20 Temmuz 2008 Pazar

KÖPEK BAKIMI



Cehalet, sevgi ve bilinç

"Sevgi, her koşulda bilinçle olmalıdır. Birlikte yaşadığımız, doğanın bir parçası olan hayvanların en az bizler kadar yaşam hakki var diyerek sözume başlamak istiyorum..."

Etrafımızdaki yaşamlara, doğaya olan saygımız ve sahiplenme sorumluluğumuz da bir bütün olarak bilinçlenmeyi gerektirmekte. Bir çoğumuzun dışarıdan baktığı, uzaktan sevdiğimiz hayvanların da sahiplenilmeye, iyi bakıma ihtiyaçları vardır.


Çocuklarımıza hediye olarak yaz tatillerinde evimize kedi, köpek alıp, okullar başlayınca, ya da “bu köpek çok büyüyor” şikayetiyle, ya da hasta oldu diye, yaşlandı diye veya eve birkaç kez çiş yaptı diye onları sokağa atmayacak, onlardan, işe yaramaz bir çöpten kurtulurcasına kolayca vazgeçmeyecek kadar bilinçli olmalıyız. Onların da karakteri, duyguları olduğunu bilmeli, bu gerçeği kabul etmeliyiz.


Herkes her şeyi ve herkesi sevmek zorunda da değil elbette ama saygı duymalıyız. Canlılara ve onların yaşam haklarına…

Sevgi, bunu icinde barindirmayan ve almak istemeyen insana verilemiyor maalesef. Sen, ben, kedi-köpek ve diğer hayvanları sever, onlarla yaşar ve onlar gittiğinde bir parçamızın da kaybolduğunu hissederek üzülürüz. Ama sevgi yoksunu olan insanlara bunu anlatmak imkansız.

"bir insana verebileceklerimiz, onun almak istediği kadardır"

Pek çok kişi, hayvanlardan kaçınır. Ya tüyü kist yapar, hamilelikte düşüğe sebep olur düşüncesiyle, ya da ısırır, zarar verir korkusuyla. Bu yanlış inanışlar, gerçek bir bilgi ve bilinç eksiği nedeniyle gelişmiştir. Bu yanlışlar da maalesef pek çok hayvanın önce sahiplenilip, daha sonra sokağa bırakılmasına neden olmuştur.

Bu yanlış inanışların bazılarını bilimsel açıdan değerlendirmekte fayda var.

Kedi köpeğin tüyü asla kist yapmaz. Onların tüylerinin, biz insanların saçlarından hiçbir farkı yoktur.

Kisti yapan (Hydatid cyst), genellikle erişkin köpeklerde görülen bir parazitin (helmint) (Echinococcus granulosus) yumurtasıdır. Ve bu parazitin yumurtası, bulaştığı nesnelerle veya solunum yoluyla dahi insanları, inekleri ve pek çok canliyı enfekte edebilmektedir. Yani, iyi yıkamadan yenen yapraklı sebze ve meyvelerle, içtiğimiz suyla dahi olabilmektedir bulaşma. Bunu önlemek, hijyene dikkat etmekle olur. Köpeklerin korunması ise, onlara çiğ et yedirmemekle olmalıdır öncelikle. Rutin aralıklarla köpeklere yapılan antiparaziter tedavi de bu korunmanın bir parçasıdır.

Kediler, hamilelikte düşüğe sebep olmaz.

Hamilelik öncesi toxoplasması pozitif çıkan biri, bağışıklığı kazanmış demektir ve asla korkmaması gerekir. A0ma negatif ise toxoplasma antikoru, o zaman daha temkinli ve dikkatli davranmak durumundadır.

Kedi bulunan evlerde, her şey çok güzel giderken, evin sahibi, annesi, birden hamile kalıverir ve ilk iş, ya etraftan söylenenler ya da hayvan sevmeyen ve bazı bilimsel gerçekleri biraz gözardı ediveren doktoru nedeniyle kedisinden vazgeçer. Sebep? Toxoplasma gondii adı verilen bir protozoon (parazit) dur. Fakat bu insanlar, hamile kalan bayana ilk iş olarak çiğ et yememesi, çiğ ete dokunmaması gerektiğini nedense söylemezler. Evet, daha öncesinde, yani hamilelik öncesinde Toxoplasma yönünden negatif olan bir bayanın, hamileliği sırasında bazı noktalara çok dikkat etmesi gerekir. Çiğ et ve ürünleri yememenin, dokunmamanın yanısıra, daha önce bahsedilen, yapraklı sebze ve meyvelere de çok dikkat etmelidir. Evde kedisi varsa, o (kediyle ilgili yapılması gerekenler) aslında işin belki de en kolay kısmı…

Sadece kedisinin dışkısını günlük olarak uzaklaştıracak ve bu işi yaparken eldiven kullanacak. Kedisinin tüm kontrolleri yapılmışsa ve kedisi çiğ et yemiyorsa, hiç ama hiç korkulacak bir durum bulunmamaktadır.

Aslında, korktuğumuz ve sağlığımızı tehdit ettiğini sandığımız kedi ve köpeğimizin, bizden çok daha sağlıklı ve çok daha kontrollü olduğunu acaba hiç düşündük mü?

Hangimiz rutin olarak parazit muayenesi yaptırıyoruz? Pek çok insan salam, sucuk, sosis, çiğ köfte yer ve herhangi bir antiparaziter tedavi veya rutin kontrol yaptırmak aklına dahi gelmez…

İnsanlar, dışarıdaki risk faktörleriyle sürekli iç içedir.

Aslında, evimizdeki kedi köpeğimizin bize değil, bizim onlara tehlike taşıdığımızı biliyor muydunuz?

Örneğin, Entamoeba histolytica adında bir protozoon (amipli dizanteri etkeni), insan ve maymun gibi pek çok canlıda enfeksiyon oluştururken, köpeklere de bu enfeksiyon insanlardan bulaşabilmektedir. Ama enfekte olan köpeğin, insana bulaştırabilmesi söz konusu değildir.

İnsanın enfeksiyonu nasıl mı olur? (bu protozoonun bulaşması, dışkıyla atılan kistleriyle olmaktadır)

İyi yıkanmadan yenen sebze ve meyvelerle bu kistleri ağız yoluyla alabiliriz, enfekte olan kişinin dışkısının bulaştığı her şeyle, enfeksiyon yayılabilir. Buna, iyi yapılmayan tuvalet temizliği de dahildir!!!

Kim, kimden daha tehlikeli?

Bilinçlenmek ve farkındalık, olması gereken en önemli unsurdur.

Tüm sevgilerde olduğu gibi hayvan sevgisinde ve havyan bakımında da…

Evdeki ve dışarıdaki dostlarımıza sahip çıkabilmenin yolu, bilinçli ve iyi eğitilmiş, konusunda uzman olan hekimlerle işbirliği yapmaktan geçer.

Onlardan öğreneceğimiz o kadar çok şey var ki yitirmiş olduğumuz değerlerimizden…

Katıksiz sevgi, affedicilik, dinginlik, sorumluluk duygusu ve daha pek çoğu...

Çocuklarımız bizden öğrenecekler paylaşmayı, sahip çıkmayı. Canlıların katledildiği bir dünyada bizler çocuklarımıza canlı sevgisini aşılamalıyız ki gelecek nesil vahşeti, şiddeti değil sevgiyi yaşayabilsin.

bilmediğini bilmeyenden kaçmak gerekirmiş.

bilmediğini bilene ise öğretmek...

Almak isteyene her zaman verecek sevgimiz, bilgimiz vardır. hayvan sever değil- canlı sever insanlar olarak...

Herkese sevgiler

Yazar: Dr. Meltem Ulutaş Esatgil, 22 Eylül 2007
http://www.petkulup.com

Hiç yorum yok: