31 Temmuz 2008 Perşembe

KÖPEK

Hangi Tüye Hangi Bakım?


Size “Köpeğinizi sevdiğimde, ellerime hiç ama hiç tüy bulaşmıyor. Tüy dökmüyor mu?” diyen oldu mu hiç? Hayır mı? Yazımız okuduktan sonra, bu övgü gibi sözleri duymaya siz de alışabilirsiniz…

Dostunuzun tüy bakımının düzenli olarak yapılması, birçok yönden önemlidir. Dört patili dostunuzu düzenli taramazsanız, tüyleri topaklaşabilir ve bunlar da cildin hava almasını engeller. Egzama ve mantar enfeksiyonları bunun sonucunda oluşabilir, pire, bit ve uyuz böcekleri dostunuzun üzerinde daha kolay yuva edinebilirler. Düzenli bir bakımla bu gibi dertleri daha erken fark edebilirsiniz. Bunun yanı sıra, özellikle ilk ve son baharda düzenli tüy bakımı ayrı bir önem taşır. Çünkü bu tüy değişim dönemlerinde, ölü tüyler kaşıntıya yol açabilir. Dostunuz, belli aralıklardaki taramalarınızla bu ölü tüylerden kurtulup rahatlar. Onu balkonda ya da bahçede tarasanız, tüyler salonunuzdaki eşyalarınız üzerinde birikmek yerine, uçup gidecektir. Dostunuzu küçüklüğünden itibaren “kuaförcülük oynamaya” alıştırırsanız, işiniz epeyce kolaylaşacaktır. Zamanla bu taramaları, bir okşama seansı olarak görmeye başlayacaktır.

Tüy bakımının temel kuralı şudur: Bakımlı bir köpeğin tüyleri, sıkı ve parlaktır. Peki, dostunuzun tüylerinin de böyle olması için ne yapmanız gerekiyor? Doğru şekilde, düzenli taramak… Hem düzenli hem de doğru şekilde, çünkü farklı köpeklerin tüy yapıları da farklıdır. Uzun, kısa, kıvırcık, sert, yumuşak… Çok değişik tüy yapıları vardır. Değişik köpeklerin tüy bakımı, tabi ki farklı zaman ve uygulamalar gerektirir. Tek bir kural hep aynıdır. Dostunuzu ilk olarak fırçayla sonra tarakla tarayın.

Kısa Tüyler

Danua, Doberman ve Boxer gibi, kısa tüylü dostlarımızın tüy bakımı çok kolaydır. Haftada bir kere, 10 dakika fırçalamamız yeterlidir.

Alt Tabakalı Kısa Tüyler

Alman Çoban Köpeği ve Labrador Retriever gibi sıkı bir alt tabaka tüyüne sahip, üst tüyleri kısa olan dostlarımızda, iş biraz daha zahmetlidir. Onları, haftada iki kez fırçalamanız iyi olur. En iyisi, dostunuzu bir kere fırçalamanız sonra da taramanız ve en son bir daha fırçalamanızdır.

Sert Kısa Tüyler

Terrier ve Schnauzer gibi sert, kısa tüylü dostlarımızın kürküyle genelde tarak ve fırça başa çıkamaz. Onların tüyleri kırpılmalıdır. Bu işlem, tıraş etmekten çok farklıdır. Kırpma sırasında, başparmağı ve işaret parmağı ya da kör bir kırpma tarağı kullanarak, sadece ölü tüyler çıkartılır. Hangi tüylerin ölü olduğunu anlamak ve kırpma sırasında dostunuza acı vermemek, oldukça fazla tecrübe isteyen bir iştir. Siz en iyisi, dostunuzu 6-8 haftada bir bu konuda tecrübeli bir köpek kuaförüne götürün.

Uzun Tüyler

Bobtail ve Collie gibi uzun tüylü dostlarımız, her gün sıkı dişli tarakla taranmalıdır. Düzenli taranmadıklarında, tüyleri kolayca topaklaşır ve sonrasında çok zor ayıklanabilir. Bu, Setter gibi ipeksi ve uzun tüylü dostlarımız için de geçerlidir.

Kıvırcık Tüyler

Kaniş ve bazı Terrier ırkları gibi, kıvırcık tüylü dostlarımızın tüyleri ölmek yerine, hep uzar. Haftada bir kere taramanın yanı sıra, tüyler fazla uzamışken kısalttırmak, yani tıraş etmek de gerekir.

Regina RÖTTEN

KÖPEK BESLENMESİ

Neden Profesyonel Kuru Mama Kullanılmalı!


İnsan ve hayvan metabolizması her ne kadar aynı gibi görünse de hayvanlarda bu sistem daha farklı çalışır. Genellikle hayvan sahipleri, “kuru mamalara güvenmiyorum”, “çok denedim, ancak bir türlü kuru mama yediremedim”, hatta “o kadar mama ile köpek doyar mı” gibi düşüncelerle ev yemeklerine yönelir. Hâlbuki durum hiç de sanıldığı gibi trajik değildir.

Dengeli beslenme çok önemli! Ve bunun için kuru mama hem en kolay hem de en ideal seçimdir. Çünkü kuru mama sayesinde, dostunuzda büyüme evresindeki yavrularda görülebilecek, raşitizm gibi kalsiyum ve D vitaminine bağlı kemik hastalıkları, beslenme hatasından kaynaklanan kansızlık gibi metabolik hastalıklar, deri ve tüylerde matlık, gözlerde akıntı, halsizlik ve yorgunluk gibi vitamin eksikliğine bağlı belirtiler görülmeyecek, temelden sağlıklı besleneceği için vücut direnci yükselecek, sağlıklı büyüyecektir. İhtiyaç duyduğu protein, yeterli düzeyde olup kasları yapılandıracaktır.

Ev yemeklerinde ise doğru karışımı hazırlamak çok zordur. Bu beslenme şekli ile her türlü meyve ve sebzeyi yiyemeyen kedi köpeklerde –ki mideleri bunların sindirimine müsait değildir- vitamin ve mineral eksikliği, proteinin (et, tavuk, balık, yumurta, peynir, vs) fazla veya eksik hazırlanması durumunda alerjik tüy dökümü, egzama, mantara yatkınlık gibi deri hastalıkları veya kansızlık, ishal veya kabızlık gibi, sindirim sistemi bozuklukları görülebilir. Yağlı, baharatlı ve fazla tuzlu yiyecekler önce hayvanın, daha sonra da iç organların yağlanmasına sebep olup ömürlerini kısaltacaktır. Üstelik bunları hazırlamak için, belli bir zaman gerekecektir. Çalışma hayatının yoğunluğunu düşünürsek, yemek hazırlamak için hazırlayacağınız zamanı, daha farklı bir şekilde değerlendirebilirsiniz.

Yaşa Göre Uygun Mama

1-7 yaş arası köpekler, orta yaş gurubuna dahil olup artık proteini daha düşük, tuzu ayarlanmış, dengeli minerallere ihtiyaç duyarlar. Profesyonel kuru mamalarda bu fazlasıyla mevcuttur ve bu, vücut bağışıklıklarını da yükselttiğinden, sağlıklı bir hayat yaşamaya devam ederler. Tüy dökümleri de mevsimsel değişimin dışında, yok denecek kadar azalır.

7 yaş üstü köpekler; artık yaşlanmaya başlar, “senior” olurlar. Bu yaş grubunun, yaşlılık dönemini kaliteli bir şekilde tamamlayabilmesi, aktivitesini mümkün olduğunca az kaybetmesi ve böbrek fonksiyonlarının performansını koruyabilmek içim yağı, tuzu azaltılmış, vitamin ve mineralleri artırılmış gıdalara ihtiyacı vardır. Çünkü yaşlı bir metabolizma gıdalardan, vitaminlerden ve minerallerden gerektiği gibi, tam anlamıyla yararlanamaz. Senior grubu mamalar, bu açığı büyük ölçüde kapatırlar.

Mamayla Hastalık Önlenebilir!

Profesyonel mama ile beslenen kedilerde magnezyum fazlalığından kaynaklanan ve “feline ürolojik sendromu” denilen, idrar kesesinde plak veya taş oluşumuna sebep olarak idrar yollarında tıkanma, kanlı idrara yol açan, kronikleştiğinde böbreklere de hasar veren ve idrar tutukluğuna neden olan hastalık riski son derece azalacaktır.

Irka Uygun Mama

Farklı ırkların metabolizmaları da farklı çalışır. Buna bağlı olarak, besin ihtiyaçları da farklı olacaktır. Örneğin; küçük bir minyatür Pincher veya Yorkshire Terrier ile bir Danua veya bir Kangal’ın beslenmesini içerik açısından aynı seviyede tutmak, her iki farklı ırkın da sağlıklı ve dengeli beslenmesini engeller. Çünkü biri çok fazla enerji sarf ederken, öteki az ve öz yemek isteyecektir. Küçük ırk ne kadar yerse yesin, neredeyse aynı boyda kalır, fazla büyümez. Diğeri ise kemikler gelişimini tamamlamadan vücudu aniden büyürse temeli ve kolonları sağlam inşa edilmemiş bir binanın çökme riskini taşıyacaktır. Bunu için profesyonel mamalarda “large breed” ifadesi vardır.

Hangisi Profesyonel?

Profesyonel mamalar ile market grubu diye adlandırdığımız diğer mamalar arasındaki tıbbi farklardan biri; profesyonel mamalarda sindirimi zor olan, hayvanlarda ishal veya kabızlığa yol açabilen tüy, tırnak gibi keratinize dokular ve kan gibi atık maddelerin oldukça az olması, besleyici değeri olan et ürünlerinin ana hammaddesini oluşturması ve koruyucu madde olarak, genellikle antioksidanların tercih edilmesidir.

Profesyonel mamaların fiyatlarının hayvanların ırkına, cinsiyetine ve yaşına göre değişkenlik gösterdiğini, sanıldığı gibi çok pahalı olmadığını siz de fark edeceksiniz. Üstelik bu mamalar, miktarlar hesaplandığında evde pişirdiklerinizden ve besleme hatası nedeniyle oluşan hastalıklar sonucu ödenen tedavi ücretlerinden daha ucuza mal olmaktadır.

“Bu Kadar Mamayla Doymaz” Teorisi

“Bu kadar mama ile benim yavrum doymaz” teorisinin genellikle salçalı, yağlı ve 3 öğünü 1 öğüne sığdırabilen, zengin mönülü yemeğe alışmış hayvan sahiplerine ait olduğunu tahmin ediyoruz. Midemiz şişmeli ki, karnım doymalı! Bu, hem kendi hem de dostumuzun beslenmesinde yapabileceğimiz büyük bir hatadır.

Ancak profesyonel mamalardaki bazı maddeler, şeker ve insülin seviyesini ayarlayıp hayvanı tok tutarken, tam ve dengeli şekilde besler. Ayrıca kuru mamanın yanında mutlaka bulunması gereken su ile şişerek, hayvana tokluk hissi verdiğini de unutmamak gerek.

Kuru Mama Yemiyor

“Köpeğime kuru mama yediremiyorum, ne kadar uğraştıysam olmadı” şikâyeti ise genellikle, köpeğinizin kuru mamayı “o” anda yememesi ile içinizde başlayan, “eyvah, aç kalacak” korkusundan başka bir şey değildir. Bunun akabinde, derhal kuru mama bırakılır, etler ve tavuklar sunulur. Bunun kokusunu alan hayvan, tabi ki ona yönelir ve iştahla yemeye başlar. Ben de olsam aynı şeyi yaparım. İşte, hayvan sahipleri ilk hatayı o anda yapar. Ve bu kısır döngü sürekli bir hal alır.

Benim çocuğumda sebze yemekten hoşlanmazdı. Ama kararlılığım sayesinde, bu sorunun üstesinden geldik. Aynı kararlılığı, köpeklere de uygulamalıyız. Çünkü onların daha iyi ve sağlıklı beslenmesini istiyoruz.

Lütfen şunu aklınızdan çıkartmayın; hiçbir sağlıklı köpek, açlıktan ölmeyi göze almaz. Eğer bu düşünceyi benimserseniz, köpeğinize kuru mama yedirmeniz çok kolaylaşacaktır. Nasıl ki yeni doğan bir bebeğin gelişimi, annesinin ve belli bir süre doktorunun gözetiminde izleniliyorsa, yeni alınan yavrunun gelişimi de veteriner hekim kontrolünde ve en önemlisi, hayvan sahiplerinin bilinçli bakımı ile mümkündür.

Köpeğiniz Yemek Seçiyorsa…

İşte, size bu konuda başarılı olmanızı sağlayacak birkaç formül;

1. Yeni bir köpek aldığınızda, derhal kuru maması ve suyunu yan yana, belirlediğiniz yere koyun. Bir iki ısırık alıp bıraktığında veya yemediğinde, mama kabını önünden alın. 1 saat sonra tekrar deneyin. Yemezse, 2 saat sonra tekrar deneyin.

2. Bu denemeler arasında, asla farklı bir gıda vermeyin. Bu, onun iştahını kesebilir.

3. Mümkünse kuru mama alıştırması sırasında, mutfağınızdan et ve ızgara kokusu çıkmasın.

4. Siz yemeğe oturmadan önce, onun mamasını yediğinden emin olun. Mamasını yemediyse bile, onu asla masada beslemeyin. Çok iyi duygu sömürüsü yaparlar biliyorum. Siz kendinize hakim olun, onun bu yaklaşımına sevginizle karşılık verin.

5. Akşam saatine kadar, “mama kabı koyma kaldırma” denemeleriniz başarısızlıkla sonuçlandıysa, yatmadan önce mamasını tekrar önüne koyun. Tabi ki, her zaman için aynı yemek bölgesini tercih edin, bu köpek beslenmesinde önemlidir. Sabahleyin, tabağı boş bulma ihtimaliniz çok yüksektir.

6. Yavrulara mama öğünlerini 2’ye veya 3’e bölerek, aynı saatlerde vermelisiniz. Erişkinler için günde 1 öğün yeterlidir.

7. Çok mızmız olan yavrulara, çok mecbur kalırsanız kuru mamanın üzerine et veya tavuk suyu dökerek (en fazla 2-3 çorba kaşığı, fazla koyarsanız sulu olacağından yemeyebilir) yedirebilirsiniz. Tavuk veya et suyunun kokusu, mamayı cazip kılacaktır.

Tülin YAKAL

KÖPEK BAKIMI

Dostunuzun Arabadaki Güvenliği

Sevimli dostlarımızla hayatı paylaşırken, hiç şüphesiz teknolojinin bize sağladığı kolaylıklardan da yararlanmak isteriz. Bebeklerimiz gibi sevip okşadığımız sevimli dostlarımızın, arabanın içerisinde de bir bebekten farksız olduklarını unutmayalım. Gelin, hep beraber dostlarımız için güvenli bir seyahatin sırlarını öğrenelim.

Dostlarımızın arabada güvenliklerini sağlamada ve sahiplerinin de rahat, huzurlu bir şekilde araba kullanabilmelerine, eğitim kadar yardımcı olan ürünler vardır. Bazı markalar, dostlarımızın arabada güvenlikleri için emniyet kemerleri, değişik tasarımlı bağlama kemerleri, araba koltuğu kılıfları ve bagaj ızgaraları gibi ürünler piyasaya sürmektedirler.

Bu ürünler içerisinde yer alan, arka koltuğunuza kolaylıkla monte edebileceğiniz evcil hayvan emniyet kemeri sayesinde, sevimli dostunuzla güvenli bir şekilde yolculuğa çıkabilirsiniz. Göğüs tasması şeklinde olan emniyet kemerinin iki ucu, dostunuz içine yerleştirildikten sonra arka koltuğa bağlanıyor. Bu emniyet kemeri, hem dostunuzu sıkmayacak kadar rahat hem de onun arabada savrulmasını önleyecek kadar sıkı ve korunaklı.

Bir diğer araba ürünü; arka koltuk ile ön koltuk arasına gerilen fileler. Bu fileler sayesinde, araba kullanırken dostunuzun zamansız sevgi gösterilerinden korunabilir, olası kazaları daha yaşanmadan önleyebilirsiniz. Arabada canı sıkılan dostunuz, ön koltukta sevgili sahibini görünce onun kucağına çıkmak ya da kulağını yalamak isteyebilir. O anda, trafikte onunla mücadele etmektense, bu filelerden bir tane edinmek çok yararlı.

Yine bu ürünler arasında, aynı mantıkla bagajı açık araba modelleri için yapılmış, bagajla arka koltuk arasındaki geçişi engelleyen, koruyucu demirler bulmakta mümkün. Bu ürünler sayesinde, hem siz araba kullanırken, dostunuz arabanızın bıraktığınız bölgesinde kalmaya devam eder hem de olası bir kaza anında, savrulup camdan çıkma olasılığını ortadan kaldırmış olursunuz.

Bu ürünler haricinde, arabanızda köpeğinize ve kendinize daha konforlu bir ortam yaratabilmeniz için tasarlanmış ürünler de bulmak mümkün. Örneğin; arabanızın arka koltuğu boyunca ve ön koltuk arkalarını da kaplayacak şekilde takacağınız, cepleri olan bir koruyucu kılıf sayesinde, hem arabanız tertemiz kalacak, hem dostunuzun tasma ve oyuncaklarını koyacak bir yeriniz olacak, hem de sevimli dostunuz hijyenik, yumuşacık kılıfın üzerinde keyif çatabilecek.

Bu ürünler, olası kaza durumlarında tıpkı insanlarda olduğu gibi, dostlarımızın da can güvenlikleri için oldukça önemlidirler. Bu ürünleri pet shoplardan temin edebilirsiniz.

Bu ürünler ile dostunuzla araba seyahatleri çok güvenli olsa da dostunuza, arabada komutlara itaat etmesini de öğretmelisiniz. Arabada köpeğinizle birlikte oturun ve ona “otur ve öyle kal” komutunu öğretin. Direksiyonun başına geçmeden önce, ilginiz bölünmeden mümkün olduğu kadar çok kez dostunuza pratik yaptırın, çünkü sözünüzü dinlemeyi öğrenmesi gerek! Bu eğitim için de gerçekten yola çıkmadan önce, dostunuzla ıssız yollarda deneme sürüşü yapın. Köpeğiniz tamamen sözünüzü dinlemeden, asla onunla birlikte kalabalık trafiğe çıkmayın.

Dostunuza gerekli eğitimi verdiğinizde, artık rahat ve mutlu bir şekilde onunla araba keyfi çatabilirsiniz.

Köpeklerin arabada kötü davranışlar sergilemesinin hiçbir nedeni olamaz. Unutmayın ki, evde ya da parkta bu komutları bilen bir köpeğe bile, araba ortamında tekrar bu eğitimi vermeniz gerekir.

Köpeğinize arabada kalma eğitimi verseniz ve onunla arabada sorunsuz yolculuklar yaşasanız bile, onu arabada asla tek başına bırakıp gitmemelisiniz. Özellikle sıcak, bunaltıcı ve soğuk havalarda, araba ortamı köpek ölümlerine sebep olabilmektedir. Avrupa’da bir köpeği arabada bırakmak, hayvan hakları kanunlarınca cezaya tabidir.

Sevimli dostunuzla beraber keyifli sürüşler!

Meltem UÇAR

KÖPEK BAKIMI " EVDE KÖPEK BESLEMENİN HUKUKSAL YÖNÜ "

Evde Hayvan Beslemenin Hukuksal Durumu

Bu tip davalarda genelde karşımıza çıkan somut durum; hayvanın varlığından çok, aslında hayvan sahibinin komşuları ile bir şekilde apartman yaşamı içinde, bir nedenden dolayı huzursuzluk yaşaması. Yani asıl neden hayvanın varlığından çok, taraflar arasındaki ortak giderlere katılmama ya da müziğin sesini sonuna kadar açma gibi sebeplerden çıkan huzursuzluklar oluyor ve insanlar hemen mahkemeye koşarak, “bu kişinin evinde kedi var, köpek besliyor” diye dava açıyor. Aslında, bu işte hayvanların hiçbir suçu yok. O sadece “yumuşak karın”. Birçok kişinin derdi hayvanların azalması, bizim derdimiz ise insanların çoğalması…

Konut Dokunulmazlığı

Ancak, kimsenin sahip olduğu hayvan; ihtarname, site veya apartman olağan toplantısında alınan karar, belediye zabıtasının kararı ya da imza toplanarak tahliye edilemez! Tahliye edilecek hayvan için, muhakkak mahkemeden karar almaları gerekmektedir. Hele ki zabıtanın, sizin evinize sadece ve ancak hijyen koşullarını denetim için gelebilme yetkisi vardır. Aksi takdirde, “konut dokunulmazlığı suçu” işlemiş kabul edilebilir. Onun görevi, hijyen koşullarına aykırı bir durum varsa idari para cezası kesmektir, fakat tahliyeye karar veremez. Uygulamada, hayvan sahipleri kendilerini “mazlum ve çekingen” olarak gördüklerinden ve hep suç işleyen potansiyel kişilermiş gibi bakıldıklarından, bu tip uyarılarla korkutulmaktadırlar.

Mahkeme Kararları

Türk Medeni Yasasının 737. maddesi; taşınmaz maliki ya da kullananı, komşusuna zarar verecek her türlü davranıştan kaçınmakla yükümlü tutmuş ve komşular arasındaki birtakım çıkarları dengede tutabilmek için, her komşu bazı davranışlardan kaçınma ve bazılarına katlanma ödevleri ile yükümlü tutulmuştur. Aynı maddenin 2. fıkrası ile de “özellikle taşınmazın durumuna, niteliğine ve yerel örf ve adete göre; komşular arasında hoş görülebilecek dereceyi aşan gürültü veya sarsıntı yaparak rahatsızlık vermek” yasaklanmıştır.

Şunu kabul etmek gerekir ki, bazı evlerde hayvan severler, bu tolerans limitini zorlayarak 15-20 hatta daha fazla hayvan beslemekte ve kuralları zorlamaktadır. Bu durumda, açıkçası sizin müziği sonuna kadar açıp dinlemenizden hiçbir fark oluşmamaktadır. Yani diğer komşuların katlanma yükümü belirli bir sınıra kadardır. Hayvan sahibi olarak, bu sınırı aşmamanız beklenir.

Öte yandan apartman ya da site yönetim olanında, kimi durumlarda hayvan beslenemez gibi ibareler bulunmaktadır. Mahkemeler, doğrudan bu maddeye bakarak da karar verebilmektedir. Oysa orada belirtilen yasak maddesi, ev ve süs hayvanı olmayan, yabani ya da çiftlik hayvanları içindir. Düşünün ki, evinde tavuk, inek hatta yabani hayvan besleyenler vardır. Bu maddeyi evinde kuş, kedi, akvaryum balığı besleyenlere kadar teşmil etmek isteyen ve bu nedenle komşusunu tahliyeye zorlamak isteyenler çoktur. Dini inanışı nedeniyle karşı olduğunu söyleyemez ama örneğin, bu yasak maddesini kullanır. Mahkemeler de maalesef buradaki hayvan beslenemez yasağını, çok geniş ve sert olarak yorumlamaktadır. Sesi soluğu çıkmayan bir felçli kedinin, hiçbir komşuya rahatsızlık vermeyen köpeğin sadece bu yasak var diye bir tavuk, koyun ya da piton yılanı gibi değerlendirilmesi mümkün müdür?

Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 1991 yılında vermiş olduğu bir kararında, aynen şöyle denmektedir: “Köpek, evcil bir hayvan olup günümüzde birçok ailenin beslediği hayvanlardandır. O nedenle köpeğin bizatihi varlığının rahatsız edici bir unsur olarak kabulü mümkün değildir.”

Düşünün, İstanbul’da yaklaşık 1,5 milyon ev hayvanı olduğu tahmin edilmektedir. Dünyada birçok insan, ev hayvanı ile beraber yaşamaktadır. 21. yüzyıl Türkiye’sinin hayvanlara bakış açısı, artık 30-40 yıl öncesinin bakış açısı olamaz. Yasakların, bu kadar kesin olarak yorumlanmaması gerekir.

Emsal Kararlar

Tüm çabamız emsal kararlar için. Elde ettiğimiz kararları, bir zihniyet devrimine yol açması için herkesle paylaşıyoruz. Özellikle bu kararlar ile ilgili olarak www.yasamhakkinasaygi.com adresine bakabilirsiniz.

Apartman Yönetim Planına Bakın

Apartman yönetim planı, bağlı olduğunuz Tapu Sicil Müdürlüğündedir. Apartman genel kurul kararında alınan karardan çok, tapuda bulunan apartman yönetim planı öncelikli bakılması gereken yerdir. İlgilisi olan herkes, tapudan gidip bunun bir örneğini alabilir. Aslında bu uygulama çok eskilerden gelir. 1950’li 60’lı yıllarda, Türkiye köy yaşamından kent yaşamındaki apartman hayatına geçmeye başladığında, demek ki insanlar apartmanlarında beslenmemesi gereken tavuk, keçi, inek gibi çiftlik hayvanlarını da getiriyorlardı ki, yasak bunun önlemek için konuldu. Hatta o dönemde, kedi ve köpek bile çiftlik hayvanı olarak değerlendiriliyordu. Yasak da apartmanlara, o tarihlerde tapuya şerh edilen bu apartman yönetim planına koyuluyor ve sonradan orada unutulup kalıyor. Bir anda bakıyorsunuz, 40-50 yıl önceki düzenleme 21. yüzyılda “evde kedi ya da köpek hatta muhabbet kuşu besliyor, yasağa uymuyorsun” şeklinde hayvan sahibinin karşısına çıkıyor.

“Yasağı” Değiştirmek

İlk genel kurul toplantınızda gündeme almak kaydıyla kat maliklerinin 4/5 çoğunluğu sağlanırsa istediğiniz değişikliği yapabilir hatta böyle bir yasak maddesi varsa, ileride kimseye problem olmaması açısından hemen kaldırabilirsiniz. Ama tekrar vurgulayalım ki, sadece yönetim planı ile hayvan beslemenin yasaklanması, hayvanın apartmandan atılmasına neden olamaz. Eğer hayvan komşuları rahatsız etmiyor, çevreyi de kirletmiyor ise yönetim planında yasak hüküm var diye dışarı atılamamasını artık mahkemelerin ve Yargıtay’ın, modern hukuk anlayışı gereği uygulaması gerekir.

Mahkeme Tahliyeye Karar Verirse…

Mahkemeler bu yönde karar verince, uygulamada maalesef şöyle bir durum oluşmuş: Hayvanın tahliyesini isteyene karşı, Türkiye’de apartman dairelerinin büyük bir kısmı kaçak inşaat vasfında olduğu için ya da orijinal projeye aykırı inşaat yapıldığı için hayvan sahibi kendisine dava açana karşı projeye aykırılık davası veya eski haline getirilme davası açıyor.

Yani koza karşı koz kullanılıyor. Büyük olasılıkla bu kişinin evinde de kolonların ya da kirişlerin kesimi, ortak alanlara müdahale veya balkonun, mutfağın içeriye katılması gibi proje dışı işlemler yapıldığı bahane ediliyor.

Hayvanın tahliye edilmesi için dava açmış olan kişi de bu sefer ilk açmış olduğu davadan feragat ediyor. Çünkü sevgili evi için o kadar yapmış olduğu masraftan, bir hayvan için vazgeçmek istemiyor. Mahkeme de genelde tapudaki projeye uygun hale gelmesi için karar oluşturacağından ve kimse dekorasyon yapmış olduğu evin bir kedi, köpek için yıkılmasını istemeyeceği için, ilk açılmış olan davada geri adım atılıyor. Bunu bir çözüm olarak sunmak istemiyorum ama baştan apartman yönetim planında yasağın bu kadar sert yorumlanmasının getirmiş olduğu haksızlık, işi buraya kadar getiriyor.

Dikkat Edin!

Burada en tehlikeli durum; tahliye isteyen kişilerin hayvana fiili işkence yaparak ortadan kaldırmaları (zehirleme, kaçırma, öldürme, tüfekle vurma, sakatlama, vs…). Bu daha tehlikeli. Bizim için can olan şey, onlar için tarladaki taş kadar değersiz olabiliyor. Tahliyeyi isteyen ve yıllarca bu davaların peşinden koşan birçok kişi için “hayvan” demek, etinden, sütünden faydalanılan “inek, koyun, keçi”, görüldüğü yerde imha edilmesi gereken sokak hayvanları ya da televizyonlarda şaklabanlık yaptırılan pembe hayvanlar demek… Dünyaları bu kadar sınırlı olan kişilere karşı yapılan mücadeledir bu aslında.

Son olarak bizim anladığımız anlamdaki hayvan severin gözünde, sokak kedisi ile İran kedisi arasında hiçbir fark yoktur. Sadece kendi hayvanını seven, ona obsesif bir şekilde takıntılı olan, kendi hayvanının marifetleri ile övünüp diğer hayvanların üzerine saldırtan, işte bu 21. yüzyıl markalaşmasından fazlasıyla etkilenmiş, psikolojik tedaviye ihtiyacı olan hayvan seçerdir. Onların işlemiş olduğu bu suçun cezasını, öncelikle yine hiçbir şeyden haberi olmayan “canlarımız” çekmektedir.

Avukat Ahmet Kemal ŞENPOLAT/Ocak 2007

KÖPEK BAKIMI " OYUNLAR "

Köpeğinizle Eğlenceli ve Kolay Oyunlar...


Birçok köpek evin içerisinde sürekli yaramazlık yapar. Ancak bazıları genç olmalarına rağmen, eskisi kadar hayat dolu olmayabilir. Onların mutlu ve huzurlu hissetmesini sağlamak aslında zor değil. Evde ve dışarıda rahatça oynayabileceğiniz, birkaç kolay oyunla dostunuzun keyifli vakit geçirmesini sağlayabilirsiniz!

Dostunuzun mutlu olması, her gün düzenli saatlerde yürüyüşe çıkmakla başlar. Hem vücudu dinç kalır hem de koku, ses ve görüntü gibi değişik çevre eklentileriyle karşılaşır. Ayrıca başka köpeklerle buluşma fırsatı bulur. Düzenli yürüyüş gibi, başka köpeklerle oynaması da köpeğinizin gelişimi için çok önemlidir. Çünkü başka köpeklerle beraber geçirilecek zaman sosyalleşmesini sağlarken, davranış bozukluğu ve agresiflik gibi problemleri de önler. Diğer köpeklerle oynadığı zamanlar dışında, günlük yürüyüşlerinizi de zevkli oyunlarla küçük eğlencelere dönüştürebilirsiniz. Deneyin ve zekasını kullanmaya bayılan dostunuzun neler yapabileceğini görün!

İlk olarak, ona evin içerisinde bir takım oyunları öğretmelisiniz çünkü dışarıdaki çevresel etkenler, hiçbir oyunu bilmeyen dostunuzun konsantrasyonunu bozacaktır. Başlangıç olarak, oyunları ona evde öğretmeyi denerseniz tüm dikkatini size verecek ve daha hızlı öğrenecektir.

O, oyunları iyice öğrendikten sonra, eğlencenizi dışarıya da taşıyabilirsiniz.

Ev İçin Oyunlar

Saklambaç

Bu oyunla, hem dostunuzu meşgul etmiş hem de onun oyuncaklarını aramaktan kurtulmuş olursunuz. Dostunuza saklambaç oyununun öğretmek için, ilk olarak ona sevdiği bir mama parçasını koklatın. Sonra da birkaç kere bu mamayı onun gördüğü bir yere saklayın. Tabi ki, dostunuz mamayı hemen bulacak ve zevkle midesine indirecektir. Sakladığınız mamayı bulduğu için, onu bolca övmeyi unutmayın.

Bu hareketi birkaç kez tekrarladıktan sonra, mamayı bir oyuncağı ile değiştirin. Oyuncağını koklatın, dostunuzun görebileceği bir yere saklayın ve oyuncağının adını kullanarak onu bulmasını emredin. Bulduğu anda, ona bir ödül ve kocaman bir övgü verin. Gösterdiğiniz olumlu tepkiden dolayı, doğru yaptığını ve ardından ödül alacağını anlayacaktır.

Bu hareketleri birkaç kez ardı ardına yaptıktan sonra, artık oyuncağını koklatıp, dostunuzun göremeyeceği bir yere saklayabilirsiniz. Oyuncağının adını söyleyerek bulmasını emrettiğinizde, hemen aramaya başlayacaktır.

Saklambaç oyununu değişik oyuncaklarla oynarsanız, dostunuz birkaç hafta içerisinde bütün oyuncaklarının isimlerini öğrenmiş olacaktır. Artık, sadece oyuncağın adını söylemeniz yeterli olacak. Dostunuz hemen onu aramaya çıkacaktır.

Oyuncakları Toplama

Köpeğinizin, oyuncaklarını bir kutuya toplamasını istemez misiniz? Tabi ki istersiniz! Çünkü bu sayede, dostunuz hem bu işi sizin omuzlarınızdan alacak hem de kendi kendine iyi vakit geçirecek.

Köpeğinize oyuncaklarını toplamasını öğretebilmeniz için, üstü açık bir oyuncak kutusuna sahip olmanız ve bu kutunun daima aynı yerde durması gerekir. Her şey tamamsa eğitime başlayabilirsiniz. Oyuncakları alın ve odanın değişik yerlerine dağıttıktan sonra, dostunuzun bir tanesini ağzına almasını sağlayın ve kutunun arkasına geçin. Bir elinizi, tam kutunun üzerine tutun. Diğer elinizde ödül mamasını saklayın. Dostunuza, oyuncağı size getirmesini söyleyin. Dostunuzun her oyuncağının bir ismi olması ve bu hareketi yaparken oyuncaklarının isimlerini kullanmanız önemlidir. Köpeğiniz oyuncağı size getirene kadar buna devam etmelisiniz. Oyuncağını getirdiğinde, kutunun üzerinde duran elinize oyuncağını bırakmasını söyleyin. Ancak oyuncağı ağzından almayın, o elinize bırakmalı. Bıraktığında ise elinizi hızla ters çevirip, oyuncağın kutuya düşmesini sağlayın ve köpeğinizi bolca övün.

Eğer dostunuz oyuncağını bırakmıyorsa, ona bir ödül ikram edin ve bu sırada oyuncağının kutuya düşmesini sağlayın.

Bu oyunu bütün oyuncaklarla yeteri kadar oynarsanız, birkaç hafta sonra dostunuz oyuncaklarını kendiliğinden toplamaya başlayacaktır. Çünkü bunun bir oyun olduğunu düşünecektir.

Dostunuzun çok fazla oyuncağı yoksa üzülmeyin. Evinizde kullanmadığınız ve köpeğinizin oyuncağı olabilecek o kadar çok eşyanız var ki! Eski ve kullanmadığınız çorapları bir diğerinin içine koyup ağzını bağlayabilir, düğme ve fermuar gibi keskin materyallerini çıkarttıktan sonra, eski pantolonlarınızın paçalarını düğüm yapabilirsiniz. Ya da eski bir havluya düğüm atıp, eğlenceli oyuncaklar yaratabilirsiniz. Önemli olan, dostunuzun yaptığınız bu oyuncakların ona ait olduğunu anlamasıdır. Bunun için de oyuncakları, daima oyuncak kutusunda tutmalısınız. Köpeğinizin diğer çorap ve havlularınızı da oyuncağı sanarak sürekli onlarla oynamasını istemezsiniz değil mi?

Agility oyunları

Profesyonel eğitimcilerin köpeklere öğrettikleri “agility oyunları”nı siz de evinizde köpeğinize öğretebilirsiniz. Bunun için ihtiyacınız olan tek şey ise hayal gücünüz. Örneğin, engelli koşu için iki tane saksı, kova veya sandalye üzerine bir tahta yerleştirebilirsiniz. Veya diz üstü çökerek, bir bacağınızı 90 derece oluşturacak şekilde koyabilir, köpeğinizi dizinizin üzerinden atlatabilirsiniz. Dostunuza bir slalom koşu sahası yaratmak içinse birkaç sandalyeyi, sıralı bir şekilde dizmeniz yeterli olacaktır.

Köpeğinize bu oyunları öğretmek hiç de zor değildir. Oyunu henüz bilmediği için, oyunun adını söyledikten hemen sonra, izlemesi gereken yolu ona göstermelisiniz. Elinize bir ödül maması alın ve köpeğinizin koşacağı yolu ona gösterin. Yani, elinizi engelin üzerinden veya sandalyelerin arasından götürün. Köpeğiniz ödülü takip edecek ve dolayısıyla doğru yoldan gidecektir. Bir turu başarıyla tamamladığında, ona ödülü verin ve bu zeki dostu övgüye boğun. Bunu birkaç kere tekrarladıktan sonra, köpeğiniz ondan ne istediğinizi anlayacaktır. Artık ikinci aşamaya geçerek, ödül olmadan, sadece elinizle yolu gösterin ve en sonunda ona ödülü verin.

Tabi ki, her köpek bu kadar hızlı öğrenemeyebilir. Fakat biraz sabır ve çok sayıda deneme, sizi başarıya ulaştıracaktır. Dostunuz bu oyunu iyice öğrendikten sonra, secde oyunun adını söylemeniz yeterli olacak ve sadık arkadaşınız ona öğrettiğiniz yoldan koşacak, hazırladığınız engellerden atlayacaktır. Unutmayın, başarılı bir turdan sonra, ödül mama ile gururunu okşamanız bu oyundan daima keyif almasını sağlayacaktır. Dostunuzun sandalye gibi bir engele doğru koşup, etrafından dönüp size geri gelmesi de eğlenceli bir oyundur. Bunun için köpeğinizle birlikte, bir sandalyeden 2 – 3 metre uzaklıkta durmalısınız. Daha sonra, bu oyuna ait olacak bir el işareti yapın ve elinizdeki ödül maması ile ona izlemesi gereken yolu gösterin. Yukarıda anlattığımız gibi, bunu sabırla, yeteri kadar denerseniz, köpeğiniz el işaretiniz üzerine sandalyeye koşmaya başlayacaktır.

Dostunuzla tahterevalli oynamak istiyorsanız, bir odun parçası üzerine tahta koyun. Tahta ne kadar uzun ise, köpeğiniz için bu oyun o kadar kolay olacaktır. Çünkü uzun bir tahta daha geç devrilir. Şimdi elinize bir ödül maması alın ve köpeğinizin elinizi takip etmesini sağlayın. Dostunuzu bu şekilde tahtanın üzerine götürün ve ortasında bekletin. Korkmaması için, onu bu oyuna yavaşça alıştırmalısınız. Bu yüzden ilk denemesinde tahtadan atlamamasını sağlayın ve elinizle yavaşça tahtayı devirin. Tahta devrildikten sonra, köpeğiniz tahtayı aşağıya doğru takip etmelidir. Başarılı bir turdan sonra, elinizdeki ödülü gerçekten hak etmiş demektir!

Sokak Eğlenceleri

Köpeğinizi tasmalı veya tasmasız, nasıl gezdiriyorsanız gezdirin, onunla dışarıda da oyun oynarsanız yürüyüşlerden daha fazla keyif alacaktır. Üstelik bunun güzel bir etkisi de vardır! Her an onunla oyun oynayabileceğinizi bildiği için, sizi yakından takip eder ve dolayısıyla sizden fazla uzaklaşmaz. Emin olun, bu küçük deha hiçbir oyunu kaçırmak istemeyecektir!

Ormanda Agility Oyunları

Evde kova ve tahtalarla yarattığınız bu oyunları, ormanda daha kolay oynayabilirsiniz. Örneğin, yerde duran kütüklerin üzerinden köpeğinizle beraber atlayın! Bir süre sonra, sadece sizin bir emrinizle bunu kendi kendine, üstelik zevkle yapacaktır. Ya da dostunuzu düz bir yolda değil, kütüklerin üzerinde gezdirin! Köpeğiniz bu şekilde, hem dar bir yoldan yürümek hem de dengesini korumak zorundadır, bu da onun hoşuna gidecektir. Onu ödül ile teşvik ederseniz, kısa bir süre sonra kendi kendine kütüklerin üzerinde gezecektir. Neticede kütüğün sonunda ödül var!

Sandalye oyununu da dışarıda oynayabilirsiniz. Parkta bir çöp kutusu olsun veya ormanda bir ağaç… Dostunuz sandalye oyununu öğrenince, ona bu oyunu bir ağaç ile oynayacağınızı gösterdikten sonra, ne yapması gerektiğini hemen anlayacaktır.

Piknik

Köpeğinize mamasını, her zaman mama kabında vermek zorunda değilsiniz. Arada bir, avlanma içgüdüsünü yaşamasına izin verin! Sabah ona mama vermektense, mama parçalarını çimenlerin üzerine dağıtarak ikram edin. Dostunuz mamaları “zevkle” bulacaktır. Mama kabındayken birkaç saniyede biten yemek, bu şekilde hem bir ziyafete dönüşür hem de dostunuzun konsantrasyonunu ve koklama duyusunu güçlendirir. Uzun araba yolculukları sırasında verdiğiniz molalarda bun kolayca uygulayıp, köpeğiniz için hoş bir değişiklik yapabilirsiniz.

Saklambaç

Dostunuzun bir oyuncağını saklamak yerine, dışarı çıktığınızda siz saklanın! Arada sırada, bir köşenin veya ağacın arkasına saklanıp köpeğinizi çağırın. Hiç merak etmeyin, sizi göremediği anda hemen aramaya başlayacak ve bulacaktır. Siz bulduğu anda, ona sevindiğinizi belli edin ve onu övün. O, yaptığının doğru olduğunu ve sizi mutlu ettiğini anlayacaktır. Unutmayın, dostunuzun tek bir hedefi var, sizi mutlu etmek! Mutlu da olacaksınız, çünkü dostunuz artık sizden fazla uzaklaşmayacak. Sonuçta, gözlerini arada bir ortadan kaybolan sahibinden ayırmaya niyeti olmayacaktır!

Oyunun da Kuralı Var!

Köpeğinizle oynayacağınız bütün oyunlarda, izlemeniz ve asla aklınızdan çıkarmamanız gereken birkaç kural vardır. Oyunu daima siz başlatmalısınız ve siz bitirmelisiniz. Çünkü köpeğinize göre, oyunu başlatan ve bitiren kişi sürü başı olur ve o, doğası gereği sürü başına boyun eğer. Dostunuz, sürü başının siz olduğunu anlamalıdır.

Oyunu başlatmak, topu atmak veya oyuncağı saklamak değildir. Ağzında topuyla veya oyuncağıyla size gelmesi, oyunu başlatmak demektir. Bu nedenle, dostunuzun arzusunu asla hemen yerine getirmemelisiniz. Onunla konuşarak, onun ne istediğini anlamış gibi yapın. Birkaç dakika sonra, oyuncağı elinize alın ve köpeğinizi oyuna dahil edin. Bu şekilde, oyunu siz başlatmış olursunuz. Merak etmeyin, şu anda onunla oyun oynuyor olmanız ile birkaç dakika önceki hareketleri arasında bağlantı kuramaz.

Diğer yandan, oyunu bitirme zamanı da çok önemlidir. Köpeğiniz hala zevkle oyun oynarken bitirmelisiniz. O sıkıldığında oyunu bitirirseniz, oyunu hem köpeğiniz bitirmiş olacaktır hem de ileride bu oyundan fazla keyif almayacaktır. Bu nedenle, dostunuz bir oyuna şevkle katılmıyorsa, bunu devam ettirmek yerine hemen başka bir oyuna geçmeniz daha doğru olur.

Köpeğiniz oyun sırasında bir şeyleri yanlış yapıyor ve sizi dinlemiyorsa ona bağırmayın ya da ceza vermeyin. Sadece görmezlikten gelin. Size agresif davranırsa, kötü niyetle hırlarsa veya üstünlüğünü sergilemeye kalkarsa, oyunu anında kesip ondan uzaklaşın. Böylece hem istemeden de olsa size zarar vermemiş olur, hem de ters bir hareket yaptığı anda oyunu bitireceğinizi anlar. Köpeğiniz doğru bir hareket yaptığında ise onu bolca övmelisiniz. Yani, dostunuzun yanlış hareketlerini görmezden gelirken, doğru davranışlarını ödüllendirin. Ayrıca sadık dostunuz yemek yedikten sonra, 1 – 2 saat onunla oyun oynamanız gerektiğini de unutmayın, aksi takdirde köpeğinizde mide dönmesi meydana gelebilir.

Macera Heyecanı

Evde ya da parkta, köpeğinizle her an oyun oynamak istemeyebilirsiniz, zaten bunu sürekli yapmak zorunda da değilsiniz. Önemli olan, dostunuz için küçük değişiklikler yaratmanızdır. Siziz için normal olan birçok iş, köpeğiniz için büyük bir maceradır. Örneğin, alışverişe çıkmanız, lokantada yemek yemeniz veya her zaman kullanmadığınız farklı sokaklarda yürüyüş yapmanız. Bunları köpeğinizle beraber yapın! Vapura binmek veya havaalanına yapılan bir yolculuk da dostunuz için güzel bir değişiklik olacaktır. Emin olun, o bundan çok büyük zevk alacaktır.

Dostunuzu küçüklüğünde bu tür gezilere alıştırdıysanız, hiç korkmayacaktır. Alıştırmadıysanız, ilk başta onu fazla yormamanız ve gezilerinizi kısa tutmanız gerekir. Çok sayıda insan, yeni kokular ve kaygan zeminler, zamanının çoğunu evinizin salonunda geçiren dostunuz için yeni ve heyecanlı mücadelelerdir!

Alışverişe dostunuzla beraber çıkmak isterseniz, başlangıçta kalabalık saatlerde değil, dükkanların ve sokakların sakin olduğu zamanları tercih edin. Yanınızda daima ödül maması bulundurun, köpeğiniz doğru bir hareket yaptığında veya uslu durduğunda onu ödüllendirmeyi de unutmayın.

Kesinlikle yapmamanız gereken tek bir şey var; heyecanlandığında veya korktuğunda, onu güzel sözlerle sakinleştirmeyi denemeyin. Bu gibi hareketlerle, korkmak ve paniklemekle aslında doğru tepki verdiğini düşünmesini sağlarsınız. Sadece sakin olun ve hiç tepki vermeyin. O sizden güç alsın ve sizin ilgisizliğinizden korkacak bir şey olmadığını anlasın! Zaten o zamanla her şeye alışacaktır.

Unutmayın, her yere götürebileceğiniz bir köpek, hem çok “pratiktir” hem de aranızdaki bağın güçlü olduğunu gösterir. Bu da sizi gerçek bir “sürü başı” olarak kabul ettiği ve her sözünüze, her hareketinize koşulsuz güvendiği anlamına gelir.

Regina RÖTTGEN/Zoolistan/ Temmuz 2005

KÖPEK EĞİTİMİ

Boyun Tasması mı, Göğüs Tasması mı?


Boyun ya da göğüs tasması alırken, köpeğimizi hangisiyle daha kolay eğitebileceğimizi düşünerek karar veririz. Ancak ne boyun ne de göğüs tasması, dostunuzun sizi daha az çekmesini sağlayacak bir çaredir. Bunu, sadece ve sadece siz ona öğretebilirsiniz. Üstelik daha önemli bir konu hep unutulur. Hangisi dostumuzun sağlığına daha az zarar verir? Sizin için boyun ve göğüs tasmalarının avantaj ve dezavantajlarını inceledik.

Bazı dostlarımız, kayışını sanki ileride bir mama cenneti varmış gibi çeker. Söz konusu büyük bir köpekse, onu tutmak neredeyse imkansızdır. Böyle zamanlarda, bazı köpek sahipleri sert çekiştirmelerle dostunun aklını başına getirmeye çalışır. Bunun aslında bir işe yaramayacağını, hatta dostlarımızda fiziksel zedelenmelere yol açabileceğini biliyor muydunuz?

Baskı, Baskı Yaratır

Kayışla ani ve sert çekiştirmeler, araba kazası sonucunda ortaya çıkabilen ağrılara eş değer boyutta sağlık sorunlarına yol açabilir. Bunun sonucu baş ağrısı, boyun fıtıkları, kasların zarar görmesi ve adem elmasının zedelenmesi olabilir. Çünkü köpeklerimiz fiziksel bir baskı hissedince, bizim gibi rahatsızlık ya da acı hisseder. Ancak, biz acı kaynağına yaklaşarak baskıyı azaltırken, dört patili dostlarımız tam tersini yapar. Onlar, o anda acıyı yok sayarak kaynağından uzaklaşmaya çalışır, yani daha çok çekerler. Çekme ve dikenli tasmalar, bu açıdan dostlarımıza daha fazla acı vermekten başka bir işe yaramaz.

Almanya’da yapılan klinik araştırmaların sonucunda; boyun ile ilgili sorunları olan köpeklerin %90’ının çok uzun bir süre tasmalarını çektikleri ya da sürekli gergin bir kayışla dolaştıkları ortaya çıktı. Sürekli çektikleri acıdan dolayı, zamanla davranış değişiklikleri de meydana gelmiştir.

Boyun Tasmasının Avantajları

Dostunuzun boyun tasmasını hemen bir köşeye atmayın! Oluşabilecek sağlık sorunları neticede boyun tasmasından değil, dostunuzun çekmesinden kaynaklanıyor. Üstelik boyun tasmalarının çok büyük avantajları da var. Boyun tasmalarının, hem takılması kolaydır hem de bu tasma dostunuzu çok fazla rahatsız etmez, çünkü ona oldukça büyük bir özgürlük verir. Bu nedenle, boyun tasması çoğu zaman kayışsız dolaşan ve söz dinleyen köpekler için çok doğru bir seçimdir. Biraz korkak olan dostlarımız da boyun tasmasının avantajları için size minnettar kalacaktır. Çünkü takılması daha zor olan göğüs tasmasını takma işlemleri onları epeyce ürkütebilir. Tabi ki, korkak dostlarımızın boyun tasmaları da eni ve uzunluğuna göre, yani köpeğin boynuna göre olmalıdır.

Göğüs Tasmasının Avantajları

Dostunuz arada bir çeken afacan tiplerdense, boyun tasmasından göğüs tasmasına geçmek iyi bir fikir olabilir. Göğüs tasmaları, köpekleri göğüs bölgesinden tuttukları için, özellikle bu tür köpeklerin hissettikleri rahatsızlık ya da acı, göğüs tasmasıyla dinmiş olur ve dolayısıyla artık çekmezler. Göğüs tasması takma işlemi daha zor olabilir, ancak böyle bir avantaj karşısında bu zahmete seve seve girdiğinizi siz de fark edeceksiniz. Göğüs tasmasını takarken, dostunuzun yanına çömelin ve boyun tasmasıyla da yapıldığı gibi, bu işlemin köpeğiniz tarafından daima olumlu bir şeyle bağdaştırılacağından emin olun. Yani, dostunuza tasmasını taktıktan hemen sonra dışarıya çıkacağını, ödül alacağını ya da oyun oynayacağını öğretmelisiniz. O zaman, tasmasını iyi bir şeyle bağdaştıracak ve sonundaki ödülü düşünerek, tasmayı takmanızı mutlulukla izleyecektir.

Göğüs tasması alırken, bazı hususlara dikkat etmenizde fayda var. Kayışın takılma halkası boyundan oldukça uzak ve tasmanın çok sayıda açma kapama tokasına sahip olması daha iyidir.

Ancak, yukarıda saydığımız tüm bu sağlık sorunlarını göğüs tasmasıyla önleyebileceğinizi sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Fiziksel zararların oluşma riski daha az olsa da dostunuz sürekli ve güçlü bir şekilde tasmasını çekiyorsa, bu sefer göğüs bölgesine fazla baskı uygulanmış olur. Yani, “boyun tasması mı, göğüs tasması mı” sorusuna, dostunuza göre karar vermelisiniz. Ancak, daha az çekmesini sağlamak istiyorsanız, hiçbiri size bu konuda yardımcı olamayacaktır. Bu konuyu, maalesef dört patili yandaşınızla halletmek zorundasınız.

Regina RÖTTGEN/Zoolistan/Eylül 2005

KÖPEK EĞİTİMİ

Köpeklere Araba Eğitimi...


Arabaya binmek söz konusu olunca, köpeklerde davranış bozuklukları görülmesi gayet normaldir. Sevimli dostunuza korkacak hiçbir neden olmadığını, arabanın huzurlu ve güvenilir bir yer olduğunu anlatmalısınız. Peki nasıl?

Birçok köpek, arabaya binmeyi veteriner hekime ve dolayısıyla, hiç hoşuna gitmeyen bir yere gitmekle ya da bir önceki arabaya binişinde yaşadığı huzursuz, mide bulantılı durumla özdeşleştirir. Dostunuzu yeniden arabaya alıştırmaktan başka çareniz yok demektir.

Arabaya alıştırmak

Araba denen mekânın, köpeğe yeniden tanıtılması ve köpeğin arabaya alıştırılması yavaş yavaş; sevimli dostunuza zaman tanıyarak ve stressiz bir biçimde gerçekleştirilmelidir. Sevimli dostunuzun araba eğitimine, önce sadece onunla birlikte arabanın içinde oturmakla başlayın. Hiçbir yere gitmeyin, hatta motoru bile çalıştırmayın, sadece arabada elinize bir kitap alarak ya da radyoda müzik dinleyerek, sevimli dostunuzla birlikte olmanın tadını çıkartın. Böyle geçireceğiniz birkaç denemeden sonra, dostunuz korkulacak hiçbir şey olmadığını ve midesinin de bulanmadığını fark edecektir. Bu alıştırmalara, köpeğiniz kendini arabada tamamen rahat hissedip, korkularını üzerinden atana kadar devam edin.

Midesi bulanıyorsa

Eğer köpeğiniz kendini hasta hissederse bu, arabada kalma periyodunuzun ona çok uzun geldiği anlamına gelir. Alıştırma programına yeniden, en baştan başlayın ama bu kez, arabada geçirdiğiniz zaman aralıklarını daha kısa tutun. Köpeğinizin bu duruma alıştığını ve kendini rahat hissettiğini anladığınız an, programda minik bir ilerleme kaydedin ve motoru çalıştırın. Dostunuz bu yeni duruma da alıştıktan sonra, apartmanınızın etrafında küçük bir deneme gezintisine çıkabilirsiniz. Köpeğiniz kendini gün geçtikçe daha rahat hissedecek ve bu rahatlama noktalarını takiben, siz de daha uzun mesafelerde gezintilere çıkabileceksiniz.

Araba yolculuğu zevkli olsun

Bu gezintiler esnasında, köpeğinizin eğlenebileceği mekânlara girmeye de özen gösterin. Örneğin: köpeğinizin dolaşmaktan hoşlandığı bir parka, kumsala ya da görmekten hoşlandığı bir arkadaşınızın evine gidebilirsiniz. Köpeğinizin bu araba seyahatini sevdiği olaylarla, eğlence ve ödülle özdeşleştirmesini sağlayın. Ama çok dikkat etmeniz gereken bir şey var! Sakın, tüm bu alıştırma programı esnasında köpeğinize zorla bir şey yaptırmaya kalkmayın veya acele etmeyin. Yoksa ilerlediğiniz noktadan iki basamak geriye gitmek zorunda kalır ve her şeye baştan başlarsınız.

Bazı durumlarda, sevimli dostunuz bu araba gezintilerini kendisini çok sevindiren olaylarla birleştirir ve bu da her arabaya binişinde, aşırı derecede heyecanlanmasına sebep olur. Bu sorunu halletmek içinse dostunuzu kısa araba gezilerine çıkartın ama bu kez, gezinin sonunu plajda ya da parkta bitirmeden eve geri dönün. Sevimli dostunuz bu son eğitimden de başarılı bir biçimde geçerse; artık dünyanın en rahat köpek sahiplerinden birisiniz demektir. Tatile gitmek, ziyaretlere gitmek, hatta taşınmak; kısaca daha önce sizin için kabus olan “yolculuk” kavramıyla bağlantılı her şeyi halletmeyi başardınız. Artık tek yapmanız gereken arabanıza yeterli benzini koyup sevimli dostunuzla beraber yollara düşmek.

Sevimli dostunuzla beraber keyifli sürüşler!

Meltem UÇAR/Zoolistan/Ekim 2006

KÖPEK EĞİTİMİ

Köpeğiniz İçin Küçük Eğitim İpuçları...


Bunlardan birini belki siz de tanıyorsunuzdur… Adlarının “Hayır”, “Gel” veya “Bırak” olduğunu sanan köpeklerden birini!.. Çünkü bu köpekler, maalesef gün boyunca bundan başka bir şey duymazlar. Ve doğal olarak, adlarının bu komutlardan biri olduğunu düşünürler. Sürekli tasmada, sahibinin yanında dolaşmak zorunda olan, hiçbir yeri koklayamayan zavallı köpekler işte…Bacağı kaldırıp bir yeri işaretlemek mi? Sahibi buna asla izin vermez. Başka köpeklerle oyun oynaması da tabiî ki yasaktır.

Tamamen zıt bir hayat yaşayan köpekler de vardır. Sahibinin, burnunu sofradan çekmesini tatlı dille rica ettiği köpekler…Gelip gelme konusundaki kararları tamamen kendilerine ait köpekler. “Hadi oğlum gelir misin?”. Zaten bu bir komuttan öte, sanki “bunu bir düşün” ricası gibidir…Ve sahibi, köpeği kendisinin paçasını kapmış onu evin içinde sürüklediğinde oyun oynamak istediğini bilir. Hem de HEMEN!

Tahmin edersiniz ki, bu iki köpek bakımı da pek ideal değildir. Sadece iş köpekleri “görev sırasında” komutlar duyar. Boş zamanlarında aile fertleriyle serbestçe oyun oynayıp eğlenebilirler. Ve en önemlisi dinlenebilir, köpek olabilirler!

Ama çok serbest davranmak da iyi değildir. O zaman köpeğiniz, komutlarınızı sadece bir düşünme ricası olarak algılar. Kim bunu ister ki?

Peki, size şimdi en güzel çözümü sunalım. Köpekler “Evet” ve “Hayır” komutlarını anlar. “Belki” yi ise kesinlikle anlamazlar. Yani, dostlarımıza istediklerimizi ne kadar net anlatırsak, koyduğumuz temel kuralları o kadar hızlı anlarlar. Emirlerinizi net vermelisiniz. Ve verdikten sonra uygulatmak zorundasınız. Dostunuz emirlerinizi uyguladığında bir “evet”, bir “aferin” ile onu ödüllendirmeyi de ihmal etmemelisiniz. Bunların tümü, köpek hiyerarşisindeki lider rolümüzü ispat etmek için değildir. Tüm bunlar iyi bir lider olmak için gereklidir. Çünkü dört patili dostlarımız liderlerinden bunu bekler. Hem net komutlar hem de istenilenleri doğru ya da yanlış yaptıklarını net ifadelerle belirtilmesini beklerler. Bunu almadıkları zaman da kendileri karar vermek zorunda kalırlar. Ancak çoğu zaman bu onları aşar. Ve o zaman strese girip şüpheye kapılırlar.

Yani dostlarımızın mantığı, aslında çok basit çalışıyor diyebiliriz. Fakat bu basit sistem bizden, yani sahiplerinden düzenli ve istikrarlı bir davranış biçimi bekler. Örneğin eşofmanla koltuğunuzda televizyon seyrederken dostunuzun patisini dizinize koymasına izin veriyorsanız, aynısını takım elbise giydiğinde yasaklayamazsınız. Çünkü bu ikili davranış dostunuzu aşar, farklı kıyafetlerle olan bağlantıyı çözemez. Ya patiye yasak ya da patiye izin! Ve kuralınız neyse, daima odur!

En güzel çözüm budur: atlamak ve pati koymak daima yasak olmalıdır. Ama bunun yerine önünüzde oturabilir. Ve bunu yaptığında, sizden daima bol övgülü bir “aferin” almalıdır.

Makale

KÖPEK BAKIMI

Köpeğiniz Moralinizin Aynasıdır...


En gergin dönemlerinizde, güzel kızınız ya da yakışıklı oğlunuza hiç dikkat ettiniz mi? Yoksa o da mı gergin, o da mı sizin gibi huzursuz? Peki, içinizin içinize sığmadığı bir günde, o da neşeli kuyruk sallantıları ile ardınız da dolanıyor mu? Büyük ihtimalle böyledir, çünkü köpeğiniz moralinizin aynasıdır!

Kötü bir gün geçirdiniz… İş tam bir kabustu, aksi gibi, yolda gelirken kendini bilmez bir şoför sizi çamurlu su ile yıkadı. Tam her şey bitti, evime, dünyalar tatlısı köpeğime kavuşuyorum dediniz, bu sefer de yatırmayı unuttuğunuz bir fatura yüzünden elektriğinizin kesildiğini gördünüz. Evet, çok kötü bir gün geçirdiniz ve çok sinirlisiniz. Peki, siz evin içerisinde gergin bir şekilde dolanırken, patili dostunuz ne yapıyor? Büyük ihtimalle, sizden uzakta bir köşede kıvrılmış sizi izliyor ya da sürekli etrafınızda dolanarak, size sevgi gösterilerinde bulunuyor, patisi ile sürekli ilginizi çekmeye çalışıyor. Yani, ya bu sinirli anınızda gözünüze görünmekten çekiniyor ya da sizi keyiflendirmek için canla başla çabalıyor. Çünkü ne hissettiğinizi, nasıl bir ruh halinde olduğunuzu çok iyi biliyor. Ve içinde bulunduğunuz ruh haline göre tepkiler vererek, size uyum sağlamaya çalışıyor. Sinirli ve üzgün olduğunuzda o da sinirli ve üzgün, mutlu ve kıpır kıpır olduğunuzda o da neşeli ve oyuncu oluyor. Çünkü hayat sizin için dostlarınız, iş arkadaşlarınız, sevdikleriniz, aileniz ve köpeğinizden oluşurken, siz onun hayatının tamamını oluşturuyor, hayatının merkezinde duruyorsunuz. Ve sadece siz, evet sadece siz onu mutlu ya da mutsuz bir köpek haline getirebilirsiniz. Nasıl mı?

Duyguların kokusu!

Koku alma yeteneği, hemen hemen herkesin bildiği gibi köpeklerin “bir numara” olduğu bir konudur. Değişik duygulara kapıldığımızda, bu duyguların ortaya çıkardığı hormonların kokularını, derimizdeki gözeneklerden dışarı taşıyan feromon molekülleri ise köpeklerimizin hislerimizi “koklayabilmesini” sağlayan etkendir. İnsanların koku almasını sağlayan 2 milyon reseptörün yanında, köpeklerin burnunda 220 milyon reseptör bulunur. Yani, sevindiğinizde ya da kızdığınızda, derinizden feromon ile salgılanan kokuyu, köpeğiniz sizin mutfakta kızaran balığın kokusunu aldığınız kadar rahat alır. Ve buna göre tepki gösterir. Tıpkı başını okşarken, o sevimli “sallanan kuyruk” tepkisini gösterdiği gibi.

Köpeğinizin, sizin hislerinizi anlayabilmesini sağlayan bir diğer özelliği ise güçlü hisleri ve dış dünya ile kurduğu iletişim yöntemleridir. Bizlerin konuşarak iletişim kurduğumuz dış dünyayı, onlar dinleyerek, koklayarak ve görerek anlamaya çabalarlar. Dolayısıyla, sesinizdeki en ufak bir ton değişikliğini ya da hareketlerinizdeki en basit bir sıra dışılığı kolaylıkla algılar, bunun sebebini burunlarının ve hislerinin de desteği ile rahatça anlarlar. Kısacası, tatlı dostlarımızın burnundan, kulaklarından ve yüreklerinden hiçbir şey kaçmaz!

Bana Köpeğini Göster, Sana Ruh Halini Anlatayım!

Köpeğiniz, duygusal olarak ne kadar hassas ise sizin ruh halinizden de o kadar çok etkilenir. Ve genel olarak sahip olduğunuz ruh hali, kısa bir süre sonra onun da ruh hali olacak ve dostunuzun mutluluğu ya da mutsuzluğu sizi yansıtacaktır. Tüm tepkilerinize uygun, eşgüdümlü hareket edecek ve “sizin gibi” olacaktır. Eğer stres altında, sinirli veya kolay sinirlenen bir yapıya sahipseniz, köpeğiniz de tıpkı çok asabi ve kolay sinirlenen bir babanın yanında büyüyen bir çocuğun, “agresif ya da çok ürkek” bir çocuk olması gibi, ya çok sinirli ve saldırgan ya da çok ürkek ve silik bir hayvan olacaktır. Ve tabi ki de çok mutsuz! Bunu, uzun süre kötü muamele, dayak ve ilgisizlikle yaşamak zorunda kalmış köpeklerin, aşırı korkak ya da aşırı saldırgan olmalarından da anlayabiliriz. Ve şöyle deriz; “Bu köpek kötü muamele görmüş olmalı, çünkü çok saldırgan/çok korkak!” Bu, aslında köpek için yapılan bir değerlendirme gibi görünse de köpeğin, daha önce nasıl biri tarafından bakıldığını da rahatlıkla anladığımızın bir kanıtıdır. Eğer, karakter olarak her şeyi fazla kafaya takmayan ve mutlu biriyseniz. Köpeğiniz yine sizi yansıtacak ve böyle bir hayvan olacaktır. Örneğin; köpeğinizin daha önce bir Alman Çoban Köpeği ile kavga ettiğini düşünün. Her gördüğünüz Alman Çoban Köpeğini kavga ettiği köpek sanarak, paniğe kapılır ve gergin hareketler yaparsanız, köpeğiniz kısa bir süre sonra bu ırkın tüm üyelerine saldırmaya başlayacaktır. Ve düşünce sistemi hiç de sizin zannettiğiniz gibi “işte kavga ettiğim köpek” şeklinde değil, “işte sahibimi sinirlendiren, onu ürküten köpek” şeklinde olacaktır. Fakat bu örnekteki gibi bir durumda sakin davranır, panik yapmazsanız, bu tür bir “ırkçılık” köpeğinizde asla gelişmeyecektir. Aynı şey, veteriner ziyaretleri için de geçerlidir, köpeğinizi bu konuda sabırla eğitmek yerine, onun veterinere gösterdiği tepki sonucunda “veterinere gitmeyi” bir angarya olarak görmeye başlarsanız, köpeğiniz de bu şekilde görecektir. Paniğe kapılmak, heyecanla köpeğinizin üzerine atlamak ya da onu veterinere sürüklemek yerine, çeşitli ödüller ve biraz sabırla onu “veterinere gitmenin kötü bir şey olmadığına” inandırırsanız, böyle bir kabusu yaşamazsınız.

Kısacası, aslında köpeğinizin olaylara gösterdiği tepkiler, sizin hiç fark etmeden gösterdiğiniz tepkilerdir ve köpeğiniz sizin psikolojinizi hissederek, size bu konuda uyum sağlamıştır. Küçüklüğünden beri sokak köpeklerinden uzak tutulmuş ve panikle onlardan uzaklaştırılmış bir köpeğin, büyüdüğünde sokak köpeklerine saldırmasının ya da onlardan ürkmesinin sebebi ne olabilir dersiniz?

Onlar Bizi anlıyor, Peki Ya Biz?

İyi bir sahip olmanın en önemli koşullarından bir tanesi de “köpeğinizle birlikte yapacağınız her şeyden zevk almanızdır”. Çünkü hislerinizi çok rahat fark eden dostlarınız, bir işten zevk alıp almadığınızı da kolaylıkla anlayabilir. Ve onunla yaptığınız yürüyüşten, oynadığınız oyundan ya da ona verdiğiniz eğitimden zevk almazsanız, o da almayacaktır. Bu, onun kalbinin kırılmasına, üzülmesine ve mutsuz tavırlarınızın onun suçu olduğunu düşünmesine sebep olur.

Çünkü iş yerinde geçirdiğiniz yorucu bir günü onun anlaması mümkün değildir. Hayatının merkezi olan sahibini bir tek o mutlu eder yine bir tek o üzebilir. İşte o, böyle düşünür.

Onu üzmemek ve özellikle de eğitimlerinizden bir sonuç alabilmek için, onunla yaptığınız her şeyden zevk almaya özen göstermelisiniz. Çünkü zevk almadan verilen bir eğitim, köpeğinizin hiç hoşlanmadan, sadece zorunluluktan yerine getirdiği ve bir kez daha kolay kolay yapamayacağı hareketlerden ibarettir. Yurtdışında, köpek eğitimi konusunda geliştirdiği “Jolly Routine” (Mutlu Çalışma Sistemi) ile oldukça büyük bir üne kavuşan William Campbell, bu eğitim sistemi ile gösterdiği başarı sayesinde, köpeklerin duygularımızı ne kadar iyi hissettiğini kanıtlamış ve bu konuda, slogan niteliğinde bir açıklama yapmıştır: “Eğer biz mutluysak, onlar da mutludur!”

Empatinin Gücü!

Bazı bilim adamlarının aksine, köpeklerin diğer canlıların hislerini algıladıkları düşüncesinin yanında, köpeklerin diğer canlılarla empati kurduğuna inanan uzmanlar da vardır. Bu inanışı savunan uzmanlara göre: köpeğin, “kötü muamele gören ya da azar işiten bir köpeğin yanından hızla uzaklaşması” bu empatinin bir kanıtıdır. İşte, Dr. Nicholas Dodman da bu empatiye ve köpeklerin duyguları sezdiğine inanan uzmanlardan biridir. “Köpekleri korku, kızgınlık ve panik gibi birincil duyguları hissettikleri bilim tarafından kabul gören bir durumdur. Ancak, kıskançlık gibi sofistike ve ikincil duyguları algılayamayacakları düşünülür. Oysa köpeklerin bunları hissedebilmesi, hatta diğer canlılarla empati kurabilmeleri mümkündür. Bunu bilimsel olarak kanıtlamak neredeyse imkansız ama ben, köpeklerin duyuları algılayabilen ve kabaca planlar yapmanın ötesinde olan, yüksek varlıklar olduğunu düşünüyorum” diyen Dodman, köpeklerin daha derin hisleri de anlayabileceklerini savunan fikirlerini bir örnekle açıklıyor; “Eve geldiğinde, eşyaları yaramaz köpeği tarafından parçalanmış kişiler, köpeklerini genellikle saklanırken ya da ürkek bir şekilde, yavaş yavaş kendilerine sokulurken bulurlar. Bilim adamları, bunu daha önce böyle bir olay yüzünden ceza almış köpeğin tavrı olarak kabul eder. Ancak, bu yüzden ceza almamış köpekler de aynı hareketleri sergiler. Bu, eşyaları dağıtmış ya da dağıtmış olmanın verdiği bir suçluluk duygusu değil, köpeğin sahibinin tavır ve ses tonundan, kendisine karşı duyduğu hayal kırıklığını algılaması sonucu oluşan suçluluk duygusudur. Boncuk boncuk bakan gözler ise sahibinden dilenen özürdür. Eğer, köpeğin üzgün ve pişman olduğunu gösteren o ifadesini kabul edersek, sahibinin kendisine karşı duyduğu hayal kırıklığını algıladığını da kabul etmiş oluruz.”

Mutluluk Kaynağı…

Köpeklerimizle aramızdaki duygusal iletişim, sadece onların bizim hislerimizi sezmesiyle sınırlı değildir. Onları etkilediğimiz kadar, onlar da biz etkiler. Küçücük ve buruşuk bir patili bebişin boncuk boncuk bakan gözleri karşısında, kim kendini coşkulu ve mutlu hissetmez ki?

Illinois Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi araştırma uzmanlarından Theresa A. Fuess de böyle düşünenlerden. “Amerika’da milyonlarca insan depresyon, alkolizm, hamilelik, hastalık ya da daha farklı sebeplerden hayatla olan bağlarını koparıyor. Araştırmalarımız gösteriyor ki, davranış problemleri olan hastaların %40’ı evcil bir dostun kendilerine arkadaşlık etmesini istiyor. Hayvanlar, özellikle de zor koşullardaki insanların psikolojik olarak daha güçlü olmalarını sağlıyor. Verdikleri koşulsuz sevgi ve dostlukla kişilerin oyalanmasını sağlıyor, sorumluluk almasını sağlayan beklentileri ile morallerini düzeltiyor, kan basınçlarını düzenliyor, hayatla aralarında bir bağ kurulmasını sağlıyor ve streslerini alıyor” diyen Fuess, bu tür hastaların hayvan sahibi olduktan sonra, doktor ziyaretlerinin de azaldığını sözlerine ekliyor.

İrem LEVENT/Zoolistan/Eylül 2005

KÖPEK EĞİTİMİ

5 Eğitim Hurafesi...


Sevimli köpeklerimizin eğitimi söz konusu olduğunda, birçok hayvan sahibi çaresiz kalır. Üstelik köpek eğitimi hakkındaki yanlış bilgiler de bu durumu zorlaştırır. Dostunuzun eğitimine başlamadan önce, sizleri “köpek eğitim hurafeleri” konusunda biraz aydınlatalım dedik.

“Yavruyken öğrenmediği şeyi, asla öğrenmez”

Şüphesiz ki, köpekler yavruyken çok daha hızlı öğrenir. 14 haftalık olana kadar ki süre, bir köpeğin dış dünya ile tanışması için en mükemmel zamandır. Çünkü bu dönemde, her şeye çok kolay alışırlar. Bu dönemi kaçırmış köpek sahibi, ileride zorluklarla karşılaşabilir. Tabi ki, yavru olmayan köpeklerde ileri eğitim alabilir. Ancak, daha uzun sürmesinin yanı sıra, bazen maalesef tamamen mümkün olmaz. Fakat konu temel komutlara geldiğinde, bunları her yaştaki köpek öğrenebilir.

“Bir kere öğrendi, artık bilir”

Bu maalesef doğru değildir. Çünkü yavruyken başka köpeklere alışan ve onlarla iyi anlaşan köpek, daha sonra çok uzun süre tek başına kaldığında nasıl onları unutursa öğrendiği komutları da uzun süre uygulamazsa aynı şekilde unutur.

“Köpekler yavruya bir şey yapmaz”

Birçok köpek yavrulara bir şey yapmazken, bu genel bir kural değildir. Bu, ancak yavru 15 haftalık olana kadar geçerlidir. Ondan sonra birçok yetişkin köpek, yavruya sınırlarını göstermeyi tercih eder. Özellikle yaşlı dişi köpekler, bu konuda acımasız olabilir.

“Aralarında hallederler”

Evet, köpek dostlarımız birçok anlaşmazlığı aralarında halleder. Özellikle grup halinde olduklarında, ilk başta herkes hiyerarşideki yerini belirtmek zorundadır. Ancak, erkek köpek sahipleri bilir; iki erkek köpek arasında öyle bir düşmanlık olabilir ki, bu asla geçmez. Kanlı olan dişiler de vardır tabi ki…

“Bu ırkın eğitimi zordur”

Gerçekten, ırklar arasında çok büyük farklılıklar vardır. Çoban köpekleri daha şüpheci olurken, bağımsız hareket etmeye de mayilidirler. Çünkü bir sürüye tek başına sahip çıkmak için yetiştirilirler. Av köpekleri ise ormanda serbestçe dolaşırken, bir tavşan gördüğünde söz dinlemeyebilir. Kimi ırk daha yavaş öğrenir. Bunun zorlukla bir alakası yoktur. Siz doğasından gelen eğilimlerini göz önünde bulundurursanız, hepsi öğrenir

http://www.iloveallpets.com.tr/bilgi_bankasi_detay.asp?bilgi=56

KÖPEK BAKIMI

Kedi ve Köpek Birbirine Nasıl Alıştırılır?


Kedi ile köpeğin birbirleriyle anlaşamadıkları söylenir. Evet, bu aslında doğrudur. Çünkü anlaşmazlıkların çoğu farklı olan vücut dillerinden kaynaklanır. Örneğin, köpeğin sırtüstü yatması yenildiği, kedilerin sırt üstü yatarak patilerini ve tırnaklarını göstermesi ise savunmaya hazır olduğu anlamına gelir. Yinede birçok örnek gösteriyor ki, kedi ve köpek aslında birbirleriyle dostça ve mutlu bir şekilde yaşayabilirler.

Yeni katılan dostunuzun karakteri evdeki diğer dostunuzunki ile uyuştuğu takdirde hiç sorun yaşamazsınız. Yavru kedi ve köpek birbirlerine genelde kolay alışır. Yavru iken karşı cinsle ne kadar beraber olup tecrübe edinirse birbirlerine alışmaları o kadar kolaylaşır. Yavruyken bu konuda tecrübe edinmeyen yetişkin dostlarımız çok daha zor anlaşır.

Bunun gibi birbirleriyle anlaşıp anlaşamamalarını etkileyen birçok faktör vardır. Her şeyden önce her hayvan, kedi ya da köpek olsun, farklı bir karaktere sahiptir. Birlikte mutlu yaşayabilmeleri için öncelikle karakterleri uyuşmalıdır. Ayrıca, kedi ve köpeğin ilk tanışma anının nasıl geçtiği çok önemlidir. Rahat bir ortamda gerçekleşmelidir. Sahibinin duyduğu stres ve heyecanı hayvanlar çok net hisseder ve son derece de etkilenirler. Sonra da birbirine yaklaşma temposuna biz değil, dostlarımız karar vermelidir. Isırma ve yaralanmalar söz konusu olmadıkça kavgalara hiç karışmamalıyız. Başka önemli bir faktör kıskançlıktır. Kıskançlıklar genelde birinin diğerinden daha fazla ilgi görmesinden kaynaklanır. Bu yüzden yeni katılan dosta gösterilen ilgi diğeriyle eşit seviyede olmalıdır. Birbirlerinin yemeklerini kıskanmamaları için her bir dostunuzun mama kabı ve su kabından müteşekkil kendine ait yemek bölgesi olmalıdır.

Yinede “ne olur ne olmaz” deyip önlem almak ve birbirine alışmasını kolaylaştırmak isterseniz, aşağıda belirtilen ipuçları size yardımcı olacaktır.

Bir Kedinin Köpeğe Katılması

Köpekli bir eve yeni bir kedinin katılması düşünüldüğünden daha kolaydır. Çünkü köpek birçok hayvanı ve eve giren yeni bir dostu kolay kabul eder. Yeter ki getireceğiniz kedi daha önce köpeklerle kötü bir tecrübe yaşamamış olsun.

Eve alacağınız kedinin köpeğinizin karakterine yakın olması önemli bir husustur.

Çekingen veya çok sakin bir köpek enerji dolu bir kediden rahatsızlık duyacak, uyumak istediğinde sağa sola koşan bir kedi onu sürekli ürkütecektir. Yaşlı köpeklere kendisi gibi sakin karakterli bir kedi; hareketli bir köpeğe ise sakin veya korkak bir kedi yerine kendisi gibi hareketli bir kedi seçimi uygun düşer. Kedi seçiminde duygulanıp acıdığınız veya çok şirin bulduğunuz zıt karakterdeki bir dostu eve getirmektense, karakteri köpeğinizinkine uygun bir dost eve getirmeniz yerinde olur. Böylelikle birçok sorunu bu şekilde önlemiş olursunuz.

Köpeğiniz henüz yavruysa benzer huyları taşıyan bir kedi yavrusuyla iyi anlaşacaktır. Köpeğiniz yetişkin ise eve alacağınız kedinin 3 – 5 aylık olmasına ayrıca dikkat edin. Köpekle daha önce hiç yaşamamış ve tecrübesiz olan yetişkin kedilerin bazıları ilk başta köpekten korkarlar. 3 – 5 aylık bir kedi köpekten çok fazla korkmayacaktır.

Hazırlık

Seçtiğiniz kediyi eve getirmeden önce bir takım hazırlıklar yapmanız gerekir. Yeni katılacak kedinin kokusuna alışması için kedinin kokusunu taşıyan bir giysiyi eve getirip köpeğinizin koklamasına izin vermelisiniz. Sonra kedi için mama, su kabı, tuvalet, oyuncak ve tırmalama tahtasının bulunduğu ayrı bir oda hazırlamanızda fayda vardır. Güvende olduğunu hissederek rahatsız edilmeden tuvaletini yapabilmesi için kedi tuvaletinin köpeğinizin ulaşamayacağı bir yerde olması çok önemlidir. Bazı köpeklerin kedi dışkısını yemek gibi bir alışkanlıkları olduğunu da unutmamak gerekir.

Kediyi eve getirmeden önce hem köpeğinizin hem kedinizin mama yemiş olması onları sakinleştirir. İkisinin tırnaklarını da keserseniz, muhtemel bir kavgada meydana gelebilecek yaralanmaları önlemiş olursunuz.

Birbirine Alıştırmak

Kediyi taşıma kabında eve getirebilirsiniz. Bu şekilde köpek kediyi, kedi de köpeği görebilir ama birbirlerine ulaşamazlar. Kediyi eve sizin getirmeniz en doğrusudur, çünkü köpek sizi sürü başı olarak kabul ettiği için sizin getirdiğiniz bir dostu daha kolay kabul eder. Köpeğinize zor hakim olursanız veya köpeğiniz çok heyecanlanırsa, birinin onu tasma ile kontrol etmesi daha kolay olacaktır. İlk tanışmaları çok iyi veya kötü de geçebilir. Bunu önceden bilmeniz mümkün değildir. Bundan etkilenmemeye ve sakin olmaya çalışmalısınız. Köpeğiniz sizin hissettiklerinizi hemen anlar ve benimser. Eğer siz heyecanlanırsanız, o da daha fazla heyecanlanır ve dolayısıyla kedi de bu durumdan olumsuz etkilenir. Eğer siz sakin olup kendinizi rahat hissederseniz, köpeğinizin duyduğu heyecanı biraz azaltmış olursunuz.

Kedi ve köpek bu şekilde birbirleriyle tanıştırıldıktan sonra, kediyi ona hazırladığınız odaya götürüp orada serbest bırakın. O, odayı keşfedip yeni evine alışmakla meşgul olacaktır. Onunla ilgilenmeniz şu an çok önemli değildir. Köpeğinizle dışarı çıkıp onu dolaştırarak onunla oyun oynayabilirsiniz.

Kedi o odada artık rahat olduğunda, bu da birkaç gün sürebilir ve ilk alışmasından sonra göstereceğiniz ilgiye bağlı, evin diğer odalarını keşfetmeyi ve kokusuyla işaretlemeyi ister. Köpeğinizi tasmasından tutarak kedinin odadan çıkmasına izin verin. Köpeğiniz kediye karşı iyi davrandığı zamanlarda onu ödüllendirin. Zira köpeğiniz sizi mutlu etmek ister ve doğru yaptığını bu şekilde kolayca öğrenir. Kedi odadan çıktıktan sonra köpeğinizi odaya götürün ve orada bırakın.

En fazla bir saat olmak üzere kedi dışarıda köpeğiniz ise kedinin odasında dursunlar. Kediniz evin diğer odalarını dolaşırken köpeğiniz kedinin kokusuna alışır. Eğer iki kişiyseniz, her biri bir dostunuzun yanında kalabilir. Eğer köpeğiniz çok kolay heyecanlanıyorsa, onunla daha önce dışarı çıkıp oyun oynayarak yorulmasını sağlamanızda fayda var. Köpeğinize normalden daha fazla ilgi göstererek eve katılan dostun onun için bir avantaj oluşturduğu izlenimi de yaratabilirsiniz.

Kedi odadan çıkarken hiç sorun olmuyorsa, oda kapısını bir süre için açık bırakarak devam edebilirsiniz. Köpeğiniz içeri giremeyecek şekilde bir engel yerleştiriniz. Kedi bu şekilde isterse dışarı çıkabilir, isterse odaya çekilebilir. Bunu da birkaç kere denedikten sonra ikisi sizin gözetiminiz altında evde beraber dolaşabilirler. Ancak, birbirlerini gerçekten kabul ettiklerinden emin olmadan onları yalnız bırakmayın.

Bir Köpek Kediye Katılır

Kedili evinize bir köpek almayı düşünüyorsanız, ilk yapmanız gereken şey bir köpeğin havlama sesini kayıt etmek olabilir. Bu bant kaydını düşük sesle başlatarak her gün kediniz için çalın. Evde böyle bir ses olduğuna alışmalıdır. Her gün ses seviyesini az açarsanız, bu sese korkmadan alışacaktır. Kokuları taşıyan giysileri ikisine götürerek kokularına alışmalarına yardımcı olabilirsiniz. Köpek eve geldiğinde kedinizin mamasını korumak gibi bir derdi olmasın diye birkaç hafta önce onun mama ve su kaplarını köpeğin ulaşamayacağı yüksek veya başka bir yere yerleştiriniz. Yukarıda anlattığımız nedenlerden dolayı kedi tuvaletini de köpeğin ulaşamayacağı bir yere koymanız gerekir. Köpeğiniz eve geldiğinde kediniz o yeni mama ve tuvalet yerine iyice alışmış olsun. Kedinizin köpekten saklanabilecek yerlerin olmasına ve ilk tanışmada ikisinin tırnakları kısa kesilmiş olmasına özen göstermenizde fayda var.

Köpeği eve ilk kez getirdiğinizde onu kontrol edebilmeniz için tasmasından tutunuz. Hiç birini zorlamadan yavaşça koklamalarına izin verin. Kediniz belki merakla köpeğe yaklaşacaktır, savunmaya geçecektir veya kaçıp saklanacaktır. Sizin sakin olmanız gerekir ve birkaç dakika bekledikten sonra köpeği ona hazırladığınız odaya götürün. Artık önceki bölümde anlattıklarımızın aynısını izlersiniz. Kedinize çok ilgi göstermenizi de unutmayınız. Kedinizin ihmal edilmiş hissetmesini istemeyeceksinizdir. İkisi birbirlerini iyice kabul edene kadar da onları yalnız bırakmayınız. Çünkü siz yokken birbirlerini daha kabul etmemiş kedi ve köpeğin arasında olacakları bilemezsiniz ve kötü bir sürpriz ile karşılaşmanızı istemeyiz.

Yukarıdaki adımları izleyerek her şeyden önce birbirinin karakterine uyumlu dostlar seçtiğinizde bu iş çok zor olmayacak ve alışmaları da uzun sürmeyecektir. İmkanınız varsa, ikisini yavruyken tanıştırmak ve alıştırmak daha da kolay olacaktır.

Size kolay gelsin!

Regina RÖTTGEN/Zoolistan/Eylül 2005

KÖPEK BAKIMI " SU HAYAT KURTARIR "

SU HAYAT KURTARIR
Sıcak yaz günlerinde yapmanız gereken en önemli şey, sokak hayvanları için su koymaktır. 5 lt pet şişelerini ortalarından keserek alt kısmını sokak hayvanları için su kabı olarak hazırlayabilirsiniz. Bu su kaplarının üzerine HAYTAP’ın ( http://www.haytap.org/ ) hazırladığı aşağıdaki etiketi yapıştırırsanız su kabını başkalarınında doldurmasını veya en azından çöp sanılarak atılmamasını sağlarsınız.



