü mümkün değildir.”

Düşünün, İstanbul’da yaklaşık 1,5 milyon ev hayvanı olduğu tahmin edilmektedir. Dünyada birçok insan, ev hayvanı ile beraber yaşamaktadır. 21. yüzyıl Türkiye’sinin hayvanlara bakış açısı, artık 30-40 yıl öncesinin bakış açısı olamaz. Yasakların, bu kadar kesin olarak yorumlanmaması gerekir.

Emsal Kararlar

Tüm çabamız emsal kararlar için. Elde ettiğimiz kararları, bir zihniyet devrimine yol açması için herkesle paylaşıyoruz. Özellikle bu kararlar ile ilgili olarak www.yasamhakkinasaygi.com adresine bakabilirsiniz.

Apartman Yönetim Planına Bakın

Apartman yönetim planı, bağlı olduğunuz Tapu Sicil Müdürlüğündedir. Apartman genel kurul kararında alınan karardan çok, tapuda bulunan apartman yönetim planı öncelikli bakılması gereken yerdir. İlgilisi olan herkes, tapudan gidip bunun bir örneğini alabilir. Aslında bu uygulama çok eskilerden gelir. 1950’li 60’lı yıllarda, Türkiye köy yaşamından kent yaşamındaki apartman hayatına geçmeye başladığında, demek ki insanlar apartmanlarında beslenmemesi gereken tavuk, keçi, inek gibi çiftlik hayvanlarını da getiriyorlardı ki, yasak bunun önlemek için konuldu. Hatta o dönemde, kedi ve köpek bile çiftlik hayvanı olarak değerlendiriliyordu. Yasak da apartmanlara, o tarihlerde tapuya şerh edilen bu apartman yönetim planına koyuluyor ve sonradan orada unutulup kalıyor. Bir anda bakıyorsunuz, 40-50 yıl önceki düzenleme 21. yüzyılda “evde kedi ya da köpek hatta muhabbet kuşu besliyor, yasağa uymuyorsun” şeklinde hayvan sahibinin karşısına çıkıyor.

“Yasağı” Değiştirmek

İlk genel kurul toplantınızda gündeme almak kaydıyla kat maliklerinin 4/5 çoğunluğu sağlanırsa istediğiniz değişikliği yapabilir hatta böyle bir yasak maddesi varsa, ileride kimseye problem olmaması açısından hemen kaldırabilirsiniz. Ama tekrar vurgulayalım ki, sadece yönetim planı ile hayvan beslemenin yasaklanması, hayvanın apartmandan atılmasına neden olamaz. Eğer hayvan komşuları rahatsız etmiyor, çevreyi de kirletmiyor ise yönetim planında yasak hüküm var diye dışarı atılamamasını artık mahkemelerin ve Yargıtay’ın, modern hukuk anlayışı gereği uygulaması gerekir.

Mahkeme Tahliyeye Karar Verirse…

Mahkemeler bu yönde karar verince, uygulamada maalesef şöyle bir durum oluşmuş: Hayvanın tahliyesini isteyene karşı, Türkiye’de apartman dairelerinin büyük bir kısmı kaçak inşaat vasfında olduğu için ya da orijinal projeye aykırı inşaat yapıldığı için hayvan sahibi kendisine dava açana karşı projeye aykırılık davası veya eski haline getirilme davası açıyor.

Yani koza karşı koz kullanılıyor. Büyük olasılıkla bu kişinin evinde de kolonların ya da kirişlerin kesimi, ortak alanlara müdahale veya balkonun, mutfağın içeriye katılması gibi proje dışı işlemler yapıldığı bahane ediliyor.

Hayvanın tahliye edilmesi için dava açmış olan kişi de bu sefer ilk açmış olduğu davadan feragat ediyor. Çünkü sevgili evi için o kadar yapmış olduğu masraftan, bir hayvan için vazgeçmek istemiyor. Mahkeme de genelde tapudaki projeye uygun hale gelmesi için karar oluşturacağından ve kimse dekorasyon yapmış olduğu evin bir kedi, köpek için yıkılmasını istemeyeceği için, ilk açılmış olan davada geri adım atılıyor. Bunu bir çözüm olarak sunmak istemiyorum ama baştan apartman yönetim planında yasağın bu kadar sert yorumlanmasının getirmiş olduğu haksızlık, işi buraya kadar getiriyor.

Dikkat Edin!

Burada en tehlikeli durum; tahliye isteyen kişilerin hayvana fiili işkence yaparak ortadan kaldırmaları (zehirleme, kaçırma, öldürme, tüfekle vurma, sakatlama, vs…). Bu daha tehlikeli. Bizim için can olan şey, onlar için tarladaki taş kadar değersiz olabiliyor. Tahliyeyi isteyen ve yıllarca bu davaların peşinden koşan birçok kişi için “hayvan” demek, etinden, sütünden faydalanılan “inek, koyun, keçi”, görüldüğü yerde imha edilmesi gereken sokak hayvanları ya da televizyonlarda şaklabanlık yaptırılan pembe hayvanlar demek… Dünyaları bu kadar sınırlı olan kişilere karşı yapılan mücadeledir bu aslında.

Son olarak bizim anladığımız anlamdaki hayvan severin gözünde, sokak kedisi ile İran kedisi arasında hiçbir fark yoktur. Sadece kendi hayvanını seven, ona obsesif bir şekilde takıntılı olan, kendi hayvanının marifetleri ile övünüp diğer hayvanların üzerine saldırtan, işte bu 21. yüzyıl markalaşmasından fazlasıyla etkilenmiş, psikolojik tedaviye ihtiyacı olan hayvan seçerdir. Onların işlemiş olduğu bu suçun cezasını, öncelikle yine hiçbir şeyden haberi olmayan “canlarımız” çekmektedir.

Avukat Ahmet Kemal ŞENPOLAT/Ocak 2007

Hiç yorum yok: