23 Ağustos 2008 Cumartesi

SANAT VE KÖPEK

Sanatçı köpek

Adı Tillie. Cinsi Jack Russell terier. Yaşı 7. Yaptığı tablolar ABD'de yok satıyor. Sergilerine binlerce sanatsever katılıyor! Sahibi, tablolarından 480 bin dolar kazandı

ABD'de bir köpeğin yaptığı resimleri görmek isteyen binlerce 'ABD'li sanat tutkunu', sergilere akın ediyor.

Sahibini zengin etti
ABD'nin New York kentinde yaşayan ressam köpek "Tillie''nin yapıtları, görenleri şaşkına çeviriyor. Kendi yaşamında sakin, çizerkense son derece coşkulu Jack Russell terier cinsi 'Tillamook Cheddar'ın eserleri, 2 bin dolara (3 Bin 200 YTL) kadar alıcı buluyor. Belçika ve Hollanda'da sergiler açan köpeğin sahibi Bowman Hastie, köpeğinin resim yeteneğini 6 aylıkken keşfettiğini anlatıyor. Hastie, "Köpeğimin müthiş resimleri bana 480 bin dolar ve ün kazandırdı" diyor.
BASINDAN

KÖPEK ÜRETİMİ

Genlerle Oynamak Değil
Seçici Üretim


Irka yabancı olanlar Shar-pei'nin buruş buruş derisine baktığında tanıdığı hiç bir köpeğe benzetemez önce ve genleriyle oynana oynana köpeklerin ne hale getirildiğini esefle geçirir içinden. Beyaz İngiliz Bull terrierin yumurta biçimindeki oval kafası üzerindeki küçücük içe kaçmış gözlerini gördüğünde de aynı şeyi düşünmekten alamaz kendini. Bu garip köpekler sadece daha önce görmedikleri için tanımayanlarınca laboratuarlarda üretilmiş yaratıklarla bir tutulur. Sanki bir punduna getirip dışarı çıkarılmışlar ve bazı garip zevkli insanlarca evlerde üretilerek güzelim Collie ve Alman Çobanlarının yanında yeni ve egzantrik birer ırk olarak bize yutturulmaya çalışılmaktadırlar.

Safkan ırkların içgüdüsel kişilik özelliklerinin yanı sıra fiziksel özellikleri de üretim amacına hizmet eder. Çin'in eski dövüş köpekleri olan Shar-pei'ler bedenlerine bir kaç numara büyük gelen derilerini arenada rakiplerine yem olarak sunarak daha güçlü gerçek bir ısırıkla zafere ulaşmayı amaçlarlardı. Eski Çinliler Shar-pei'leri bilinçli olarak bu fiziksel özelliklerde üretmişleridir. Eminim ki ırkın ilk örnekleri bu denli abartılı deri özelliği göstermiyordu.

Üretim amaçları belirlendikten sonra istenen özellikleri gösteren ya da bu özelliklere yatkın anne ve babalar üretimde kullanılarak nesiller sonra istenilen köpeğe ulaşılabilir. Genetik prensip hep aynıdır.

Her ne kadar 1835'de ilk defa bull terrierler show'larda görülmeye başladıklarında bu günkü ilginç görünümlerinden uzak olsalar da 1950'lerde çok tutulan show birincisi bir köpekle birlikte eğimli kafa standardı kabul görerek üreticileri sürekli daha eğimli kafalı bull terrierler üretmeye yönlendirmiştir. Sanıldığı gibi bull terrier ne köpek domuz melezi ne de başka bir tür kanı taşımaktadır. Doğa, türler arası üremeye izin vereceği bir düzen sahip değildir.

Alman Köpek Kulübü, özellikle de iş köpeklerinin (Alman Çoban Köpeği, Rottweiler, Dev Schnauzer vs) üretimine izin vermeden önce anne ve babanın itaat başta olmak üzere belirli testleri başarıyla tamamlamış olması kuralını getirir. Böylece kendini kanıtlamış ebeveynlerden yüksek çalışma potansiyelli yavruların üretimi sağlanır. Doğru eğitimle bu köpekler beklenen çalışma verimini sahiplerine sağlar.

Alman Çoban Köpeği 100 yıllık bir maziye sahip olmasına rağmen bu dikkatli ve seçici üretim prensipleriyle köpek dünyasının çok yönlü yıldızı olmayı başarmıştır. Profesyonel üretici ve eğitmenlere göre iyi bir iş köpeği "üretilirken " nadiren "eğitimle" elde edilir. Profesyonel üreticiler bu nedenle büyük önem taşır. Aldığınız yavrunun anne ve babasını görülmesi, onların aile ya da iş köpeği olarak değerlendirilmeleri hem yavruların doğru sahiplerle buluşturulmasını hem de üretilen köpeklerde korumak istenilen özelliklerin muhafaza edilerek yeni nesillere aktarılmasını sağlar. Dikkatsizce yapılan üretimler ırka zarardan başka bir şey getirmez.

Seçici üretim at, büyük ve küçük baş çiftlik hayvanları gibi diğer evcil hayvanların da üretiminde de büyük rol oynar. Zayıf yanların nesiller içinde elimine edilip, korunması istenen özelliklere sıkı sıkıya bağlı kalınarak ırkların sürekli geliştirilmesi amaçlanır.

İleriyi gören bir bakış açısıyla üretim tecrübesine sahip olunması, "genetik prensipler" ile korumak ve elimine etmek istenen özelliklerin bilinmesi gerçek üreticileri sıradan arka bahçe üreticilerine ayıran en tartışılmaz erdemleridir.

İlker Ünlü, Kasım 1999

KÖPEK EĞİTİMİ


iyi eğitmen nasıl seçilir


Piyasada profesyonel köpek eğitmenliliğiyle ilgilenen pek çok insan olduğundan kimin gerçekten bu niteliği taşıdığına karar vermek güç bir iştir. Profesyonel bir köpek eğitmeni seçmede karar vermenize yardımcı olmak için Amerikan Köpek Eğitmenleri Ağı aşağıdaki kriterlerin aranmasını tavsiye etmektedir.

Doğru Referanslar: Veteriner hekiminiz ya da diğer iyi eğitmenlerden aldığınız tavsiyeleri değerlendirin (Türkiye'de ne yazık ki bu konuda resmi bir çatı olmadığından güvenilir bir referans kaynağına ulaşmak pek mümkün değildir).

Geniş Tecrübe: Eğitmenlikteki geçmiş tecrübesi, uzmanlık alanı ve süresi hakkında sorular sorun. Sorularınız kesinlikle cevaplanmayı hakkettiğinden asla çekinmeyin.

İnsani eğitim metodolojisi ile nazik ve etkili yöntemler: Doğru eğitmenler köpeğin genel sağlığı konusuyla da ilgilidir. Sert ve tacizkar eğitim metotlarının gereksiz ve karşı tepkiye yol açıcı olduklarının bilincindedir.

Köpeğe sonsuz sevgi ve sadakat: Bu önemli özelliği taşıyan bir eğitmenle karşılaştığınızda bunu hissedersiniz. Köpeklerle birlikte yaşama ve çalışma fırsatı, bu insanı diğerlerinden farklı kılacaktır.

Geniş Davranışsal Bilgi: Kendini adamış köpek eğitmenleri sürekli hayvan davranış kursu, konferansı ve seminerlerine katılarak bilgilerini günceller.

Doğru Eğitim ve İletişim Becerisi: Bu yeteneğe sahip köpek eğitmeni öğrenme sürecini hızlandırıp keyifli bir hale sokar.

Eğlence Anlayışı: Eğitim köpek ve sahipleri için eğlenceli olmak zorundadır. Olumlu bir tutum ve biraz gülümsemeyle çok yol alınabilir.

Paradan Önce Etik: Köpek eğitiminde parasal kar ana motivasyon kaynağı mı? Bu eğitmenin yaptığı her şey para kazanmaya yönelik mi? Maddi başarı çok önemli olsa da etik önde gelmelidir.


Uyarı
Kolaylıkla herkes kendine köpek eğitmeni ya da davranış bilimcisi diyebilir. Gazete ilanları, abartılı ifadeler gözünüzü boyamamalıdır. Her eğitmen gerektiğinde sıfatlarını resmi olarak kanıtlayabilmelidir. Ünlü eğitmenlerle çalıştığını söyleyen pek çok kişi aslında verdikleri iki saatlik semineri dinlemiş ya da bir kaç hafta yanında çalışmış çıkmaktadır. Ayrıca sürekli ünlü insanların köpeklerini eğittiğini söyleyerek size onları referans gösteren biri de yıldızların arkasına saklanmış biri olabilir. Bu onun tecrübeli ve iyi bir eğitmen olduğunu kanıtlamaz.


Robin Kovary'nin "Choosing A Dog Trainer" adlı makalesinden adapte edilmiştir. http://www.dogzone.com/reading/choosetn.htm

KÖPEK EĞİTİMİ

Köpek ile yapılacak eğitim çalışmalarına köpeğin yabancı olmadığı, her gün yatıp kalktığı kendi ortamında başlanmalı ve her yeni birşey öğretilmeye çalışılırkende bu ortamdan çıkılmamaya dikkat edilmelidir.
Köpekler koku ve işitme duyuları çok gelişmiş hayvanlardır. Bu duyuları sayesinde çevrelerinden gelen, sizin farkına varmadığınız pek çok şeyden irite olabilirler ve dikkatlerini bu şeylere yöneltebilirler. Böyle zamanlarda köpek size olan ilgisini hemen bu yeni ilgi alanlarına yöneltir ve eğitimi bırakabilir. Bu gibi durumları en aza indirmek için uygulanacak yöntem köpeğin herzaman bulunduğu ortamda bulunmaktır. Köpek kendi bölgesinde bulunduğu sürece zaten tanıdığı bu yerde çevreyle ilgilenmektense sizle ve yapacağınız davranışlarınızla ilgilenir. Eğitim yavru köpeklere verildiğinde dikkat dağılımı daha fazla olacaktır.Yavru köpek çevresini yeni keşfetmektedir ve yetişkin köpeğe göre daha fazla etrafıyla ilgilenmektedir.

KÖPEK VE İNSAN


Kendini başkasının yerine koyabilme yeteneğine sahip insanlar, hem insan ilişkilerinde hem de köpeklerle olan ilişkilerinde daha başarılı olabilirler. Köpekte bir canlı olduğuna, psikolojisi olduğuna, çeşitli ruh hallerine girdiğine göre sahibi de ona karşı olan davranışlarında olayları köpeğin bakış açısından görmelidir. Fakat köpek sahipleri zaman zaman köpeklerinin kapasitelerini ve onlarında insanlarla aynı ihtiyaçları olduğunu unutmaktadır.
Acaba köpek sahipleri,
-Uzun yolculuklarında tuvalet ihtiyaçları olduğunda ve yol boyunca tuvalet bulamadıkları zaman çektikleri sıkıntıyı hatırlasalar sabah evde terkedip gittikleri köpeklerinin akşama kadar dayanamayıp eve tuvaletini yaptığında kızarlarmıydı.

-Yazın kavurucu sıcağında bardak bardak su içerken, susuz bir adım atamazken köpeklerinin önüne su koymayı unuturlarmıydı.

-Yazın plajda çıplak ayakla kızgın kumlar üzerinde yürüyemediklerini, şapkasız güneş altında gezemediklerini hatırlasalar günün sıcak saatlerinde köpeklerini kızgın kaldırımların üzerinde, tüyleri bir numara kesilmiş halde gezdirirmiydiler.

-İlköğretim çağlarında kulaklarını çeken, cetvelle ellerine vuran öğretmenlerinden korktuklarını, çekindiklerini hatırlasalar köpeklerine boğma tasmalar takar veya onlara vururlarmıydı.

Bunun gibi örnekleri çoğaltmak mümkündür. Köpek eğitmeye kalkan bir kişi köpeğinin herşeyi yapabileceğini düşünmemelidir. Köpeklerinde bireylere göre farklılık gösterebilecek bir kapasiteleri vardır. Okul çağlarında bazı arkadaşlarınızın, bazı derslerde sizden daha başarılı olduğu aklınıza gelmeli, bazı insanların bazı konularda yeteneklerinin olmadığıda hatırlanmalıdır. Aynı konuda değişik öğretmenlerden ders alan öğrencilerinde değişik başarılar kazandığı unutulmamalıdır. Aynı düşünceyi köpeklerimiz içinde göz önünde bulundurmamız gerekmektedir. Köpeğinize birşey öğretmekte güçlük çektiğinizde acaba okulda bazı dersleri öğrenmekte karşılaştığınız zorluklar köpeğinizinde başına geliyormu? yada değişik öğretmenlerden ders alan öğreniclerin değişik başarılar kazandığı gibi sizin ona verdiğiniz eğitimi bir başkasından alsa aynı davranışları sergileyecek mi?
Ne zaman ki kendinizi başkalarının ve köpeğinizin yerine koyma yeteneğini kazanırsınız, köpek davranışları üzerine kendinizi eğitirsiniz ve bilgi sahibi olursunuz, Dünyayı köpeğin gözünden görmeye başlarsınız, köpeğiniz ile aranızdaki iletişim gelişir, köpeğinizin ve sizin hayatınız kolaylaşır. İnsanlarda olmayan pek çok meziyeti üstünde toplayan bu hayvanları anlamaya çalışmak, onların aramızda insanca muamele görmesini sağlamak hepimizin insani bir vazifesi olmalıdır.
kaynak:http://www.pozitifkopek.com/empati.html

KÖPEK



Köpek ile ilgili kullanılan terimler


Geçmişimizde köpekleri sadece avcılık, bekçilik ve sürü koruma da kullanmamızdan dolayı gereken önem verilmemiştir. Günümüzde ise köpekle ilgili her türlü bilgi ve yenilik yurtdışından gelmektedir. Köpekciliğimizin gelişmemiş olması, köpekle ilgili yıurtdışından aldığımız bilgilerin Türkçe karşılıklarının bulunmasında zorluklarla karşılaşmamıza yol açmaktadır. Köpekcilikle ilgili olarak kullanılan yabancı terimlerin Türkçe karşılıklarının bulunması ve kullanılması gerekmektedir. Ne yazık ki başka alanlarda da Türkçe karşılıkları olmasına rağmen yabancı terimler sıklıkla kullanılmaktadır. Yabancı kaynaklardan alınan her terimin mutlaka bir Türkçe karşılığı vardır ve buna uygun Türkçe terimlerin bulunması mümkündür.
Köpek ile ilgili terimlerin mümkün olduğu kadar Türkçelerini bulup kullanmaya dikkat etsemde bazılarının Türkçe karşılığının bulunması zor olmaktadır. Diğer taraftan benim bulacağım bu Türkçe karşılıkların ne derece doğru olacağı tartışılabilir. Onun için yabancı terimlerin Türkçe karşılıklarının Türkçeye yerleştirilmesi için konunun uzmanlarının çalışması gerekmektedir.
Türkçe ile her şekilde kendimizi ifade edebiliriz. Türkçe'nin dışarıdan hiç bir yabancı dil ile zenginleştirilmesine gerek yoktur. Konu ile ilgili www.psikolog.org.tr sitesinden alınan makale durumumuzu açıklamaktadır.

"Dil Açmazı" Üzerine Bir Deneme: Sorun Dilde mi, Bizde mi?

Doç. Dr. Serdar M. Değirmencioğlu

Bu yazıda, 1997 Eylülünde Türkiye’ye döndüğümden beri giderek artan bir hayret ve üzüntü ile gözlediğim ve bence çok ciddi olan bir sorun hakkındaki düşüncelerimi aktarmak istiyorum. Sanırım bu sorun meslekdaşlarımın çoğuna oldukça tanıdık gelecektir.

Önce günlük yaşamımdan birkaç gözlemimi aktarmak istiyorum: ODTÜ’de öğlen yemeğini yoğurt ile geçiştirmek istiyorsunuz. Kantindeki genç “normal mi, light mı?” diye soruyor. ODTÜ Çocuk Yuvası'nda velilere “çocuklarınıza ceza değil, timeout veriyoruz” dendiği kulağınıza çalınıyor. Giysi almaya gittiğinizde mağazaların adlarına bakmamaya çalışıyorsunuz, çünkü mağazalar başka bir ülkeden çıkmış gelmişler sanki - adları çeşitli dillerde. İçeri girdiğinizi varsayalım. Giysinizi orta boy değil “medium” veriyorlar – ufak tefekseniz, “small da olabilir” deniyor. Etiketi çevirip bakıyorsunuz, değil ‘orta boy’ yazmak, Türkiye’de üretildiğine ilişkin bir yazı bile bulamıyorsunuz. Hadi giysiden vazgeçtik, ille de bir şey alacaksak işyerinde geçen uzun saatler için bisküvi alalım. Bisküvilerin üzerinde “Haylayf”, “Çizi” gibi markalar görüp irkiliyorsunuz. Bisküvi ve şekerleme satan kimi mağazaların adlarını (örn., Ülker Shop, Sagra Special) görünce daha da şaşırıyorsunuz.

Gözlemlerimi sürdüreyim: Ankara’dan İstanbul’a otobüs bileti alacaksınız; durmadan giden otobüs soruyorsunuz. Görevli, “haa, non-stop soruyorsunuz, var var” diyor. Merak ediyorsunuz, bu yabancı laf bolluğu yalnızca bir iki otobüs şirketinde mi görülüyor. Otogarda yapacağınız küçük bir gözlem hiç de öyle olmadığını gösteriyor. Hatta yeni uygulamaya giren, “otobüs şirketinin adı asgari bir yabancı sözcük içermelidir” diyen bir yönetmelik olmasından kuşku duyuyorsunuz. Son yıllarda kurulan birçok şirketin adı bir garip: Oskar, Show, Metro, Sakarya VIP, Mersin VIP. Durun, daha beteri de var. Özenti illetinin, diğer birçok yenilik gibi en son ulaştığını düşündüğünüz Doğu illerimizden Van’a giden yeni bir şirket var: Best Van! İçiniz burkuluyor.

Bu örnekleri, öznesi ikinci tekil kişi olan cümlelerle yazdım, çünkü biliyorum bu yazıyı okuyacak kişilerin çoğu da anadilimizi kemiren bu örnekleri her gün yaşamakta ve içleri cız etmekte. Hele hele Türkçe’yi sevenlerin bu soruna duyarsız kalmaları olanaksızdır diye düşünüyorum.

Bu sorunu saptayıp, “ah efendim, nereye gidiyoruz?”, “bu ve bunun gibi özentiler beni öldürecek” demek, hatta “efendim, eğitim eksikliği” gibi basmakalıp ve pek çözüm getirmeyen sözler söylemek bir seçenek olabilir.

Ben bu yazıda başka bir seçeneği yeğleyeceğim ve Türkçe’yi yıpratmanın, hatta küçümsemenin örneklerinin daha yakınımızda bulunduğunu saptamak gerektiğini söyleyeceğim. Bu örnekler 'yüksek eğitimli' oldukları için daha 'kültürlü' oldukları varsayılan ve bu nedenle de kendi kültürlerinin belkemiği anadillerini daha iyi korumaları beklenebilecek kişiler tarafından sergilenmekte.

'Kültürlü' bilinen ancak kültürün belkemiği anadilimize darbe vuranlar o kadar yaygın ki, bu insanların tutumlarının artık kanıksandığını ve tepki görmeyen bu tutumun giderek daha da pekiştiğini düşünüyorum (Bilici, 1999). Hemen her sektörde piyasaya sürülen yeni ürünler yabancı adlar veya harfler (örn., WinSa9) ile donanmış durumda. Çok sevdiğim ve bize özgü kolonya, sanki bize özgü değil, İngilizce konuşulan bir yerden gelmiş gibi yabancı adlar (örn., Sandy) ile satılıyor. Hadi diyelim ki, onlar 'kültürsüz'. 'Kültürlüler' ne yapıyor? Geçenlerde Ankara'da, kendilerini ailelere danışmanlık verecek denli donanımlı sayan kişilerce açıldığı izlenimini veren bir işyerinin adına bakalım: Elysium. 'Kültürlülerin' izlediği televizyon kanalı olarak bilinen bir kanalı (NTV) hemen herkes, özellikle de kültürlüler nedense İngilizce yazılmış gibi okuyorlar. En gelenekçi geçinen kanallar (örn., HBB) ve izleyiciler bile aynı duyarsızlığı yansıtıyor.

Bana daha da çarpıcı ve son derece rahatsız edici gelen bir diğer örneği vermeden geçemeyeceğim. Ankara'daki Cumhuriyetin 75. Yılı kutlamalarından önemlice bir tanesi Bilkent Plaza'da yapıldı. Günler boyunca radyolardan duyurulan bu kutlamaya katılan kaç kişi acaba 'Plaza' sözcüğünden rahatsız oldu, merak ediyorum. Ya da bu alışveriş merkezinde bulunan işyerlerinin çoğunun adlarının yabancı olmasından? Böyle bir kutlama sanırım bir on yıl önce çok daha fazla kişiyi rahatsız ederdi.

'Kültürlüler' tarafından dilin yıpratılır olmasından daha da ciddi olan tehlike ise yüksek öğretimi sırtlanan kişiler olan öğretim üyeleri arasında da kendi diline yabancılaşmanın çok yaygın olması. Bu yabancılaşma özellikle yabancı dille eğitim yapan kurumlarda öylesine yaygın ve kanıksanmış bir durumdaki ki, inanılması zor örneklerle karşılaşıyorsunuz. Size bünyesinde bulunduğum ODTÜ'den bir örnek vereyim: Öğretim üyelerinin iletişimi için kullanılan e-posta hattında, geçenlerde bir profesör günlük yaşamda çok sık görülen Türkçe imla yanlışlarından (örn., 'her şey' yazmak yerine 'herşey' yazılması) ne kadar rahatsız olduğunu aktarmaktaydı. E-posta mesajında bu imla yanlışlarının bir bölümünü sıralamış, yanlarına da doğru kullanımlarını eklemişti. Beni şaşkına çeviren ise, bu yanlış-doğru listesine bir de İngilizce karşılıkların eklenmiş olmasıydı. Yani bu profesör ODTÜ öğretim üyelerine anadillerinde çok sık kullanılan sözcükleri (örn., her şey, hiçbir, herhalde) İngilizce olarak açıklamaya çalışmaktaydı!

Sanırım biz psikologlar da yüksek eğitimli, uzmanlık ya da doktora sahibi bu 'Türkçe engelli' gruba giriyoruz. Kendi dilimize yabancılaşmanın meslek dünyamızda gayet yaygın olduğunu görmemek olanaksız. Bu yazımda çuvaldızı biz psikologlara, özellikle de - biraz önceki profesör örneğinden yola çıkarak - öğretim üyelerine yöneltmek istiyorum.

Piyasaya son yıllarda çıkan ve psikologlarca yazılmış kitaplarda halen “adölesan”, “kognüsyon”, "situasyon", “demonstrasyon” gibi İngilizce’den alıntı - okunuşları ise bir ayrı alem - terimler görülebilmekte. Oysa bu terimlerin Türkçeleri var elimizde. Benim bulunduğum ortamlarda öğretim üyesi meslektaşlarımın kendi aralarında ve hatta öğrencilerin yanında “focus etmek”, "impress olmak" gibi karışımlar kullandığını görerek üzülüyorum. Türk Psikoloji Dergisi'ne gönderilen birçok makalede de Yayın Yönetmenlerinin Türkçe’nin çok ama çok özensiz kullanıldığını gördüğünü eklemeliyim. Karşılıkları bal gibi var olan yabancı terimlerin hatta sözcüklerin kullanımının sürmesi meslekdaşlarımın kendi dillerine pek değer vermediklerini göstermekte.

Öğretim üyeleri arasındaki bu değer bilmezlik ne yazık ki, öğrencilerimizin de psikolojiye kendi dillerinden koparak bakmalarına yol açıyor. Lafı uzatmamak için yabancı dille öğretim yapan kurumlardan gelen öğrencilerin öğrenci kongrelerinde Türkçe konuşamadıkları için çok garip karşılandıklarını söylemekle yetinmek istiyorum.

Psikolojide Türkçe’nin kullanılmamasında herhalde en önemli etken, öğretim üyelerinin çoğunun kendilerinin de yabancı dille öğretim yapan kurumlardan geçmiş ve lisansüstü öğrenimlerini ABD'de yapmış olmaları. Psikolojinin Türkiye’de bir bilim olarak çok kısa bir geçmişi olması ve kullandığımız birçok kavramın ve modelin kaynağının ABD olması da bu sorunu pekiştirmekte.

Peki bu kimilerince 'açmaz' olarak görülen bu soruna nasıl çözüm getirebiliriz? Burada soru işaretleri oluşturmak amacıyla kısaca birkaç seçenekten söz edeceğim.

Ben psikoloji biliminin örneğin bilgisayar teknolojisi gibi gelenekten ve günlük yaşamdan kopuk, kendi dilini yaratan bir süreç olmadığına inanıyorum. Öte yandan psikoloji zaten konuları ve uygulama alanı gereği dili ve kültürü kendisinden uzak tutabilecek bir disiplin olamaz. Psikolojide kullandığımız birçok kavramın şu ya da bu şekilde kültürümüzün içinde varolduğunu, hatta bunun çok uzun zamandır böyle olduğunu kabul etmek gereklidir. Öğretim üyelerinin bu noktadan yola çıktıklarında Türkçe psikolojinin o denli olanaksız olmadığını göreceklerini sanıyorum.

Daha etkili ve kalıcı bir çözüm, çok açıktır ki, Türkçe psikoloji kaynaklarını oluşturmak olacaktır. Almanya, Hollanda gibi ülkelerde psikologlar kendi dillerinde psikoloji kaynaklarının sayısını çok yüksek tutabilmektedirler. Geçen yıl Derneğimizin yayımlamaya başladığı Türk Psikoloji Yazıları bu yönde atılan çok somut bir adımdır ve Türkçe psikoloji kaynaklarını oluşturmak isteyen herkesin desteklemesi gereken bir girişimdir. Bu yıl Derneğimiz tarafından piyasa sürülmesi beklenen Psikolojiye Giriş kitabı da bu amaca hizmet edecektir. Yrd. Doç. Dr. Belgin Ayvaşık ve arkadaşlarının hazırladığı ve Derneğimiz tarafından yayımlanacak olan İngilizce-Türkçe Psikoloji Terimleri Sözlüğü Türkçe psikoloji kaynaklarını oluşturmakta atılacak her adım için bir temel taşı olacaktır.

Ülkemizin geldiği bu aşamada üniversitelerde öğretim dilinin yabancı bir dil olması üzerinde ciddi olarak düşünülmesi gereken bir olgudur (Tavşanoğlu, 1999). Bu soru enine boyuna tartışılırken yabancı dille öğretim yapan kurumlarda uygulanabilecek bir çözüm, ders kitaplarının ve derste kullanılan dilin yabancı bir dil kalması, ama gerektikçe derslerin Türkçe yapılması ve yabancı dildeki terimlerin Türkçe karşılıklarının özellikle temel derslerde verilmesi olabilir. Kimi okumaların Türkçe olması, öğrencinin piyasadaki Türkçe kitapları ve basında psikoloji üzerine çıkan yazıları incelemesi gibi ödevler yine öğrencinin Türkçe kullanımını pekiştirecektir. Öğrencinin yabancı dilde yazabilmesi, yani teknik terimiyle dilde üretim yapabilmesi önemli bir amaç ise, verilen ödevlerin çoğunun İngilizce yazılması yararlı olacaktır. Deneyimlerime dayanarak bu uygulamanın öğrenciye çok şey kazandırdığını söyleyebilirim.

Bir diğer seçenek, şu an Başkent Üniversitesi'nde denenen ders kitaplarının İngilizce olması, derslerin ise Türkçe yapılması uygulaması olabilir.

Meslekdaşlarımın 'dil açmazımızı' ve yukarıdaki seçenekleri tartışmaya başlayacaklarını umuyorum.

Kaynaklar:

Bilici, E. N. (1999) 'Harf İnkılabı'na gizli devrim'. (Engin Noyan ile söyleşi) Zaman Pazar, 17 Ocak, Sayı 3, s. 3.
Tavşanoğlu, L. (1999) 'Yabancı dille eğitim olmaz.' (Pazar Konuğu: Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu ile söyleşi) Cumhuriyet, 10 Ocak, s. 12.

YAVRU KÖPEKLER İÇİN İDEAL ORTAM

Yavru Köpekler İçin İdeal Ortam


Yavrular için anneleri; ısıtma, nem, bakım, güven ve süt sağlamanın yanı sıra kan dolaşımı ve boşaltım sistemi için de yalayarak uyarım sağlar. Yavrular sütten kesilmiş olsalar bile iki aylıktan önce annelerinden ayrılmamalıdır. Annelerinden ayrılmak zorunda kalan yavrular için öncelikle temiz, nemli, sıcak ve hava akımının olmadığı rahatça hareket edebilecekleri bir yaşama alanı sağlanmalıdır. Sert plastikten yapılmış bir kutu ile bu yaşama alanı sağlanabilir, ısınma lambayla ya da havlu sarılmış buyot (sıcak su torbası) ile yapılabilir. Annesi olmayan yavrular birbirlerinin genital organlarını, ayaklarını, kulaklarını ve kuyruklarını yalayacağı için, ilk 4 hafta boyunca birbirlerinden ayrı olarak bakılırlarsa enfeksiyon riski azaltılmış olunur. Yaşama alanındaki ısı yavruların hizasında yerleştirilmiş bir termometre ile izlenmelidir. Yavrular büyüdükçe ihtiyaç duydukları ortam ısısı azaltılabilir.

Yavrular için ideal yaşama alanı ısısı:

......Yaş.....................Isı
0 - 7 günlük.............33 0C
8 - 14 günlük............30 - 28 0C
15 - 28 günlük..........28 0C
29 - 35 günlük..........24 - 21 0C
35. günden sonra......21 0C

BASINDAN "KEDİ VE KÖPEK"





Kedi ile köpek niye anlaşamaz?

Önceleri merak ederdim kedilerle köpekler niye anlaşamazlar diye. Köpek sahibi olunca, onların kedilerle ilişkilerini izleyince "iletişim dilleri"nin farklı olduğu sonucuna vardım. Köpekler birini gördü mü, insan olsun, köpek olsun, kedi olsun fark etmez, önce yanına yaklaşıp koklayıp, tanımaya çalışıyor. Hoşlanırsa arkadaş oluyor, hoşlanmazsa kavga ediyor. Yani köpek kediyi görünce, yanına yaklaşıp tanımak istiyor. Ama karşısındaki kedi! Onun tanışma dili farklı. Üzerine gelen birini görünce savunmaya geçiyor hemen... Kamburunu çıkarıyor, patilerini kaldırıp, tırnaklarını hazır ola geçiriyor. Duruma göre ya saldırıyor ya da kaçıyor. Kedi kaçınca, köpek bunu oyun ya da kendine saldırı olarak algılıyor ve başlıyor peşinden koşmaya. O kovaladıkça, kedi kaçıyor. Kedi kaçmasa ve hiçbir şey yapmasa sorun çıkmayacak. Köpek koklayıp, yoluna devam edecek. Zaten güngörmüş, köpekleri çözmüş kediler kımıldamıyorlar yerlerinden. Gözlerini dikip meydan okuyorlar. Bir de yavru kediler ne yapacaklarını bilemiyorlar köpekleri görünce. Bir tane bizim sitede var. Küçük, sevimli bir kedicik... Köpeklerimle gezintiye çıktığımızda hemen yanımıza geliyor. Aralarına dalıyor, sürtünüyor. Benimkiler şaşkın! Çünkü kedi gördüler mi kovalamaya şartlanmışlar. Burunlarının dibine, kendi ayakları ile gelen kediye nasıl davranacaklarını bilemiyorlar. Kokluyorlar önce... Kedi de onları kokluyor. Burun buruna gelince, bekliyorlar ki kaçsın kedi, kovalama başlasın. Nerdeee? Tam tersi daha da yanaşıyor kedicik yanlarına. Küçük kızım Boncuk fena halde rahatsız oluyor bu durumdan; hemen uzaklaşıyor. Büyük Kızım Köpük ise daha olgun. Oynamak isteğiyle gelen kedinin davetine uyuyor. Ön patilerini yere yatırıp, arka ayaklarını ve kuyruğunu arkaya kaldırıp hamle yapmaya başlıyor. Kedi ve köpekleri kadınla erkeğe benzetiyorum. Onların da iletişim dilleri farklı çünkü. Niyetleri de, hayattan beklentileri de... Birbirimizin ne istediğini çözsek daha iyi anlaşacağız. Kavgasız, gürültüsüz yaşayıp gideceğiz.
SABAH-S.KAYA GÜLER

KÖPEK

KÖPEK ALMAYA MI KARAR VERDİNİZ?
Dürüstçe gelir düzeyinizi ve bunun güvenilirliğini sorgulayın. İstediğiniz hayatı yaşamaya başlayıncaya kadar sürekli yaşam şartlarınızda değişiklik olabilir. İş değiştirir, okula ya da askere gider hatta bir apartman dairesine taşınırsanız köpeğinize kim bakabilir? Yiyecek, bakım ve sağlık masraflarının altından kalkabilir misiniz? Köpeğinizle belirsiz bir geleceği paylaşmaya yeltenmeye ne hakkınız var?
Gerçek köpek sahipliği bir yaşam ortaklığıdır. Köpeklerin evlerini kaybetmelerinin en önemli nedenlerinin başında yaşam akışımızdaki büyük değişiklikler gelmektedir.
Pek çok insan köpeğiyle geçireceği huzur dolu saatlerin hayalini kurarak planlar yapar. Eğer gerçekten bir köpek almak istiyorsanız hemen karar vermeyin. Yerine kendinize sormanız gereken bir kaç çok önemli soru var.
. Unutmamalısınız ki ister safkan isterse de melez olsun her köpeğin farklı enerji düzeyi, karakteri ve fiziksel özellikleri vardır. Bir Boxer, Bulldog ya da Bullmastifi arasında doğru seçim yapabilmeniz için öncelikle kendinizle ilgili öğrenmeniz cevaplar vardır. Dürürst olun.Gerçekte nasıl birisiniz? Nelerden hoşlanırsınız? Atletik misiniz? Açık hava sporları hoşunuza gider mi? Sosyal olarak aktif ya da yoğun çalışan, nadiren evde oturan biri misiniz? Belki de tam düzenini kuramamış sık sık iş değiştiren birisiniz. Kişilik özellikleriniz sahip olmak istediğiniz köpekle ne kadar örtüşüyor? Köpeğinizle günlük ne kadar vakit geçirebilirsiniz? Sabır ve bilgi düzeyiniz de köpeğinizle olan ilişkinizi büyük ölçüde etkileyecektir. Her gün üç kilometre koşan biri için Bulldog nasıl yanlış bir koşu arkadaşı olacaksa bir apartman dairesi için Dalmaçyalı ile uyumlu bir beraberlik de büyük çaba gerektirecektir.
Sorumluluğunun bilincinde köpek sahipliğinin aksine köpeklerinden vazgeçen insanlar kişisel nedenlerinin köpekleriyle olan ilişkilerine ağır bastığına inanır. Gerçek bir köpek sahibi muhakkak bir yolunu bulur. Gerçek köpek insanları bu insanların yeni bir işe ya da eve geçtiklerinde bebeklerinden de vazgeçip geçmeyeceklerini merak etmekten kendini alamaz. Köpekler de tıpkı çocuklar gibi tüm yaşamlarıyla bize bağlıdır.
Bir köpek almanız köpeğiniz için yaklaşık 15 yıllık bir bağlılık anlamına gelir. Doğru şeklide eğitildiğinde size karşılıksız sevgi ve sadakatle bağlanacaktır. Gerçekten hazır değilseniz köpeğinizin sonunun bir hayvan barınağında olması ne yazık ki sık rastlanan bir şeydir. Her yıl uyutulan binlerce köpeğin duyarsız sahiplerinden biri olup çıkarsınız.
Köpek sahibi olmak duygusal ve mantıksal olgunluk ister. Rüya köpeğiniz ilkinde size bağlanmışken ömrü boyunca elden ele beş ev daha gezmemelidir.
Sabırlı olun. Yaşam tarzının henüz hazır değilse de kesinlikle olacağı günler gelecektir

KÖPEK BAKIMI

Köpeğinizin yavrularının olması hiç de hafife alınacak bir şey değildir.
Köpek sahiplerinin köpeklerinin yavrularının olmasını istemede pek çok nedeni olabilir. Çoğu için çok sevdikleri dostlarının bir yavrusuna sahip olmak ana itici güç olmasının yanı sıra bazıları için sözde finansal kazanç daha çekici gelebilir. Bazı köpek sahipleri için, bu gerçekten gerekli olmasa da, dişi köpeklerinin hayatta bir kez anne olmasının iyi olduğuna inandıklarını da biliyoruz.
Bu yazının gerçek amacı köpek sahiplerini köpeklerinden yavru almaktan vazgeçirmek olmasa da köpek üretiminin büyük miktarda üzerinde düşünme ve planlama gerektiren bir karar olduğunu anlatmayı amaçlıyor. Daha da ötesi belli ırkların doğum problemleri ile olası genetik hastalıklara karşı yapılması gereken testlerden köpek sahiplerinin haberdar olması gerekiyor.
Bu genetik hastalıklardan kalça çıkığı (hip dysplasia) pek çok ırkta gözlemlenebilmesine rağmen dev ırk köpeklerin (Danua, St. Bernard vs) yanı sıra Alman Çoban Köpeği, Golden ve Labrador Retiever gibi ırklarda yaygın olarak görünebilen bir hastalıktır. Sağırlık, Dalmaçya ve Bull Terrier’lerde dikkatle elimine edilmesi gereken genetik hastalıklardandır. Göz problemlerinden Progresif Retinal Atrofi (PRA) genellikle Border Collie, Cocker Spaniel, Golden ve Labrador Retriever ve Irlanda Setterin’de rastlanır. Bu saydıklarımız pek çok genetik hastalıkdan sadece bir kaçıdır.
Yüksek oranda olası genetik hastalık riski taşıyan hiç bir köpek ne kadar iyi karaktere sahip olursa olsun üretimde kullanılmamalıdır. Yine, konformasyonu ve genetik yapısı ne kadar mükemmel olursa olsun doğru karaktere sahip olmayan hiç bir köpek üretim programınıza dahil edilmemelidir.
Bir dişiden üretim planlarına başlamadan önce onun mükemmel koşullarda olduğundan emin olunmalıdır. Hamilelik sırasında hastalık alındığında yavruları fiziksel ve zihinsel olarak etkileyebileceğinden annenin aşıları tam olmalıdır. Ayrıca dişi, parazitlere karşı ilaçlanıp emzirme sırasında yavrulara parazit transferi gerçekleşebileceğinden pirelerden de arındırılmalıdır.
Unutulmamalıdır ki çiftleşme bazı dişiler için traumatik olabilir. Özellikle de insanlar tarafından büyütülen ve diğer köpeklerle fazla ilişki içinde olmayan dişiler erkek köpeklerin kendilerine yaklaşmasına izin vermeyebilir.
Hamilelik tanısı çiftleşmenin ilk üç ya da dördüncü haftası içinde yapılabilir. Hormon düzeyini ölçmek için kan testleri ya da yavruları görüntülemek için ultrasonografi kullanılabilir.
Dişi hamile ve emzirirken, özellikle de dokuz haftalık hamileliğin son üç haftasında, sindirilebilirliği yüksek enerji yoğunluğu fazla bir dietle beslenmelidir. Yavruların gerçek gelişimi son üç haftada gerçekleştiğinden en baştan itibaren fazla besleme hamile annenin gereksiz kilo almasına neden olurken yavruların fazla gelişerek doğumda problem yaratmasına neden olur.
Emzirme dönemi boyunca vücut ağırlığındaki fazlalık % 15-25 arasında olmalıdır. Düzenli parazit tedavisine rağmen bazy köpeklerin vücudunda inaktif parazitler bulunabilir. Hamilelik döneminde bu parazitler aktif hale geçer ve çoğu dişi plasenta ve süt yolu ile yavrularına parazit geçirir. Bu da yavruların doğuştan daha sonra çocuklara zararlı olabilecek parazitlere sahip oldukları anlamına gelir. Bunun önüne geçmenin en iyi yolu hamile dişilere doğumdan önce üç hafta ile doğumdan sonra iki hafta boyunca günlük benzimidazole parazit ilacı vermektir. Daha sonra emziren anne ve yavrularına 12 haftalık oluncaya kadar iki haftada bir bu uygulamaya devam edilmelidir.
Doğumdan önce anne ve yavrularına güvenli ve sessiz bir yer ayarlamalısınız. En ideali bir “doğum kutusu” hazırlayıp dişinin ve yavruların içinde rahat ve güvende olmasını sağlamaktır. Doğumdan önceki haftalarda dişinin buraya alıştırılması doğumun rölatif olarak güvende gerçekleşmesine yardımcı olacaktır. Çoğu dişi sakin bir ortamda kendi kendine annelik görevini yerine getirir. Yine de gözünüz sürekli üzerinde olmalıdır.
Doğum sırasında 20-30 dakikadan fazla yavru gelmeksizin kasılma veteriner hekim müdahalesini gerektirebilir. Dişiler genellikle kasılmayı engelleyen ve adale sertliği, hızlı soluma, huzursuzluk ve hatta kendinden geçmeye neden olan düşük kan kalsiyum düzeyinden sorun yaşayabilir. İri yavrular da yine doğum sırasında problem yaratabilir. Bu durumlarda sezeryan gerekebilir.
Herşey yolunda gitse de doğumun ilk 24 saatinde bir veteriner hekimin anne ve yavruların sağlığından emin olmasında fayda vardır. Ayrıca uterus da geriye hiç birşeyin kalmadığı ve annenin uygun miktarda süt üretip üretmediği kontrol edilmelidir. Annenin umulandan fazla yavrusu olacak olursa ona dışardan takviyelerle yardımcı olmakta fayda vardır. Veteriner hekiminizin tavsiye edeceği bir yapay süt ile yavruları beslemeye siz de katılabilirsiniz. Tüm bunlara rağmen tüm yavruların hayatta kalması her zaman mümkün olmaz.
Yavrular büyüdükçe daha maceracı birer küçük yaratığa dönüşür. “Doğum kutusu” artık bu yavruları içerde tutamayacağından anne ile yavruları emzirme zamanı dışında başka bir odada tutmakta fayda vardır. Anne onların sonsuz oyunlarından ve çıkmaya başlayan dişlerinin memelerinde yol açtığı yaralardan kendini kurtarmak isteyebilir. Yavruları ev içinde tutacaksanız 6-8 haftalık olup yeni evlerine gidecek kadar büyüyünceye kadar onların yaramazlıklarına ve neden olduklary dağınıkığa katlanmanız gerekmektedir.
Aşılama, yavrular 8-10 haftalık olup diğer köpeklerle tanışma zamanı gelince başlanmalıdır. Yine de distemper ve parvovirüse karşı bu süreden önce birer ön aşı yapılabilir. Mağrur anne ve onun haylaz yavrularını görmekten daha mutluluk verici bir şey olmamasına rağmen tüm bunların maddi karşılığı olmadığını düşünmeyin bile. Dünyadaki en doğal şey olmasına rağmen pek çok insanın umduğunun aksine doğum ölüm de getirebilir. Kim ne derse desin hamilelik ve emzirme dönemi masraflar her zaman elde edilen maddi karı geçecektir.
UNUTMAYIN
Eğer dişi köpeğiniz ve siz aşağıdaki kriterlere uymuyorsanız ondan yavru almayın:
Masrafları karşılamayı, son yavru da yeni yuvasına gidinceye kadar sorumluluklarınızı yerine getirmeyi ve yavrular için uygun yuvalar bulup bulamayacağınızı ciddi şekilde düşünmediyseniz.
İşlerin hiç de umduğunuz gibi gitmeyeceğinin bilincindeyseniz.
Köpeğiniz fiziksel olarak sağlıklı ve özellikle aile köpeği olma özelliğine sahip bir karaktere sahipse.
Dünyaya gelmesine izin verdiğiniz her canlıdan gerekirse ömrü boyunca sorumlu olduğunuzu asla unutmamalısınız.

KÖPEK SAHİPLİĞİ " İSTATİSTİK "

Şehirlere Köpek Dağılımı (top 10)

• İstanbul (4022)
%33.7
• İzmir (1713)
%14.3
• Ankara (1359)
%11.4
• Antalya (789)
%6.63
• Bursa (547)
%4.59
• Adana (321)
%2.69
• Muğla (234)
%1.96
• Aydın (204)
%1.71
• Kocaeli (İzmit) (189)
%1.58
• İçel (Mersin) (176)
%1.47

Cinsiyetler

• Erkek (6942)
%58.2
•Dişi (4981)
%41.7

Popüler Köpek Irkları (top 25)

• Golden Retriever (1787)
%14.9
• Sibirya Kurdu (Husky) (1173)
%9.83
• Rottweiler (1029)
%8.63
• Alman Çoban Köpeği (843)
%7.07
• Boxer (602)
%5.04
• Kangal (439)
%3.68
• Labrador Retriever (439)
%3.68
• Amerikan Pitbull Terrier (404)
%3.38
• Amerikan Cocker Spaniel (385)
%3.22
• Pekingese (329)
%2.75
• İngiliz Cocker Spaniel (289)
%2.42
• Doberman Pinscher (273)
%2.28
• Amerikan Staffordshire Terrier (167)
%1.40
• Beagle (160)
%1.34
• Dogo Arjantin (142)
%1.19
• Yorkshire Terrier (142)
%1.19
• Sokö (Sokak Köpeği) (141)
%1.18
• Jack Russell Terrier (135)
%1.13
• Minyatür Pinscher (131)
%1.09
• Alaskan Malamute (98)
%0.82
• Chihuahua (93)
%0.78
• Dalmaçyalı (91)
%0.76
• West Highland White Terrier (87)
%0.72
• Chow Chow (çin Aslanı) (85)
%0.71
• Samoyed (80)
%0.67
ALINTI

KÖPEĞİNİZİ EĞİTİRKEN

Sözlü emirler ; daima aynı kelimelerle, aynı tonda verilmelidir.
- Köpekten, istediğiniz şeyi tam olarak anladığına, kanaat getirmeden, sadece o
emri yapmadığı için, köpek asla cezalandırılmamalıdır.
- Eğer köpek eğitim sırasında, herhangi bir hareketi yanlış yaparsa, sadece
o bölümü tekrarlamayın. Bütün hareketi yeniden ele alıp, tekrarlayınız.
zira köpekler; muhtelif safhalardan oluşan eğitim sistemini, bir bütün
halinde ve sıra takip etmek sureti ile öğrenmektedirler.
- Köpekler eğitim sürelerinden çabuk sıkılırlar. Bu yüzden süreleri kısa tutup,
15 - 20 dakika gibi sürelerle, günlük egzesizleri bölümlere ayırmak gerekir.
- Köpeği asla aldatmayın.
- Köpek eğitirken sakin ve sabırlı olunmalı, sinirli ve öfkeli iken köpeğe
eğitim yaptırılmamalıdır

KÖPEK BAKIMI VE KÖPEK DAVRANIŞLARI

AŞIRI HAVLAMA

Tedavi havlamanın nedenine yöneliktir ve şunları içerebilir:

Uyaran etkinin giderilmesi: Bu davranış sorunlarının giderilmesinde sık kullanılan bir tekniktir. Davranışı değiştirmek zor ve zaman alıcı olabilir. Bunu yerine bu davranışa neden olan etkiyi ortadan kaldırmak, önlemek bazen daha kolay olabilmektedir. Ayrılık bunalımı yaşayan, bir uyarıma tepki olarak havlayan köpeklerde bu teknik kullanılabilir. Bu, köpeğinizi evde yalnız bırakmamanızı veya birinin yanına bırakmanızı, evin içinde tutmanızı, kapıya yaklaşmasını ve/veya pencereden dışarıyı görmesini engellemenizi gerektirebilir. Bu teknik havlamanın nedenine yöneliktir. Bu davranışı değiştirmez. Bu uyarımlarla karşılaştığında veya yalnız kaldığında köpeğiniz tekrar havlayacaktır.
Bu teknik köpeğiniz havladığı zaman duymazdan gelmekten ibarettir ve köpeğiniz ilgi istediğinde havlıyorsa önerilmektedir. Ancak bu durumda havlama önceleri daha da artacaktır, ta ki köpeğiniz havlamanın bir çözüm olmadığını öğrenene dek. Bu durumdan köpeğin sahibi ve komşular haberdar olmalıdırlar. Ona ilgi göstermekten, onunla konuşmaktan, göz temasında bulunmaktan kaçının. Eğer yılıp havlamasına cevap verirseniz, köpeğinize istediğini elde etmek için bir dahaki sefere daha uzun havlaması gerektiğini öğretmiş olursunuz. Oyun sırasında aşırı havlama oluyorsa, havlama başladığı an oyuna son verilmelidir.

Cezalandırma: Hayvan sahipleri tarafından en sık başvurulan tekniktir. Ancak bazı köpeklere uygun olmayabilir ve başarılı sonuçlar vermeyebilir. Endişeli, ürkek hayvanlarda cezalandırma bazen durumu daha da kötüye götürebilir. Cezalandırma, havlamayla aktive olan tasmalar, su spreyleri, yüksek ses (havalı kornalar, jeton doldurulmuş teneke kutular vb.) kullanılarak uygulanabilir. Cezanın etkili olabilmesi için havlama olayının hemen ardından veya bitmeden hemen uygulanması gerekir. Bağırmak genellikle etkili olmamaktadır. Havlamayla aktive olan tasmalar (bu tasmalar çeşitlidir örn. elektrik şoku verenler vb.) bu iş için kullanılan tek teknik olmamalıdır ve deneyimli birinin kontrolünde kullanılmalıdır.

İlgisini başka noktaya çekme ve hassasiyetini azaltma (counter conditioning and desensitization): Bu iki teknik genellikle köpeğin bir uyarıya verdiği tepkiyi değiştirmek için bir arada kullanılır. Counter conditioning köpeğinize, uyarana karşı başka bir davranış biçimiyle cevap vermeyi öğretmeyi, desensitization (hassasiyeti azaltma) ise uyaranın zayıf şiddetli olarak uygulanması ve sonra şiddetin gittikçe arttırılmasını içermektedir.örneğin köpeğinizle yürürken başka köpeklere havlıyorsa bu teknikleri kullanabilirsiniz. Örneğin köpeğinize bir ödül vererek diğer köpeğe değil de size odaklanmasını sağlayabilirsiniz. Çalışmalarınıza köpeğinizin tanıdığı bir köpekle, aralarında uzak mesafe varken başlayın daha sonra bu mesafeyi giderek azaltın. Sonraları köpeğinizin tanımadığı köpeklerle deneyin.

Pozitif destek: Köpeğinizi, bir uyaranla karşılaşıp havlamadığı anlarda överek sevin veya ödüllendirin. Bu da havlamayı kontrol etmenin etkin bir yoludur. Ayrıca bu tekniği " sus" komutuna alıştırırken de kullanmalısınız.

Hastalığın tıbbi tedavisi: Havlama bir ağrıya bağlı olabilir. Nedeni bulunup ortadan kaldırılmalıdır.
Terapötik ilaçlar: Tıbbi rahatsızlığı olan veya bazı davranış bozuklukları olanlar bu tedaviye ihtiyaç duyabilirler.
Cerrahi işlem (debarking): Birçok veteriner bunu uygulamamaktadır. Bu işlem vocal cord denilen ses tellerinin alınmasından ibarettir. Bu operasyondan sonra birçok köpek acı şekilde havlamaktadır ve bu işlemin etkinliği de değişmektedir. Ayrıca bütün cerrahi işlemlerde olduğu gibi anestezi riski, ağrı, enfeksiyon riski de düşünülmelidir. Diğer alternatiflere öncelik verilmelidir.
Alıntıdır

KÖPEK EĞİTİMİ

Köpeklerimizin itaat eğitimlerine ideal başlama yaşı 5 nci ayıdır. 5 aylık olmuş bir yavru köpeğin insan yaşı ve zekası ile, 12 yaşındaki bir çocuğun yaşına eşit bulunmaktadır (whiteley 1996). Toplumda 1 köpek yaşının 7 insan yaşına eşit olduğu bilinmekte, Lakin bu kıyaslama genel anlamdadır. Köpekler 1 yaşına kadar çok hızlı büyüme ve gelişme sürecindedir. Aşağıdaki tabloyu incelediğinizde köpeğin ilk dönemlerinin insana oranla çok yüksek olduğunu göreceksiniz. Bazı yanlış bilgilendirme ve yönlendirmeler ile köpek sahibini, köpeğin itaat eğitimine başlaması veya eğitim görmesi için kennels'a bırakması için 1 veya 1,5 yaşın en doğru olduğu iddia edilir. Eğitimin isminden de anlaşılacağı gibi itaat eğitimine 5 aydan itibaren başlanmalıdır. İnsan ile kıyasladığımız zaman 1 veya 1,5 yaşına ulaşmış köpek 15 veya 20 insan yaşına eşit olduğundan, 20 yaşındaki bir çocuğun ilk öğretime başlaması gibi bir olay ortaya çıkmaktadır.
Hepimizin ilköğretimden, üniversite yıllarımıza kadar olan öğrencilik hayatımızı hatırladığımızda hocalarımızın bizlere yaklaşımı ve konu öğretim yöntemlerini hatırlayıp, bazı hocalarımızdan dersleri severek ilgi ile takip edip nasıl kolay öğrendiğimizi, bazı derslerde ise zil saatine endeksli kronometre çalıştırdığımızı hatırlarız. Eğitici, eğitmeye çalıştığı köpeği de aynı kendi öğrenim dönemlerinde olduğu şekilde yaklaşarak, O nun eğitimi esnasında strese girmesini engelleyecek konuların eğitimi ve köpeğin hafızasından uzun dönemler taze kalmasını sağlayacak ödül programları ile takviyeli (itaat ve hafif görev eğitimlerinde kesinlikle yiyecek ödül programı kullanılmamalıdır.) eğitim uygulanmalıdır. Eğitimin, iletişim olduğunu ve köpeklerimizin eğitim sonunda birer pilli robot olmayacaklarını unutmayalım. Özellikle eğitimine başladığımız köpeğimizin, ırk özelliklerini her zaman göz önünde bulunduralım. Bir chow chow ırkı ile, bir golden retriver ırkının eğitimleri aynı ödül programı ile olmayacağı gibi, eğitim süreleri de ırk özelliklerinden dolayı farklı olacaktır. Bizler ailemizi ve sevdiklerimizi nasıl anlayarak onları ve kendimizi mutlu ediyorsak, Köpeğimiz de tek dünyası olan bizleri anladığı ve kendini anlatabildiği zaman mutlu olacaktır.
"Bizimle birlikte yaşayan Pekingess ırkı 7 yaşındaki köpeğimiz, akşam yemeğinden yaklaşık 2 saat sonra, yıllardır yanından ayırmadığı oyuncak köpeğini yatağından alarak salona, bizlerle 10-15 dk. oynamak için getirir. O köpeğini getirdiği zaman 10-15 dk. kadar oyuncak köpeği ve kendisi ile tüm aile oynamaya çalışırız. Oyunun başlama zamanını ve bitim zamanını kesinlikle kendisi belirler, oyun isteği bitip yorulduğu an, oyuncak köpeğini ağzına alarak yatağına götürür. Huzurlu ve mutlu bir şekilde başını oyuncak köpeğine yaslayıp kıvrılarak uyur." Burada anlatmaya çalıştığım örnekli konu, Biz köpeğimizin oyun başlama saatine ve oyun bitim saatine saygı gösterip, O' nu anlayarak O'nun mutlu olmasını ve dolayısı ile de bizim mutlu olmamızı sağlıyoruz.
Köpeğimizin yemek, oyun, istirahat, gezinti ve tuvalet gibi alışkanlıklar edinirken, zamanlama olayını bizim ve ailemizin muntazaman uygulayabileceği zaman dilimleri içinde özen gösterip sürekliliğini sağlamalıyız. Unutmayın ki, köpeklerin psikolojisi, biz insanlara göre daha istikrarlı ve daha oturmuş durumdadır (Ör.: Onlar sigara ve alkol kullanmazlar, intihar etmezler, kendine zarar vermezler...).


EVDEKİ LİDERLİK
Bir çoğumuzun yavru köpeğin bizlerle ve birlikte yaşayacağımız ev ortamı ile tanışma döneminde yaptığımız hatalardan dolayı köpeğimizin karakter yapılanması döneminde egosentizm olarak adlandırılan baskın olma arzusu ve 1 yaşına doğru dominant agresyon özelliklerini malesef görmeye başlarız. Yavru köpekler sevimli ve şirin olmalarından dolayı, bizler ve çevremizdekiler tarafından yoğun ilgi ve sevgi görürler. Yaptıkları bazı hataları, sevimli olmalarından dolayı affetmemiz onların kendilerini dünyanın merkezi olarak görmelerine neden olur (Ör.: Yerde duran bir çorabı alıp kaçması ve O nun ağzından bu çorabı almaya çalıştığımızda, bize hırlaması ve havlamasını sevimli olmalarından dolayı affetmemiz gibi...). İlerleyen dönemde aile içi liderlik (alfalık) çakışmasına girecektir. Kesinlikle göz ardı edilmemesi gereken konu, Onlar büyüdüklerinde ısırmaları halinde 1 cm'e 50 kg. ile 3 ton arasında basınç uygulayabilecek bir çene yapısına sahip olacaklardır. Ama şu dabir gerçektir ki hiç bir köpek sahibini isteyerek ısırmaz.Bu nedenlerden dolayı, yavru köpeğimizin bize ve ailemize motivasyon döneminde, sözlü ceza ve ödül programları ile doğru ve yanlışı ailenin liderine onlara, saygı ve güvenlerini kaybetmeden Onlar olmadığını öğretmek gerekir. Korkudan dolayı öğretilen bilgiler, Köpeğin korkmasına neden olan kişinin, öğrendiklerini uygulayacağı bölgede olmaması halinde, korku ortadan kalktığı için köpek öğrendiği doğru bilgileri yansıtmak istemeyecektir. Saygıya dayalı ve doğru ödül programları ile yoğrulmuş bir bilgi birikimi ise, köpeğin her zaman öğrendiklerini rahatlıkla uygulamasını sağlayacaktır (Ör.: Evin lideri olan baba evde yokken, korkuya dayalı bir eğitim verilmiş olan bilgisini yerine getirmeyecek, Baba evde iken çıkması yasak olan tv. koltuğunun üzerine rahatlıkla çıkacaktır.). Ataerkil bir toplumda yaşamamızdan dolayı bu olumsuzlukları çocuklarımız üzerinde de yaşarız. Çocuğun yaptığı hata karşısında, evin annesinin "-akşam babana söylerim..." tehdidi ile çocuğa, korkuya dayalı bir ödül-ceza proğramı uyguladığını görürüz.

ÖĞRETİM YÖNTEMLERİ
Öğretim yöntemlerini anlatmaya başlamadan önce, özellikle tekrar vurgulamak istediğim bir konu var. Köpek eğitimine başlamadan önce, eğitmeyi düşündüğünüz köpeğinizin ırk, karakter ve cinsiyet özelliklerini iyi bilmeniz ve bu bilginizi, köpek eğitim bilginiz ile sabır, hoşgörü ve çare buluculuk yetenekleriniz ile birleştirerek köpeğinize eğitimi sistemli bir şekilde yüklemeniz gerekmektedir. Bu konulara azami dikkat gösterdiğiniz takdirde, mükemmel derecede eğitilmiş bir köpeğiniz olacaktır.
Makale

KÖPEK EĞİTİMİ VE BAKIMI

Eğitimde köpeğin yaşı, ırkı, cinsiyeti

Köpek eğitiminde belki de en fazla çelişkili konulardan biri de eğitilecek köpeğin yaşıdır. Ortalıkta "köpek 7-8 aylık olmadan eğitilemez" diye bir söylenti vardır. Köpeğin eğitimi köpek eve geldiği gün başlar her gün yeni bir şeyler öğrenerek de devam eder. İlk önce yavru köpeğe daha önce bahsettiğimiz yavru eğitimi verilir. Ergenliğe girerken itaat eğitimi için uygun bir yaş sayılır. Kimi köpeklerde 4-5 aylıkken itaat eğitimine başlanabilmesine rağmen, kimi köpeklerde 1 yaşına gelmesi beklenebilir. Koruma eğitimi içinse minimum 15 aylık olmasını beklemeliyiz.
Yaşlı köpekler
Köpeğimizin yaşı ilerledi ve eğitim verdirmek istiyoruz; bu gibi durumlarda eğitimci köpeği test ederek, neleri başarı ile uygulayabileceğini yaklaşık olarak anlar. Köpeğin en iyi yapabileceği numaralardan başlayarak yavaş yavaş daha zor komutlara geçer.

Size kendi deneyimlerimden örnekler vereyim; 7 yaşında Kangal'ı eğitime aldık. Sadece yürümeyi öğrenmesi bize göre yeterliydi; çünkü oldukça iyi ve kuvvetli bir köpekti, ama o tüm eğitimleri başarı ile öğrendi. 5 yaşında Panço isimli sokak köpeğimiz vardı barınakta. Sahiplenen kişilerce feci şekilde dövülmüş bacakları ve kafatası kırık olarak tekrar barınağımıza gelmişti. Kimseye güveni yoktu. Önüne gelen herkesi ısırmaya meyilli bir köpek haline gelmişti. 3 aylık sıkı bir eğitime dahil ettim onu. Tüm eğitimleri aldı. Çocuklar ve köpekler hatta kedilerle bile dost oldu. İstanbul'da bir eğitim yarışmasında Rottweiler, Golden Retriever, Alman Çoban Köpeği gibi ırklar arasından başarı ile çıkarak birinci oldu. Madalyası hala barınağımızda. Kendisini Almanya'da bir aile sahiplendi. Gittikten 2 ay sonra da orada bir yarışmada temel itaat dalında 2. oldu. Demek ki köpeğin eğitiminde yaş sınırı yok, ama bu demek değil ki, her köpek, her yaşta, her eğitimi alabilir. Yaşlı köpeklere sadece kendi branşındaki eğitimler ve genel itaat eğitimler verilmeli, bunlar haricindeki eğitimlerin köpeğe öğretilmeye çalışılması doğru değildir.
Tibet Mastiff'i
En iyi köpek
En gereksiz bulduğum sorulardan biri de "en iyi köpek hangisi" sorusudur. Ben en iyi, en zeki ayrımı yapmıyorum. Her ırkın kendine has özellikleri var. En iyi çoban köpeği diye sorulursa, "bence en iyi çoban köpeği Sivas Kangal" derim ya da en iyi yakın koruma Rottweiler, en iyi kara avcısı Alman Pointer, en iyi bekçi Alman Çoban Köpeği, en iyi aile köpeği Basenji, en iyi süs köpeği Pug, en iyi yüzücü Newfoundland, ... Bu saydıklarım verebileceğim en genel tanımlardır. Elbette ki ihtiyaca ve beklentilere göre bunlar değişir. Koruma köpeklerini ele alalım; açık alanda gerçekten sert bir koruma için Rottweiler seçilebilir. Ev içinde ise özellikle birden fazla çocuklu aile için kesinlikle Boxer olmalı, "bahçede havlaması yeterli" diyorsanız Alman Çoban Köpeği'nin zekasına güvenebilirsiniz, ancak bu ırkın insanlara yardım eden duygusal yönü sebebiyle aldatılabilir olduğunu unutmamalısınız. Ev içinde çekirdek aile için koruma amaçlı olarak Doberman da olabilir. Çok büyük bir alanın korumalığı için Mastiff (Tibet, eski İngiliz, Fransız) ya da Kafkas Çoban'ı kullanılabilir.
Sonuç olarak "ben bir koruma köpeği almak istiyorum" dediğiniz zaman bu yeterli değildir. Köpeğin ne koruyacağını ve kendi şartlarımızı üreticiye uzun uzun anlatmalısınız. İşin ehli olan kişilerden fikir almalı, işin uzmanı olmayan kişileri dinlememelisiniz. Kendimize uygun ırkı bulduktan sonra ırkının karakteristik özelliklerini taşıyan uygun köpeği seçmeliyiz. Rottweiler, Mastiff, Doberman ırklarının pek misafirperver olmadığını da hatırlatayım. Uygun köpeği seçebildiysek emin olun eğitim konusunda hiç sorun yaşamayız.
Unutmayın, uygun köpeği seçtiğimizde uygun olmayan beklentiler içinde olmamalıyız. Mesela; Tibet Mastiff'i iyi huylu, sakin bir köpek yapmak gerçekten çok zordur.

Cinsiyetin önemi
Eğitimde bir önemli konu da cinsiyettir. Bu konuda genel olarak şunları söyleyebiliriz; dişiler köpekler evine daha bağlı, kolay eğitilebilen, duygulu koruma yönünden daha uyanıktırlar. Erkekler ise daha fazla cesaretli gözü kara olurlar.

KÖPEK EĞİTİMİ

Sosyalleşmenin önemi

Köpeği doğal yaşamından alıp gürültülü, her tarafı tehlikelerle dolu şehir yaşamına soktuk. Bu durumda köpeğimizin şehir hayatına adaptasyonunun ve sosyalleştirilmesinin ne kadar önemli olduğu ortadadır. Çünkü dışarıdaki tehlikeler onlar için kat be kat fazladır. İtaat eğitimleri sonunda köpeğimizin bize koşulsuz itaat etmesi ile bu tehlikelerin birçoğunun üstesinden gelebiliyorum fakat sosyalleşme, itaat eğitimini öncesinde yapılması gereken bir çalışmadır. Köpek eve geldiği zaman eğitim başlar diyoruz her zaman. İşte aynı zamanda sosyalleşme de başlar.

Köpeği sosyalleştirmek, yaşadığı dünyadaki her şeyi ona objektif olarak anlatmak, göstermek, öğretmektir. Evet, her şeyi öğretmeliyiz. Bunu yaparken sadece iyi olanları değil, tehlikeli ve riskli olan her şeyi de mutlaka köpeğe göstermek gerekir. Ve onlardan uzak durması sağlanmalıdır.

Biraz önce kuyruğu asansöre sıkışan ve artık asansörden çok korkan bir köpeğin hikayesini okudum. Muhtemelen bu kötü anı köpeğin yaşamı boyunca onu etkileyecektir. Sosyalleştirilen köpek daha pratik zekalı olur çünkü çevresini tanır, nereden ne tehlikeler gelebileceğini, nelerin onun avantajına olduğunu, hangi durumlarda nasıl davranmasın gerektiğini biliyor olur. Aşıları bitmeden önce ev içindeki nesneler, eşyalar öğretilmeli, kimi zaman da büyük hayati risk oluşturan tehlikelerin küçültülmüş hallerinde, küçük acılara maruz kalabileceği kazaların oluşumu engellenmemeli. Mesela bize verilen dersler içinden aklımda kalan bir şeyi söylemek istiyorum. Eviniz havuzlu ise köpeğinizin aşıları bittikten sonra dışarı çıkartmaya başladığınız günlerde arkasından iterek havuza atın. Köpek kendisini neyin ittiğini görmesin. Havuza düşen köpeği kurtarmaya çalışmayın ki korkuyu sonuna kadar yaşasın. Kendi kendine çıkışı bulmak için uğraş versin. Bu olay kimilerine göre çok saçma gelebilir ama asıl amaç, köpeğin havuza yaklaşmamasını sağlamaktır. Aksi taktirde sizin olmadığınız bir zamanda kendi başına havuza girmeye kalkışabilr ve havuzdan çıkamayabilir. Ya da kışın, üzeri buz tutmuş havuza girmeye çalışabilir. Muhtemelen kırılan ilk yerden buz gibi suya düşecek, bir daha da aynı yerden çıkamayacağı için ölecek. Ya da havuz kenarında su içen kuşları yakalamak isterken kafasını havuz kenarlarına vurabilir. Bakın, çok basit bir örneğin içinde bile ne kadar çok tehlike var.
Aynı tehlike kablolar için de geçerli. Kablo kemiren köpek elektrik çarpmasına maruz kalabilir. Elektrikli eşyalara zarar verebilir hatta kısa devre yapan sigorta kutusu ile evinizin yanmasına sebep olabilir. Köpeğiniz elektrik kablolarını oyuncak olarak görmeye başlamadan önce bunları ortalıktan kaldırmalısınız. Geç kaldıysanız adaptör çıkışlı bir kabloyu ortalıkta bırakabilirsiniz. Bu kabloyu kemirmek istediğinde muhtemelen statik elektrik çarpmasına maruz kalacak, buradaki tehlikeyi görüp kablolardan uzak duracaktır.

En iyi ve ilk eğitimdir sosyalleştirme. Köpeğimizi sokakta kalabalık caddelerde, çocuk parkında, halı saha yakınlarında, otoyol yakınlarında, spor karşılaşmaları esnasında sahilde, demiryolunda gezdirmeli, trafik kurallarını öğretmeli, özellikle de çocuklarla olan ilişkisini düzene koymalıyız. Çevredeki ani hareketlere minimum tepki vermesini sağlamalıyız. Kedi köpeklerle tanıştırmalı, kedileri asla oyun arkadaşı olarak görmemesini sağlamalıyız. Köpeklerle oynamak için ise sizden izin istemesini öğretebiliriz. Asansörden inip çıkarken oturup beklemeli, açılan kapılardan ya da köşe başlarından önce sizin geçeceğinizi bilmeli.

Köpek eğitiminin her safhasında olduğu gibi sosyalleştirmede de oldukça yavaş hareket etmeli, bir safhayı tam olarak tamamladığımızdan emin olmadıkça diğer safhaya geçmemeliyiz.
Köpeğimizin korkuları olacaktır. Bu korkulardan köpeği kaçırmak doğru değildir. Aksine yavaş yavaş bu korkuların üzerine gitmek gerekir. Her adımda bir sonraki adımını ve köpeğimizin ilerleyen zamanlardaki durumunu göz önünde bulundurmalıyız. Koruma işi yapacak bir köpeği insanların içinde tutmalı ama kimse ile direk kontak kurmasına müsaade etmemeliyiz. Aile köpeği ise yine insanların içinde olmalı, herkesle oyun oynayabilmeli ama üste atlamamak gibi kesin kuralları ve istediği zaman istediği kişi ile oyun oynamasına hakkı olmadığını bilmeli. Sadece sahibi müsaade ettiği zamanlarda oyuncu bir köpek olmalıdır.

Köpeğimizin sosyal yaşantısını kısıtlamak, ona yaşadığı dünya hakkında fikir sahibi olmasına engel olmak, hayatı boyunca karşılaşacağı çeşitli durumlarda sağlıklı karar vermesine engel olur. Her köpeğin kendine has karakteri vardır. Bu karakteri etkileyen, yön veren secere, sahip, yaşam şartları, uygun iklim ve çevre gibi çok önemli etkenler vardır. Çevresini tanıyamayan köpeğin sağlıklı ve sağlam bir karaktere sahip olması da olanaksız gibidir.

KÖPEK BAKIMI

SORU : Benim bir Pinscher’ım var. Evde çok sakin fakat kapı çalınca çok havlıyor ve kapıya geleni parçalayacak gibi. Genelde herkes korkuyor, ben de kapı çalınca odaya kapatıyorum. Bu sefer bana kızıyor. O sevindiği için öyle yapıyor, ama sevgisini bir garip gösteriyor. Sesi çok kuvvetli, geleni korkutuyor, çocukları da sevmiyor.


CEVAP : Genel olarak küçük ırk köpeklerde bu tip sorunlar var. Bunun geçmişten gelen nedenlerinden biri bunların birçoğunun av köpeği olarak kullanılmasını gösterebiliriz. Duydukları farklı bir ses karşısında derhal sahiplerini uyarmak zorunda gibi hissediyorlar. Bebeklik döneminde ki bu şirin havlamalar sahiplerince sevgi gösterisi ile ödüllendirildiği zaman köpeğimiz büyüdüğü zaman daha uzaktan gelen seslere dahi tepki verir duruma dönüyor.
Burada bahsedeceklerim sadece ortalama köpek karakterleri için öğütlerdir. Daha fazlasını yazmak, köpek sahiplerini yönlendirmek elbette çok isterdim, fakat köpeğin sorunlarının kaynağını, nedenini bilmeden ve izlemeden bunu yapabilmek mümkün değil. Yani demek istediğim sorunların bazıları çok geç kalınmamışsa uygun davranış eğitimi ile problemli davranış değiştirilebilir.
Köpeğinizin havlamasının bazen çok basit bir nedeni olabilir. Bu nedenleri ortadan kaldırarak, basit çözümler üreterek eğitime başlayabilirsiniz.
Her havlama çözülemeyebilir. Bunun nedeni, köpek sahibinin hatalı davranmasıdır. Özellikle erkek köpek sahipleri köpekleri toy gruptan dahi olsa havladıkları zaman mutlaka ödüllendirir, köpeklerini severler, farkında olmadan havlamaya teşvik etmiş olurlar. Bu durumda köpeğimiz daha fazla sevgi alabilmek için daha fazla olur olmaz seslere havlamaya başlar. Bir süre sonra bu davranış köpeğimizin karakterine oturur ve vazgeçirmek kimi zaman imkânsızlaşır. Kimi köpeklerde bu irsi bir davranıştır. Anne ya da baba da var olan havlama sorunu yavruya geçmiştir, bebeklik döneminde yapılacak uygun çalışma ile sorun büyümeden çözüme ulaşılabilir. Kimi köpeklerde bu ırksal bir sorundur. Sinirli yapıya sahip ırklarda havlamadan vazgeçirmek oldukça zor olabilir ki, bu ırklar daha önce bahsettiğim havlamaya karşı sahibi tarafından ödüllendirildi ise imkânsızlaşabilir.
Birçoğumuzun köpeği havladığı ya da bir yerleri kemirdiği, ya da sahibini ısırdığı zaman daha fazla ilgi çeker. Bu yetiştirme hatası sonucunda köpeğimiz daha fazla dikkat çekmek ve kendisi ile ilgilenilmesini sağlamak amacıyla doğal bir davranış olarak daha fazla yaramazlık ya da başka bir deyişle istenmeyen davranışlar yapacaktır. İşte yetiştirme hatalarından birkaçı. Köpeğimiz aşırı havlama sergilerken mutlaka tüm ailenin dikkatini üzerine çekecektir. Oysaki aynı köpek bir kenarda oyuncakları ile oynarken ya da sahibini yemek yerken, sessizce otururken ya da sokakta kendisine havlayan diğer köpeklere tepkisiz kalırken ödüllendirilmez.
Şunu unutmamak gerekiyor, köpeğimiz özelliklede küçük ırk bir köpekse her an sahibinin ilgisine ihtiyacı vardır. Bu nedenden ötürü hangi davranışlar daha fazla sahibinin ilgisini çekiyorsa o davranışları daha sık tekrar edecektir.
Köpeğinizin olumlu ve olumsuz hareketlerinin birçoğunun nedeni sahibin yetiştirmesi ile paralel ilerler. Havlama alışkanlığını kazanmış bir köpekte sabretmeyi öğrenmek zorundayız. Burada davranış eğitimi yapılmalı. Yani köpeğimize havlayarak bir yere varamayacağını, bize istediğini yaptıramayacağını, ilgi alamayacağını ya da havladığı kişiyi kaçıramayacağını davranışlarla anlatılmalı. Sonsuza kadar havlayan bir köpek olamaz, bu yüzden köpeğimiz mutlaka susacaktır. O havlarken nasıl ilgisiz kalıyorsak sustuğunda da onun ihtiyacı olan ilgiyi derhal göstermeliyiz. Havlama alışkanlığı kazanmış köpekler ilgiyle beraber hemen tekrardan havlamaya kalkışacaklardır. Aynı şekilde biz de o anda ilgimizi çekmeli az önceki tepkisiz halimize dönmeliyiz. Burada cezalandırma olarak tepkisiz kalmayı kullanıyoruz. “Hayır”, “sus”, “yapma” vs. türü tüm komutlarda onunla ilgilendiğimizin bir göstergesi olacağından dolayı hiçbir komut kullanmamak gerekir.
Komut alma alışkanlığı kazanmış köpeklerde havlama ya da benzeri istenmeyen davranışlardan vazgeçirmek daha kolaydır. Burada köpeğin mutlaka sahibinin verdiği komutlara uyduğu takdirde ödüllendirilmesine ihtiyacı var. Köpeklerimizi karşılıksız olarak ödüllendirmemeliyiz. Oyuncak, yemek, sevgi, oyun, gezinti, okşama vs. bunların her biri için önce bunu hak etmesini sağlamalıyız. Bu hak edişi ve sonrasından gelen ödülü fark eden köpeğin yeni ve sonsuz numaralar öğrenmesi kaçınılmaz olur.
Evimde eğitimini tamamladığım bir cocker’a dışarıya çıkmayı hak edebilmesi için tasmasını getirmeyi öğrettim. Dışarı çıkış saatlerinde yaptığım çalışmada hazırlanıp ayakkabılarımı giyindikten sonra köpeğimin tasmasını takıp çıkarttım sonrasında tasmayı kapının yanına attım. Köpeğim bunu birkaç denemeden sonra anladı. Tasmayı alıp geldi dışarı çıktık. Sonra farklı zamanlarda tasmasını alıp geldiğinde onunla hiç ilgilenmedim, sadece dışarı çıkış saatlerinde “tasma nerede?” komutu ile beraber tasmasını alıp gelmeye başladı. Tasmasını getirmesinin bize bir faydası yok gibi görünse de, köpeğin komut alma alışkanlığını geliştirmesine ve ödülü hak etme gayreti açısından büyük önemi vardır.
Kontrolün sahibinde olduğunu kabul eden köpekler her zaman daha fazla özgür ve mutlu olurlar. Burada tasma getirmenin karşılığında dışarıya çıkmayı hak eden köpeği biraz değiştirelim. Bu sefer susmanın karşılığında ödül alan bir köpek için neler yapabileceğimize bakalım; bunun için mutlaka köpeğimizin ilgi alanlarını bilmeliyiz. Örneğin çok havlayan köpeğimiz top oyununu çok seviyorsa bunu kullanmalıyız. Köpeğimizin oyuncakları ve topları genelde bulunduğu odada kalsın. Ne zaman ki köpeğimiz havladı o anda derhal odadaki tüm oyuncakları toplayıp kaldırmalıyız. Bu davranışımız köpeğin dikkatini çekecek havlamayı bırakıp susacak bizi izleyecek ne yapmaya çalıştığımızı anlamaya çalışacaktır. Dikkatinin dağılması aynı zamanda havladığı nedenden uzaklaşması olacağı için muhtemelen susacaktır. Kısa bir aradan sonra oyuncaklarını tekrardan odaya getirebiliriz.
Köpeklerde kendi kendilerine geliştirdikleri davranışları sonlandırmaya çalışmak oldukça zaman ve sabır isteyen bir iştir. Söz konusu davranışları sonlandırmak kimi zamanlar imkânsızlaşabilir. Bu nedenden dolayı yavru eğitimine önem verilmeli ve istenmeyen davranışlar pekişmeden önce yok edilme yoluna gidilmelidir. Bu aşamada her köpeğin yavruluktan itibaren profesyonel eğitime ne kadar çok ihtiyacı olduğunu bir kez daha anlıyoruz.

KÖPEK BAKIMI ve EĞİTİMİ

Bırak" komutu ve uygulaması

Güzel bir hafta sonu köpeğinizi de aldınız yürüyüşe çıktınız. Yolda köpeğiniz yerden bir şey aldı, geveleyerek yiyor. "Bırak" dediniz, ama nafile yuttu bile. Bu durumda bir acı son ile karşılaşabilirsiniz. Köpeğiniz kısa süre sonra gözünüzün önünde can verebilir; çünkü yediği belki belediyenin, belki de hayvan sevmeyen birinin yollara serpiştirdiği zehirli bir yiyecek çıkabilir.

"Bırak" komutunun ne kadar önemli olduğunu anladınız değil mi?

İşte bu komut az önce bahsettiğimiz neden yüzden yavru eğitiminin bir parçasıdır. Kimi durumlarda hayati önem taşıdığı için ciddiyetle öğretilmeli, defalarca deneme yapılmalıdır. Bazı zamanlar şaşırtma taktikleri uygulanarak köpeğimizin bu komuta ne kadar cevap verdiğini belirlemeliyiz. Bu cevapları yeterli görmediğimizde daha fazla çalışarak komutun uygulanılabilirliğini en üst düzeye çıkartmalıyız.

"Bırak" komutunu öğretmek pek zor değildir. Öncelikle nelere ihtiyacımız olduğunu bir hatırlayalım. Sakin kafa, boş vakit, açık arazi ya da yavrular için geniş boş bir oda, tutarlılık, uzun kayış boyun tasması, sabır, bir oyuncak ve sadece çok küçük köpekler için bir miktar kuru mama ya da köpek kurabiyesi.

Bu işe mama ya da yiyecek bıraktırmaya çalışarak başlamak doğru değil, bu yüzden önce çok az sevdiği bir oyuncak veya pek ilgilenmediği bir şeyle başlayabiliriz. Ergenlik dönemindeki köpeklerde terlik, ayakkabı gibi eşyalarda kullanılabilir, ama bunun eğitimi daha farkıdır. Biz burada elimizdeki nesne ile köpeği önce oyuna davet edeceğiz daha sonra oyunun bir parçası olarak, ağzına aldığı nesneyi komut verdiğimizde bırakması gerektiğini öğreteceğiz. Bu yüzden bu sistemde ayakkabıyı oyun aracı olarak kullanmamamız daha doğru olur.
Köpeğimiz uykusunu almış, birkaç saat önce yemek ve tuvalet ihtiyacını da karşıladıysak demek ki, artık oyun oynamaya hazırız. Öncelikle dışarıya çıkabilen, aşıları tamamlanmış köpekler için konuşalım: Küçük bir gezinti ile köpeğimizin enerjisini bir miktar boşalttıktan sonra oyuncağı çıkartıyoruz. Oyuncak dediğimiz renkli iplerden yapılmış kalın halatlar veya bir tenis topu olabilir. Önce biraz siz oynayın, köpeğin dikkatini bu oyuncakta toplamasını sağlayın. Sağa sola sallarken sanki o yakalamış gibi oyuncağı sizden alsın. Köpeği kovalamayın, ağzından almaya çalışmayın. Yerde köpeğinizi çağırın, gelmezse tasma yardımı ile yavaşça yanınıza gelmesini sağlayın. Burada en çok dikkat edilmesi gereken şey köpeğin ağzındakini almaya çalışmamaktır. Sadece ağzındakini size getirdiği için onu sevin. Hatta kafa bölgesini bile sevmeyin ki oyuncağı alacağınızı düşünmesin. Bol bol konuşun, bırakın çevredekiler sizin için ne düşünürse düşünsünler. Köpeğinizle konuşun, oyuncağı aldığı için tebrik edin. Sonra sevmeyi daha sonra da konuşmayı bırakın. Oyuncağı elinize sürtecektir, onunla oyuncağı çekiştirme oyunu oynamanızı isteyecektir; eğer bir koruma köpeği, özelliklede bir Rottweiler sahibi iseniz asla çekiştirme, ısırma oyunları oynamamanız gerektiğini hatırlatmama gerek yok. Çok yavaş hareket ederek, usulca köpeğinizin ağzındaki oyuncağı tutun, çekmeden oyuncağı havaya kaldırırken az önceki oyun oynarken kullandığınız ses tonunun tam zıt ses tonu kullanarak, bağırmadan BIRAK komutu verin. Muhtemelen köpeğiniz bu komutu daha öncede defalarca duydu, ama bu seferki farklı olmalı. Köpeğiniz emin olamayacak, ağzını yavaşça açacaktır. Bir anda çekmeye çalışırsanız demek ki, yeterince sabırlı değilsiniz, beceremeyeceksiniz. Köpeğinizi bir eğitimciye teslim edin. Sabırlı olun! Köpeğin ağzındaki oyuncağı tamamen bırakmasını bekleyin. Şaşkın gözlerle size bakıp bıraktığı zaman onu okşayarak ödüllendirin. Köpeğiniz yavru ise cebinizden çıkarttığınız mamayı verin. Sevmeden ya da mama vermeden önce köpeğinizi oturtabilirseniz daha iyi olur. Bu oyun "bırak" komutunun ilk adımı olduğu gibi aynı zamanda atılan nesneyi sahibine getirmeyi de öğretir.

Burada ceza hiç kullanılmıyor, hayır demiyorsunuz, sadece oyunu siz başlatıyor siz bitiriyorsunuz; çünkü lider sizsiniz. (umarım öyledir
Daha sonraki adım olarak yerden bir şeyler almaya geliyoruz. Köpekler, özellikle av köpekleri ve genç köpekler yerde gördükleri ilginç şeylerin tadına bakmaya bayılırlar. Köpeğimizin tasmasını kayışını taktık, yolda yürüyoruz. Köpeğimiz yerde gördüğü pet şişe kapağını almak için hamle yaptı. Çok sert olmamak kaydı ile tasmasını çekiyoruz ve "bırak" komutunu kullanmadan"hayır" ya da "çok ayıp, ne yapıyorsun sen?" şeklinde tepkimizi göstereceğiz. Yerdeki nesneyi almaktan vazgeçtiği taktirde sadece "aferin" demek yeterli. Fiziksel olarak sevmeyin; çünkü sevilmek için bunu kullanabilir.

Israrla yerdeki nesneyi almakta direndiği taktirde sertçe tasmayı bir defa çekin, "bırak" komutunu verin. Yavaşça yerdeki nesneyi alıp köpeğinize “bu hayır” diyerek gösterin. Elinizdeki şeyi yürüme yolunuz üzerinde biraz ileriye atarak yürümeye devam edin. Köpekler bir seferde bizi anlayamayabilir, bu yüzden yine almak isteyebilir. Bu sefer daha sert tasmayı çekerek hareketsiz kalmanız daha doğru olacaktır. Siz hareketsiz kaldığınızda köpeğiniz yerdeki nesneye hamle yapmaya devam ediyorsa bunun iki sebebi olabilir; ya demin elinizdeki nesneyi atarken vücut diliniz köpeğinize "yakala onu" dedi, ya da yerdeki nesne gerçekten köpeğin çok ilgisini çekti. Hatanın sizde olduğunu düşünüyorsanız aynı hareketi bir daha tekrarlayın. Yani nesneyi alıp “bu hayır” diyerek biraz ileriye yine atın. Atarken attığınız yere değil köpeğinizin gözünün içine bakın ve sevimli gözükmemeye dikkat edin Kızgınlığınızı köpeğiniz de görsün. Bir daha aynı yerden geçin, yine hamle yaparsa sertçe birkaç defa tasmayı çekerek ondan daha inatçı ve tutarlı olduğunuzu, yerden bir şey yemeye kalkışmanın ona zarar verdiğini anlatın. Yerdeki nesneye müdahale etmeden yanından geçer giderse hemen geri dönüp yerdeki nesneye bakarak köpeğinizi sevin okşayın. Bu esnada üst üste "bırak" komutu vermeniz sadece sizin panik olmanıza sebep olacaktır. Komutlar bir kez ve doğru ses tonu ile verilmeli, sık sık egzersiz yapılmalıdır.

Köpeğin ağzındaki nesneyi bıraktırmak çok zor olabilir, köpek ağzındakini bırakmamak için bir anda yutmayı deneyebilir. Bu yüzden eğitim esnasında yutamayacağı şeylerle çalışmak daha uygun olur. Son safha olarak yere mama koyulur. Köpeğimiz mamaya her yaklaştığında "çok ayıp, uzak dur, hayır" gibi kısa, sert komutlar verilerek yerden yemesi de engellenebilir.

Uygulamanızda başarılar dilerim
alıntı

KÖPEK BAKIMI

Köpek sahibi olmak pek çok sorumluluğu beraberinde getirir; yalnızca vakit geçirmek değil onunla ilgilenmek, hasta olduğunda ona bakmak, sevmek demektir. Veterinerium'dan Vet. Hekim İlknur Bilgiç, köpek velisi olmanın anlamını yazdı.

Bir köpeğin velisi olmak için pek çok unsuru gözönüne alıp karar vermek gerekmektedir. Ben ilk yazıda özellikle bunlardan bahsetmek istiyorum. En önemlisi sorumluluk duygusudur ki emin olun yaklaşık bir çocuk sahibi olmak kadar ciddi bir sorumluluktan söz ediyorum.

Köpeğinize uygun mamayı seçmek veya hazırlamak ve her zaman düzenli bir şekilde vermek. Daima taze su içmesini sağlamak. Ev dışında kalacaksa yağmur, rüzgar, soğuk, güneş gibi etkilerden dikkatle korunacak bir mekan hazırlamak. Aşılarını takip edip, sadece birer enjeksiyonla korunabileceği olunmaz hastalıklardan uzak durmasını sağlamak. Her gün gözlerini gerekirse silip tüylerini fırçalamak. Haftada bir gün kulaklarını kontrol edip temizlemek. En az günde 2 defa ve en az yarım saat süreyle gezdirmek ve bu süre için uykunuzdan vazgeçmek. Karda, kışta, yağmurda, sıcakta onun için dışarı çıkmak demek. Bir seyahate veya gezmeye gideceğiniz zaman siz yokken yapılması gerekenleri planlamak. Sokakta gezdirirken diğer köpeklere saldırmasına engel olmak veya saldırılardan korumak. Evde her pencere açtığınızda dikkatli olmak. Arabada bir süre sizi bekleyecekse, camları aralık bırakmayı unutmama gibi düşündükçe ve yaşadıkça çoğaltabileceğimiz pek çok davranış ve görevleri içermektedir. Bu kadar sorumluluğu hiçbir zaman azalmayacak bir şekilde taşıyabilmek için onu sevmek ve saymak öncelikli zorunluluktur.

Onunla arkadaşlık etmek, oynamak, beraber koşmak, çoğu zaman konuşmak sizi ve onu manevi yönden doyuracak davranışlardır. Bu arada üstünüz başınız biraz tozlu, çamurlu, tüylü ve belki de salyalı olabilir fakat unutmayın ki bunlar bir köpeğiniz olduğunun nerdeyse kanıtıdır.

Mutlaka köpeğinizin durumunu takip eden bir veteriner hekiminiz olmalı ve 24 saat bulabileceğiniz telefon numaralarını edinmelisiniz.

Hasta olduğunu düşündüğünüzde hiç ertelememelisiniz. Çünkü o veteriner hekime gidip gitmemeye karar veremez ve bunu onun adına siz yapmalısınız ve gecikmektense "evham yapmışım canım" demeyi tercih etmelisiniz.

Köpeğinizle beraber oldukça, zaman ayırdıkça, izledikçe onun için ne kadar önemli olduğunuzu anlarsınız ve bunun boyutları sizi şaşırtır, şımartır. Siz de onu sevginizle şımartın.

13 -15 ve belki de 18 -20 yıl boyunca hayatınızın en önemli parçalarından biri olacak ve size olan bağımlılığı ömrünün sonuna kadar sürecek olan bir köpek için hazır olduğunuzu hissediyorsanız ve uygun zamandaysanız (örneğin İngiltere'ye 2 yıllığına okumak için gitmek üzere değilseniz) ve zamanınızda uygunsa (mesela günde 15 saatinizi ve hafta sonlarınızı ev dışında geçiren bir insansanız) artık şartlarınıza; ve isteklerinize uygun, sorumluluklarını yerine getirebileceğinize inandığınız köpeği aramaya başlayabilirsiniz. Bu dünyaya gelmesini 6 ay boyunca bekleyeceğiniz, çok az bulunan bir cins köpek olabileceği gibi bir gün sokakta yürürken de karşınıza çıkan derin bakışlı bir sokak köpeği de olabilir.

makale

KÖPEK " BİR HUSKY NİN EĞİTİM GÜNLÜĞÜ II "



Daha önce “Bir huskynin eğitim günlüğü”nde Buffy ile tanışmış, ailesi ve yaşadığı ortam hakkında bilgi sahibi olmuştuk. Buffy kendisini anlamayan ailesi nedeniyle sıkıntılar yaşıyordu ve eğitmen abisinin yardımıyla ailesiyle arasındaki iletişim sorunlarını aşmak için ilk adımları atmıştı. Buffy şimdi bu eğitim yolculuğunun ikinci bölümünde.

Ben gayet uslu bekliyorum daha sonra benim tüm eşyalarımın toparlanmaya başlandığını gördüm. Aman tanrım yoksa eğitim çiftliğine mi gönderiliyorum? Eğitim çiftliğinin ne olduğunu yan bahçede yaşayan labrador anlattı, pekiyi davranmıyorlarmış. Aile sıcaklığını bulabilmek mümkün değilmiş. Hatta kimi yerlerde elektrikli tasma bile kullanılıyormuş. Bu feci bir davranış çünkü elektrikli tasma kullanımı sonrasında köpeklerin beyin hücreleri ölüyor. Bunun yanında her şeyden ve tüm komutlardan korkan pısırık varlıklar oluyorlar. Böyle olmak istemiyorum. Bu yüzden tedirgin oldum aslında biraz. Eğitimcimin bana güvendiğini hissetmek en büyük tesellim oldu çünkü bana güvenilmezse tedirgin olur her adımda yanlış yaparım.

Hüzünlü kısa bir vedalaşmadan sonra arabanın arka kapısını açan eğitmen parmağı ile koltuğu gösterip “hop” dedi. Binmek istemedim çünkü daha önce bir sabah aşı olmaya giderken dolu mideyle arabaya bindirildiğim için kusmuştum ve bayağı azarlanmıştım. Bu yüzden arabaya binmenin ceza anlamına geldiğini düşünüyor aslında biraz da nefret ediyordum. Yavru bir köpek dolu mide ile arabaya bindirilir mi hiç? Neyse ki bu sefer karnım aç biraz. Efe Ağabey de severek ısrar edince dayanamadım bineyim bari dedim. İyilikle gösterilirse bende yaparım tabii. Ama benimle sinir harbine girilirse kimi zaman korkudan kimi zamanda kendimi ispat etmek için anlasam bile yapmayabilirim. Benim köpek olduğumu ve insanlar kadar seri düşünemediğimi ne yazık ki kimi seri düşünemeyen insanoğlu anlayamıyor.

Arabanın arka camının açılması ise bana ayrı bir keyif verdi. Hem hava alıyorum hem de etrafı izliyorum. Biz köpeklerin deri teneffüsü olmadığı için çok fazla salya üretebiliyoruz. Açık camdan gelen hava bu yüzden beni daha fazla rahatlattı. Emniyet kemerim ise rahatsız edici biraz fakat her türlü ani fren ya da sarsıntıda benim hayatımı kurtarabilecek bir kemeri neden takmayayım. Böylece arabayı kullanan kişiyi de rahatsız etmiyorum. Güven içinde arka koltukta açık camdan etrafı izleyerek çıktığımız yol biraz uzun olduğu için bir süre sonra tam da artık midem bulanmaya başlamışken mola verdik. Efe Ağabey kapımı açtı ilk önce gezdirme kayışımı taktı. Yoksa bir anda açık kapıdan fırlayabilirdim. Emniyet kemerimi çözdükten sonra hop diyerek arabadan inmeme yardımcı oldu. Ben bu işi sevmeye başladım artık korkacak bir şey yok, arabaya rahatlıkla binebilirim demek ki. Birkaç dakika sonra suyumu içtim, çişimi de yaptım.

Arabanın kapısı açıldığı anda atlamak istedim ki buna izin verilmedi. Allah Allah yine bir hatamı yaptım acaba? Bir kez daha denedim yine binemedim? Sonradan anladım ki arabadan inerken ve binerken önce oturmam gerekiyormuş. Neyse oturdum hop komutunu duyunca ok gibi fırlayıp bindim. Önce emniyet kemerim takıldı sonra gezdirme kayışım çıkartıldı. Yollardayız yine.

Ne geveze bir adam bana devamlı bir şeyler anlatıyor. Her ne kadar tek kelimesini bile anlamasam da ses tonundan anlıyorum ki iyi şeylerden bahsediyor. Benimle konuşulması hoşuma gidiyor. Eğer konuşulmuyor olsaydı canım sıkılabilir koltuklarda tırnaklarımı törpülemek isteyebilirdim ya da oraları kemirirdim, o da olmazsa ben konuşmaya başlarım. Siz buna havlamak diyorsunuz sanırım. Oysaki her havladığımızda biz konuşuyor size bir şeyler anlatmaya çalışıyoruz. Kimi zaman mızmızlık yaparak çişimizin geldiğini, kimi zaman hırlayarak tedirginliğimizi, kimi zamanlarda düzenli aralıklarla havlayarak oyun isteğimizi söylüyoruz.

Biz sizleri anlayabilmek için devamlı izliyor her hareketinizi takip ediyoruz. Keşke siz insanoğlu da biraz bizi izleseniz ve anlamaya gayret edip ihtiyaçlarımız olduğunun farkına varsanız. Kimi zamanlar uykunuzdan biraz feragat edip bizi dışarı çıkartmaya üşenirsiniz sonrada eve tuvalet yaptığımız için azarlarsınız, kimi zamanlar vaktiniz olmadığı gerekçesi ile bizimle oyun oynamazsınız bizde mobilyaları yada kitaplarınızı kemirerek deşarj olduğumuz için azarlanırız. Bizler enerji dolu canlılarız. Koşmak oynamak hareket etmek ilgi sevgi görmek zorundayız. Kapalı kapıların ardından sahiplerini beklemek ne kadar sıkıcı ve uzun zamanlardır bilemezsiniz. Sahibimizin geldiğini duyunca büyük sevinç gösterileri yapar her şeyimizi veririz. O anda sizlerden ters bir tepki almak çok acıdır.

İsmail Efe Yıldız

KÖPEK " BİR HUSKY NİN EĞİTİM GÜNLÜĞÜ "



Merhabalar herkese, ben 01/03/2004 doğumlu, iki gözü de mavi, şirin mi şirin, ama bir o kadar da haylaz Buffy isimli bir husky yavrusuyum. Nerede ve nasıl doğduğuma dair çeşitli rivayetler var. Beni satan kişiler yurtdışından geldiğimi iddia ediyorlar, ama secerem kaybolmuş ve buna sahiplerim pek inanmadılar.

Size sahiplerimden bahsedeyim biraz; annem ve iki kız kardeşimle beraber kocaman bir evde yaşıyoruz. Babamız çok çalışıyor, bu yüzden onunla fazla görüşme imkanımız olmuyor. Ama zaman buldukça benimle ilgileniyor. Bir de her defasında “yahu bu köpek ne kadar çabuk büyüyor böyle” diyor. Ee büyüyorum tabi, ama büyüdükçe yeni yaramazlıklar yaparak sahiplerimin dikkatini hep üstümde tutuyorum. Uslu bir köpek olmam mümkün değil, bende isterim sakin efendi bir yavru olayım, ama n'apim içim içime sığmıyor. Birde diş çıkartıyorum bu yüzden dişlerim kaşınıyor ve bu yüzden önüme gelen her şeyi kemirmeliyim, buna sahiplerimin el ve ayakları da dahil. Ama ah o terlik ve ayakkabılar var ya, kendimi hiç tutamıyorum. Bana kızacaklarını biliyorum, her defasında bağırıyor kulübeme kapatıyorlar, fakat beni yıldıramazlar. Eğer ki ayakkabıları o kadar değerli ise ortalıkta bırakmasınlar değil mi…

Günde 3 defa yemek yiyorum. Her yemekten sonra tuvaletim geliyor, ama beni zamanında dışarı çıkartmıyorlar. Ne yazık ki, kulübeme yapmak zorunda kalıyorum. Evet, kabul ediyorum birkaç kez çıkartmışlardı, ama o zaman yeni bir dünyayı keşfetmenin heyecanı ile tuvalet yapmayı unuttum. Sahiplerim bu konuda biraz aceleci, aramızda kalsın ama, kendileri kaç günde bu eğitimi öğrendiler çok merak ediyorum.

Günüm genelde kulübemde geçiyor, bu yüzden dış dünyayı tanıma şansım olmadı. Dışarıdan o kadar çok farklı koku geliyor ki, ah bir buradan çıksam hepsini koklayacağım ve yenilebilir gibi görünen her şeyin tadına bakacağım.


Bir gün beni çıkarttılar ve bahçeye bıraktılar. Siz benim bahçe dediğime bakmayın, çevresinde yürümek en az 1 saatinizi alır. Ben bile bir uçtan diğerine 10 dakikada ancak koşabiliyorum. Bu kadar büyük alanda tabi ki bir sürü koklanacak çiçek, yenilecek bitki ve kemirilecek her nevi malzeme bulmak mümkün. Elime geçen bu fırsatı sonuna kadar kullanmaya kararlıydım ne de olsa ben bir yavruyum. İlk önce papatya bahçesine balıklama atladım. Hımm... nefis bir duyguydu. Bu esnada annem neden “ciyakkkkkk” diye bağırdı anlamadım! Sonra annemin bana doğru koştuğunu gördüm, sanırım oyun oynamak istiyordu. Oyun oynamak onunda hakkıydı. Bu durumda yakalamaca oynayacaktık. Ebe oydu. Ben kaçacaktım, oda kovalayacak.

Evet, koşmaya başladım partilerimin altında renk renk menekşeler, bana gökkuşağı üzerinde koşuyormuşum hissi veriyordu. Bu oyunu çok sevmiştim, her zaman oynamalıydık bence. Ama birden annem durdu. Neden durdu anlamadım, sıkılmıştı galiba. Onu bir şekilde yine oyuna davet etmeliydim, ama nasıl? Annem ben papatyalara dalınca oyuna başlamıştı, yine oraya gidersem benimle oynar diye düşündüm. Usul usul papatyalara doğru yöneldim. Sanki sağa sola bakıyormuşum gibi davranıyordum. Sonra iyice yaklaşınca balıklama papatyaların üzerine atladım. Tam tahmin ettiğim gibi, annem yine oyun oynamak istedi. Onu öyle heyecanlı ve benimle ilgileniyor görünce öyle mutlu oldum ki anlatamam. “Beni ne çok seviyor, baksana koşarak yanıma geliyor” diye düşündüm. Her fırsatta bu oyunu tekrarlamaya karar verdim ve yorulana kadar sürdürdüm.

Yorulunca annem yanıma geldi. Sonra kızıp bağırmaya, tasmamı çekiştirerek beni götürmeye başladı. “Hey... neden böyle çekiyorsun, nereye gidiyoruz. Ben ne yaptım ki... Oysa onu mutlu etmek için deminden beri kafa patlatıyor ve bu sıcakta oradan oraya koşuyordum.

Siz insanlar çok garipsiniz. Kulübeme hapsedilmiştim, ama henüz enerjimi boşaltamamıştım ve daha tuvaletimi de yapacaktım. “Sanırım burası benim evim değil, cezalandırılma alanım” diye düşündüm. Kulübemden nefret etmeye başlamıştım.


Günler böyle birbirini kovalarken bir gün bir abi geldi bize. Garip biriydi, çünkü üzerinde birçok köpek kokusu alıyordum. Onu sevimli buldum. Ne yaptığını bilen birisi diye düşündüm. Önce bana tasma taktı. Onunla bahçeye çıktık, doğal olarak son hızla koşmak istedim. İsminin sonradan Efe olduğunu öğrendiğim bu abi koşmama izin vermedi. Bana bir top gösterdi, almak için zıpladım ama alamadım. Ben almaya çalıştıkça o vermedi. Sonra tasmamı çözdü, ilk aklıma gelen şey koşup uzaklaşmak oldu ama, “dur bir dakika, o topu almalıyım. Benim ne kadar inatçı biri olduğumu bu abiye göstermeliyim, ne de olsa ben bir husky yavrusuyum” dedim kendime. Allah Allah ya, adam top elinde hiç istifini bozmadan yürüdü, tabii bende peşinde... Arada bir durup beni seviyordu, ama neden? İnatla o topu almak istediğim için mi, yoksa yürüyüş esnasında ona eşlik ettiğim için mi?.. Neyse, Efe Abi’nin benle ilgilenmesi ve beni sevmesi hoşuma gitmişti. Onun peşinde koşturmaya devam ediyordum. Tekrar tasmamı taktı, bana “otur” dedi. Arkama bastırdı biraz, oturdum. Sırtımı okşadı ve oda ne! Bana topu verdi, bu harika bir oyundu. Demek ki, çok istediğim bir şeyi almak için bazı şeyler yapmam gerekiyordu. Nerede nasıl davranmam gerektiğini şimdilik bilmiyordum ama, kendime “bu adamda iş var, bana öğreteceğine eminim” dedim.

Hep beraber bahçedeki masaya oturduk. Benimle ilgili bir şeyler konuşuyorlar. Annem biraz şikayet ediyordu sanırım. Ses tonundan öyle anladım. Efe Abi yine çok sakindi. Eli devamlı beni okşamakla meşguldü. Ben de ısırarak cevap vermek istiyordum, ama ısırdığım anda elini çekiyordu. Bu arada bana hiç bakmaması da çok garipti. Neden bir tepki vermiyor, neden bu kadar sakindi ki? Bu adam böyle sakinken ben de kendimi sakin olmak zorunda hissediyordum. Bu çok garipti doğrusu...

Devam: Bir huskynin eğitim günlüğü - II...

İsmail Efe Yıldız

KÖPEK EĞİTİMİ

BEKÇİ VE KORUMA KÖPEĞİ EĞİTİMİ
Ne tür olursa olsun bütün köpeklerde, kendilerine ait olan şeyi koruma eğilimi görülür. Bir köpek yavrusunun önünden yiyeceğini almaya kalkın, hırlar! Yattığı mindere elinizi uzatın , memnuniyetsizliğini hemen hırlayarak belli eder, vermek istemez. Köpekte benimseme duygusu çok yaygın ve köklüdür. Köpek, kaldığı evi, aileyi, aile bireylerini, sahibini, kendi öz malı gibi görür. Onları korumak için çaba gösterir. Bu duygu ve eğilim içgüdüseldir. Tüm köpeklerde değişik derecelenmelerle vardır. Yetişme ve eğitimin etkisi bu doğal eğilimin gelişmesini, yönlendirilmesini ve denetim altına alınmasını sağlar. Bekçilik ve koruma görevi yapan köpekler, başlıca iki küme içinde yer alırlar. Bazı köpekler yalnızca uyarıcı ödevi görür, duyduğu sese, eve giren yabancıya, bahçe kenarından geçen kişilere havlayarak, ev halkını muhtemel bir tehlikenin varlığından haberdar eder. Bunlar çoğunlukla, oyuncak köpekler ve süs köpekleridir. Bununla birlikte, onlar arasında da, Terrier türleri gibi, cesur, atak ve saldırgan olanları vardır. İri yapılı türler, daha az havlar. Ancak çoğunlukla daha atak, cesur ve saldırgan olurlar. Bekçilik ve koruma görevi yapacak köpeklerin seçiminde titiz davranmak gerekir. Köpeklerin ayrıntılı olarak tanıtıldığı bölüm, bu seçim için gerekli olan ön bilgiyi vermektedir. Tanınmış bekçi köpeği türleri arasından, size ve amacınıza uygun olanını seçebilirsiniz. Bununla birlikte, eğitime karşı istekli, sağlıklı, enerjik, atak ve saldırgan olması gerekir. Köpeğe, ilk bekçilik eğitimi annesinden gelir. Yavru, annesinin havladığı kişiye onunla birlikte havlar ve yabancılara havlanması gerektiğini öğrenir. daha sonra bir yabancı gördüğünde, yalnız başına olsa dahi kendiliğinden havlayacaktır.Bekçi ve koruma köpeği olarak yararlanılacak saldırganlık eğitimi verilecek olan köpekler, daha yavru iken alınarak, gelen gidenin olmadığı bir yerde yetiştirilirler. Mümkün olduğunca kalabalık içine çıkartılmaz, başka insanla temas ettirilmezler. Tüm bakım ve beslenmeleri tek kişi tarafından görülür. Bu kişi, aynı zamanda onun eğitimini üstlenecek kişi olmalıdır. Bekçi ve koruma görevi yüklenecek olan köpeğin kendine olan güveni her zaman tam ve yüksek olmalı, tüm eğitimler, her zaman köpeğin üstün geleceği biçimde sürdürülmelidir. Hiçbir zaman dövülmemeli, üstünlük duygusu sarsılmamalıdır. Saldırganlık eğitimi verilecek olan köpek. bir önceki bölümde anlatılan temel komutları eksiksiz olarak yerine getiren, eğiticisine bağlı, itaatli, eğitime istekli ve yetenekli bulunmalıdır. Temel komutları tam olarak benimsememiş itaatsiz köpeklerle saldırganlık eğitimi kesinlikle yapılmamalıdır. Ayrıca, bazı tür köpekler yapısal olarak çok sinirlidir. Bunlara çok iyi itaat eğitimi yaptırılmamışsa, giderilmesi olanaksız sakıncalara neden olmak mümkündür. Köpek, Dur! komutuyla durmalı, Gel! komutuyla gelmeli, Otur! komutuyla oturmalıdır.
Ayrıca, bu tür eğitim gören köpeklerin bulunduğu yere, insanların girmesinin sakıncalı olduğunu belirten yazılar konmalı. Köpeğin barınma yeri, kapalı dolaşma alanı olan türde yapılmalı veya buna benzer güvenlik önlemleri alınmış olmalıdır. Dinlenme zamanlarında köpeği zincirle bağlamak kesinlikle doğru değildir. Bu köpeğe verilebilecek en ağır cezadır, güvenini kırıcıdır. Ne denli iyi eğitilmiş olursa olsun, kalabalığa çıkartılacak köpeklerin ağızlarına, herhangi bir kazayı önlemek için ağızlık takılmalıdır.
Daha önce gördüğümüz temel eğitimden geçmiş, yalnız eğiticisi tarafından beslenip bakılarak özel olarak barındırılmış köpek, uygun tür ve nitelikteyse, iyi bir bekçi ve koruma köpeği olmaya aday demektir. Hiçbir eğitim verilmese de o, koruma alanına giren yabancılara saldırır ve bulunduğu yere girmesini önler. Buna karşın, bu eğitimin büyük önem taşıyan bazı amaçları vardır. Onları şöyle sıralayabiliriz
1. köpeğin saldırgan ve koruyucu niteliğinin en üst düzeye ulaştırılması.
2. Köpeğin saldırganlığının denetim altına alınması. komutla saldırma, komutla saldırıdan cayma alışkanlığının kazandırılması.
3. Köpeğin, yabancıların yaklaşma, dostluk kurma eğilim ve girişimlerini karşılıksız bırakma alışkanlığını kazanması. Bunları sırasıyla görelim:
1. SALDIRGANLIK EĞİTİMİ
Her köpeğin saldırganlık güdüleri aynı oranda yüksek ve gelişmiş değildir bazı köpekler insancıl ve barışçıdırlar. Yabancılarla çabuk dost olurlar. Böyle köpekler bekçilik için elverişli sayılmaz ve bu görev için tercih edilmezler. Bununla birlikte, saldırganlık eğitimi verildiğinde bir ölçüde uygun nitelik kazanabilirler. Saldırgan yapıdaki köpeklerse, bu eğitimle, yabancılar ve kuşkulu kişiler için amansız birer canavar kesilirler. Bu eğitimde, eğiticiden başka, köpeğe tümüyle yabancı olan bir yardımcı kullanılır. Yardımcının görevi, köpeği kızdırmak ve kışkırtmaktır. Köpeği kızdıran kişi zaman zaman değiştirilerek, köpeğin saldırganlığının yalnızca belirli bir kişiye değil, eğiticiden başka tüm yabancılara karşı olması sağlanır. Belli bir amaç için eğitilen köpekler, daha önceden saptanan bir niteliğe tepki duyacak biçimde yetiştirilirler. Sözgelimi, belirli bir giysiye karşı koşullandırılabilirler. Tutuk ve cezaevlerinde koruma görevi üstlenen köpekler, tutukluların dışarı çıkmasını önlemek için yetiştirilmişlerdir. Bu köpeklerin, tutukluların giydiği tek tip elbiseye tepki duyacak biçimde şartlanmaları sağlanmıştır. Bazen bu durumun tersi de yaratılır. Sözgelimi: köpek, belirli bir tip elbise giyen kişileri dost, bunun dışındaki giyimlileri düşman olarak benimseyecek biçimde koşullandırılır. Askeri birlikleri korumak için yetiştirilen, savaş köpeği olarak çalıştırılan bazı görev köpekleri böyle eğitilmişlerdir. Saldırganlık eğitimi sırasında, köpeğin şok tasması çıkartılarak yerine, sağlam ve dayanıklı deri bir tasma takılır. Tasmaya takılacak eğitim kayışı, kuvvetli ve sağlam olmalı, köpeğin çekme gücüne dayanmalıdır. Gerektiğinde, fazla ağır olmayan ince ve dayanıklı zincir kullanılabilir. Eğitim yerinin sınırları kapatılmış ve tenha bir yer olmasında yarar vardır. Köpek, eğitici tarafından eğitim alanına getirilir. Burada bulunan bir ağaca, sağlam bir direğe veya bir kazığa, kayışı uzun bırakılarak güvenli bir biçimde bağlanır. Eğitici bir süre köpekle oynar, onunla eğlenir. Bu sırada kışkırtıcı görevini üstlenen yardımcı gizlenerek gelir. Kendine, bir çalılık, bir çukur veya küçük bir tepe gibi doğal bir engeli siper alarak köpeğin yakınlarında bir yere siner. Yardımcının gelmesiyle eğitici köpeğin gerisine çekilir. Köpek, kışkırtıcının yaptığı gürültülere kulak kabartıp havlayınca, eğitici onu takdir edici sözlerle över ve TUT! komutuyla kışkırtır. Bazı köpekler son derece sinirlidir. Kendiliklerinden, ses duydukları yöne doğru atılıp şüpheli kişiyi tutmak isterler. Bunlar övülerek okşanır ve ödüllendirilir. Köpeği olduğundan daha sinirli, hırslı ve saldırgan yapmak gerekiyorsa yardımcı, elinde uzun bir kumaşla veya yaralama olasılığı bulunmayan herhangi bir dal parçasıyla, üzerine koyun postu sarılarak sıkıca bağlanmış uzun değneklerle, köpeğin gövdesinin çeşitli yerlerine tahrik edici biçimde dokunur. Onu kışkırtır ve kızdırır. Eğitici, köpeğin arkasında durduğu halde:
TUT! komutunu, köpek saldırganı yakalamak için istenilen isteklikte ileri atılıncaya değin yaptırıcı biçimde tekrarlar. Köpek, bağlı bulunduğu kayışı veya zinciri gererek ileri atıldığında, yardımcı korkmuş gibi yaparak geri geri kaçar. Eğitici, köpeğin bu davranışını överek ve okşayarak ödüllendirir. Eğitici, aradaki güvenlik mesafesini korumaya çok dikkat etmelidir. Bu sayede köpek ancak kışkırtıcının kendine doğru savurduğu bez parçasına erişebilir. Bezi yakalayan köpek, kısa bir çekişmeden sonra kışkırtıcının elinden bezi çekip alır, şüpheli kişi kaçar. Köpek okşanıp “aferin” denilerek ödüllendirilir. Kışkırtıcı durumundaki kişi hiçbir zaman köpeğe üstünlük kurmamalı, onun canını acıtmamalı, onunla eğlenmemelidir. Köpeği kızdırıp kışkırtmalı, onun havlayıp ileri atılması karşısında korkup kaçmalıdır. Bu eğitimler bu biçimde tekrarlanırsa, istenen sonuç kısa zamanda alınır. Köpek giderek yabancıların varlığına daha çok dikkat eder olur. Çıkan seslere, duyduğu yabancı insan kokusuna karşı sinirli olur. Yabancı varlığı hissettiği an atılıp tutmak ister.
Saldırganlık eğitiminde iki önemli nokta vardır:
1. Köpek, görevi gereği tüm yabancılara kızmalıdır.
2. Köpek kendini, tüm yabancılar karşısında güçlü ve kuvvetli hissetmelidir. Saldırganlık eğitimi, bu iki amacın yeterince sağlandığına inanılıncaya değin sürdürülür.
saldırganlık eğitimiyle, artık kendi denetim alanında yabancıların varlığına tahammül edemez hale gelmiştir.Ancak serbest bırakıldığında, kuşkulu kişiler karşısında ne yapacağı, herhangi bir kişiyi hırpalama anında eğiticisinin komutunu dinleyip dinlemeyeceği belirsizdir. Bununsa çok önemli sakıncaları olduğu kuşkusuzdur. Köpeğin saldırganlığının, kesin olarak eğiticisinin denetimi altında bulunması gerekir. Amatör eğiticiler için, bu çalışma sırasında canlı yardımcı kullanmak çok tehlikelidir. Gerçi köpek eğitim kuruluşlarında, köpeğin diş geçiremeyeceği dolgu elbiseler giymiş deneyimli kişiler bu amaçla kullanılmaktadır. Ancak biz, kol ağızları, yakaları, pantolon paçaları dikilerek içine, kuru ot, saman, yün, pamuk, paçavra gibi dolgu maddeleri doldurulmuş mankenler kullanacağız. Mankenlerde kullanılacak giysi ve dolgu maddelerinin, eğiticinin kokusunu taşımamasına özellikle dikkat edilmelidir. Eğitimden önce bu mankenler, eğitim alanında bulunan bir ağacın dalına, bir ip aracılığıyla öyle bir biçimde yerleştirilir ki, ipin diğer ucu indirilip çekildiğinde, manken aşağı yukarı hareket eder. Böylece, köpeğin onu yakalamak ve yere indirmek için çaba harcaması, onunla boğuşması sağlanır. Her şey hazırlanıp planlandıktan sonra köpek, eğitim alanına uygun uzunlukta bir eğitim kayışı veya eğitim zinciriyle, yedekte olduğu halde getirilir. Eğitici, serbest olan sol eliyle mankenin bağlı olduğu ipi indirerek onun ayakları üstüne basmasını Sağlar ve sağ kolunu ileri doğru uzatarak, işaret parmağı ile mankeni gösterip: TUT! komutu verir. Komutla birlikte ileri atılan köpek, mankenle boğuşmaya başlar. Bir iki dakikalık mücadeleden sonra, mankenin bağlı olduğu ip biraz daha bırakılarak, yere yatacak biçimde düşürülür. Köpek mankenin üstüne vardığı anda ise, DUR! - BIRAK! komutuyla köpek durdurulmalıdır. Sonra, yine ip aracılığıyla manken doğruluyormuş gibi hareketlendirilip, köpeğe: TUT! komutu verilir. Köpek yeniden mankenin üzerine vardığında, manken yine yere düşürülür. Bu kez de, daha önce olduğu gibi köpek, DUR! - BIRAK! komutuyla durdurularak saldırının aşırı boyutlara vardırılması önlenir. Böylece köpeğin saldırganlığı dene tim altına alınmış olur. Köpeğin saldırganlığının, doğrudan doğruya eğiticinin iradesine bağlı olduğu köpeğe benimsetilmelidir. Her olumlu davranışta olduğu gibi, köpek her komutu yerine getirişte övülmeli, okşanarak ödüllendirilmeli. Dinlenmelerde onunla ilgilenilerek, birlikte koşup oynanmalıdır. Emrin dinlenmemesi halinde köpek sert ve kesin olarak söylenen: HAYIR! HAYIR! uyarısıyla ikaz edilir. Bazı sinirli ve saldırgan köpeklerin, DUR! - BIRAK! komutuna uymalarını sağlamak için Şok Tasması kullanmak gerekir. Emri dinlemeyen köpeğin kayışı, biraz serbest bırakıldıktan sonra sertçe çekilerek köpeğin boğazı üzerinde kısa sureli bir şok yaratılır ve tam bu arada komut tekrarlanarak köpek uyarılır. Askeri görevler gibi çok özel amaçlı bazı eğitimlerde, mankenin boğazına et parçası bağlanarak, insanın can alıcı ve zayıf yeri olan gırtlak yöresi, köpeğin saldırı hedefi olarak koşullandırılır. Mankenin yere düşmesiyle, boğaz kısmına sıkıca bağlanmış bulunan et, köpek tarafından parçalanır. Ancak sivillerin köpeklerine bu türde eğitim vermeleri ağır suç kapsamına girer. Bazı eğitimlerde ise köpek, tüfek, tabanca, bıçak gibi öldürücü nitelik taşıyan silahlara karış koşullandırılır.
Saldırganlığın denetim altına alınması eğitiminin en önemli amacı; Köpeğin saldırganlığının, doğrudan doğruya eğiticinin iradesine bağlı olduğunu köpeğe benimsetmektir.
3. YABANCILARIN, KÖPEKLE DOSTLUK KURMA GİRİŞİMLERİNİ KARŞILIKSIZ BIRAKMA EĞİTİMİ
Yabancılardan uzak yetiştirilen, yalnızca eğiticisinin ilgilendiği saldırgan bir köpeğe yaklaşmak zor ve Çetin bir iştir. Buna rağmen köpeğe yaklaşıp onu elde etmek isteyenler olabilir. Bunların en kestirme ve denenen yaklaşma yolları, köpeğe yiyecek vermektir. Küçük yaştan itibaren yalnızca kendi yemek kabına sahibi tarafından konan yiyeceği yiyen köpekler, sağa sola konan yiyecekleri yememeye alıştırılmışlarsa, onlara bu yolla yaklaşmak zordur. Ancak bu konuda daha güvenli olunmak isteniyorsa, başvurulacak bir iki yol daha vardır. Eğitici, yine bir yardımcı kullanarak köpeğin önüne onun iştahla yediği yiyeceklerden attırır. Köpek bunları yemeğe girişince, eğitici yaklaşarak, ‘Hayır!” diyerek onu azarlar. Ağır bir ceza olarak da, zincirini kısa tutarak bağlar. Hareket birkaç defa tekrarlandığında köpeğin, önüne yabancılar tarafından atılan yiyeceği yemediği görülür. Köpek bu davranışından dolayı eğiticisi tarafından övülerek ve okşanarak ödüllendirilir. Diğer bir yöntem de, köpeğin dolaştığı alana bir yabancı tarafından, üzerine bolca kırmızıbiber dökülmüş et parçaları attırmaktır. Köpek bu etleri yemeğe kalktığında ağzının yandığını görecek; birkaç kez tekrarı halinde, başkalarınca verilen yiyecekleri yememeyi öğrenecektir.