Öneriler

Tüm seçenekleri gözden geçirmeden hayvan sahiplenmeyiniz.
Evinize aldığınız ve bakamayacağınızı düşündüğünüz hayvanları sokağa bırakmayınız.
Elinizden geldigince ikamet ettiğiniz yerlere yakın barınak ve derneklerle irtibata geçerek çalışmaları hakkında bilgi alınız. Bölgeniz için daha yapıcı çalışmalar yapmaları için teşvik ediniz.
Hayvan almaya karar verdiğinizde, hayvan hastanelerdeki ilanları, barınakları ziyareti, çevrenizdeki sokak hayvanlarını sahiplenmeyi öncelikli tutunuz.
Çevrenizdeki sokak hayvanlarını kısırlaştırıp, aşılatınız. (Veteriner hekimlerden kısırlaştırma kampanyası )
Kontrolsuz üreme, sokak hayvanları için olduğu kadar insan yaşamını da olumsuz yönde etkilemektedir.
Yetkililerin kısırlaştırma/aşılama çalışmalarına yardımcı olunuz.
Petshop’larda veyahut da hayvan satılan yerlerde gördüğünüz olumsuzlukları yetkililere bildirmekten çekinmeyiniz.
Aşılı ve secereli olarak satılan ve hasta olan hayvanları petshop’lara geri vermeyin ve aşı belgesi veren veteriner hakkında sikayette bulunun.
İmkanlarınız el verdiğince hukuk literatürünü gözden geçirerek sizin ve de hayvanların sahip olduğu haklar hakkında bilgi edinin. (Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısı)
Sahipsiz hayvan sorunun kaynağı biz insanlarız. Bizler sorumluğumuzu üstlenmediğimiz sürece bu sorunların sonu gelmeyecektir.
Stray Hearts, PAN
Protection of Animals in Need

Sokağınızdaki hayvanlara günde 5 dakika ayırarak çok, daha mutlu ve sağlıklı olmalarını sağlayabilirsiniz

Önce sokağın uygun bir yerine bir kap temiz su koyun.

Su, yaşamdır. Birçok sokak hayvanı su bulamadığı için ciddi sağlık sorunları ile karşı karşıya kalır. Su, bir hayvanın hem sağlığı hem de temizliğine devam edebilmesi için gereklidir. Sokak kedilerinin kirli görünümlerinin sebeplerinden biri de su bulamayışlarıdır. Güvende olmayan ve tükürüğü ile kendini temizleyecek kadar su içememiş olan bir kedi kendini temizlemekten uzak durur. Kuşlar ve köpeklerde sizin yapacağınız bu küçük vahadan faydalanacaklardır. Sokak hayvanları için büyük hazır pet su kaplarından birini keserek güzel bir su kabı yapabilirsiniz. Daha sonra su kabını sokağın uygun bir yerine (çöplüğe ya da arabaların sıkça park ettiği bir mekana değil) koyabilirsiniz. Sizin gibi hayvan dostları ile işbirliğine giderek su kabının her gün taze su ile dolu olmasını sağlayabilirsiniz. Bu arada su kabının kirli ya da pis olması halinde ya kabı temizlemeyi ya da yeni bir kap ile değiştirmeyi ihmal etmemelisiniz.

Evde artan ama bozulmamış yiyecekleri temiz bir kap içinde sokağın uygun bir yerine bırakın.

Hepimiz öyle veya böyle yenmeyen yemekleri çöpün derinliğine boşaltma kolaylığını tercih ederiz. Oysa ki yemek pişerken artan ya da yenmeyip kalan yemekler sokak kediler için altın değerindedir. Ama artan yemekleri kedilere verirken dikkatli olmalısınız. Bozulmuş yemekleri kesinlikle sokak hayvanlarına vermeyin. Hatta bozulmuş yemekleri çöpe atmak yerine tuvalete dökmelisiniz. Zira çöplüğü karıştıran hayvanlar için bozulmuş yemekler öldürücü olabilir. Sokak hayvanlarına yemek verirken çevreyi de kirletmemek adına yemekleri mümkün olduğunca bir kap içinde verin. Sokak hayvanları için büyük hazır pet su kaplarından birini keserek güzel bir yemek kabı yapabilirsiniz. Daha sonra yemek kabını sokağın uygun bir yerine (çöplüğe ya da arabaların sıkça park ettiği bir mekana değil) koyabilirsiniz. Eğer sokak hayvanları için daha fazla emek harcamak isterseniz (ki ne kadar faydalı bir iş yapmış olursunuz), onlara yemek de pişirebilirsiniz. Bir parça et ile pişirilmiş makarna ya da marketten getirirken kırılmış yumurtalardan yapılma bir omlet sokak hayvanlar için ne kadar faydalı olacaktır.

Sokak hayvanlarının kısırlaştırılmasına yardımcı olun.

Kısırlaştırma veteriner desteği gerektiren bir operasyondur. Bu sebeple maddi bir destek gerekmektedir. Bununla birlikte birçok veteriner sokak hayvanlarının kısırlaştırılması çabalarına ciddi destek vermektedir. Tek başınıza ya da sizin gibi hayvan dostları ile birleşerek sokak hayvanlarının kısırlaştırılmasına yardımcı olabilirsiniz. Kısırlaştırma açısından öncelikle erkek hayvanların tercih edilmesi daha doğru olacaktır. Zira erkek hayvanların kısırlaştırılması hem daha ucuz hem daha kolaydır. Erkek bir hayvanın kısırlaştırıldıktan bir gün sonra günlük yaşamına dönebilirken dişi hayvanların kısırlaştırılması tam bir operasyon gerektirmekte ve dişi hayvanların günlük yaşama dönebilmesi için en az bir hafta kontrol altında tutulması gerekir. Eğer dişi hayvanları kontrol altında tutabilme imkanınız varsa tabii ki dişi hayvanları da kısırlaştırabilirsiniz. Ama kontrol süresi boyunca çok dikkatli olmalısınız. Kısırlaştırma operasyonu öncesinde sokak hayvanlarını yakalamaya çalışırken nazik ve dikkatli davranmalısınız. Operasyon sonrasında mutlaka minimum kontrol süresi boyunca onu gözetiminiz altında tutmalı ve sokağa bırakmamalısınız. Özellikle anestezi sonrasında hayvanların bilinçleri tam açık olmadığından ayılana kadar olası kazalara uğramamaları için kapalı tutulmaları gerekir. Ayılma süresi boyunca su veya yiyecek verilmemelidir.

İstanbul’un bir türlü önüne geçilemeyen sokak hayvanları problemine İstanbul Veterinerler Odası kalıcı bir çözüm üretme yolunda ilk adımı attı. Şehrin bütün semtlerinde yaşayan, mahalleli tarafından iyi-kötü bakılan ve üremesine engel olunamayan sokak hayvanları bir kampanya ile kısırlaştırılacak. İstanbul Veteriner Hekimleri Odası, kendilerine bağlı 220 kliniğin katıldığı kampanyayla bir yıl içinde en az 5 bin hayvanı kısırlaştırmayı hedefliyor. Ancak kampanyanın verimli olabilmesi için İstanbulluların da destek olması gerek.
Veteriner hekimlerden kısırlaştırma kampanyası >>

Hasta sokak hayvanlarının sağlık desteği almasını sağlayın.

Hasta sokak hayvanları tamamıyla sizin yardımseverliğinize muhtaçtır. Onlara sağlayacağınız sağlık desteği yaşam kurtarıcıdır. Eğer veterinere götürme imkanınız yoksa ve size yakınlık gösteriyorsa (tutabiliyorsanız), yaralı bir sokak hayvanı eczanede satılan Betadin gibi acıtmayan tendürdiyotlar ile pansuman yapabilir, tahriş olmuş akan gözlerine yine eczanede satılan antibiyotikli göz damlalarından damlatıp göz pomadı (Teramicyn) sürebilirsiniz. Ama en doğru çözüm onun bir veterinerce görülmesini sağlamaktır.

Sokak hayvanları için doğal barınaklar oluşturun ya da mevcut barınaklarını korumaya çalışın.

Kaynak:http://www.fatihbelediyesiyedikulehayvanbarinagi.com/bolum/kopekler-hakkinda/ne-yapabilirim/

KÖPEK BAKIMI VE KÖPEK DAVRANIŞLARI

DEPREM HABERCİSİ KÖPEKLER

Deprem habercisi olarak köpeklerin tepkilerine güvenebilir miyiz?
Bir doğa olayı olan depremin ürettiği elektromanyetik alanın, algılama kapasitesi insandan çok fazla olan birçok hayvanı, daha deprem tesiri oluşmadan birkaç gün önceden dahi irkilttiği çeşitli bilimsel gözlemlerle ortaya konulmuştur. Bu nedenle bu tür canlıların deprem habercisi olma özelliği tarih boyunca araştırmacıların zihnini meşgul etmiştir.
Buna ilişkin elde edilen ilk belge tarihçi Diodorus Siculus’a aittir. Bu tarihçiye göre MÖ. 373 yılında Yunanistan’daki Helice depremi sırasında bir liman kenti olan Korint sular altında kalmadan beş gün evvel fare, yılan ve gelincikler kenti terk etmişlerdir.

Diğer ve yakın zamanıma ait örneklere göz atarsak 1755 Lizbon, 1960 Fas, 1963 Üsküp, 1971 Izu-Ohshima, 1975 Çin, 1977 İtalya, 1978 İran-Tabas, 1989 Santa Cruz, 1995 Kobe, Depremlerinin hepsinde, hayvanlarda deprem oluşmadan birkaç gün evvelinde başlayan garip hareketler kaydedilmiştir. İzmit ve Bolu depremleri öncesinde de binlerce insanımız hayvanlardaki bu garip davranışlara şahit oldular. 17 Ağustos depreminden sonra yapılan araştırmalarda, deprem öncesi bini aşkın sıra dışı olaydan bahsedildi ve bunların %50 si hayvanlarla ilgiliydi.

Hangi hayvan türünün daha fazla tepki verdiği bilimsel olarak izah edilememiştir. Balık ve sürüngenlerin daha duyarlı olduğuna dair ip uçları vardır ancak en fazla köpeklerin verdiği tepkilerden söz edilmektedir. Bununda muhtemel nedeni bu hayvanların yakın çevremizde olmalarıdır. Yine de bazı araştırmacılar, köpeği en duyarlı hayvanlar arasında saymaktadırlar.

Böyle olunca köpeklerin verdiği tepkilerin deprem habercisi olarak kullanılıp kullanılamayacağı tartışmalarını gündeme getirmektedir. Aşağıdaki bilgiler sanırım bu konuda yeterli fikir verecektir.

Nasıl Hissediyorlar?
Düşük frekanslı sesler, yer kabuğu titreşimleri, yer çekim anormallikleri, yer eğimindeki değişimler ve sismik dalgalar, deprem öncesi açığa çıkan çeşitli gazların kokuları, havadaki iyonizasyon değişimleri, elekromanyetik alan değişimleri gibi depremle alakalı doğa olaylarını gerek bizden daha gelişmiş duyu organları ve gerekse açıklanamayan diğer algılama yetenekleri ile hissedebiliyorlar.

Ne tür tepkiler veriyorlar?
Bu tepkiler, hayvanın deprem merkezinden uzaklığına, depremin niteliğine ve köpeğin bireysel özelliklerine göre değişmekle beraber, genellikle korku ve anksiyete belirtileridir. Örneğin:

Sürekli saklanma, kaybolma, dışarı çıkmayı veya içeri girmeyi reddetme
Anksiyete yani sıkıntı ve endişe
Psikojenik şok
Kaçma, havlama, uluma, ağlama
Havayı koklama, yeri kazma
Yabancılara karşı tepkisiz olan bir hayvanın yabancılara saldırması
Sahibinin yanından ayrılmama
Ani irkilme ve kulak kabartma
Veya korkudan dolayı tamamen tepkisiz kalma
Bu tepkiler laboratuar ortamında da gözlenebiliyor mu?
Evet; Bu tepkileri kontrollü ortamlarda izleyebilmek için çeşitli deneyler yapılmıştır. Örneğin; 1996 yılında Osaka Üniversitesi Yer ve Uzay Bilimleri laboratuarında hazırlanan deney ortamında, hayvanlar suni olarak oluşturulan elektromanyetik bir alana alınmış ve bu hayvanların panik halinde kaçışları ve huzursuzlukları kameradan izlenmiştir. Yine havadaki iyonizasyon değişimleri laboratuar ortamında oluşturulmak suretiyle hayvanların tepkileri incelenmiştir.

Deprem tahmin merkezlerinde hayvan davranışlarından nasıl faydalanıyorlar
Genellikle iki yöntem kullanılıyor, birincisi telefonla bilgi veren bir gözlemciler ağı kurmak, ikincisi ise bir laboratuarda kontrollü şartlar altında tutulan hayvanların davranışlarını izlemek.

Bu çalışmalar arasında en iyi örneğe Çin’de rastlamaktayız. Çin Devleti 1970 yılından itibaren muhtemel bir depreme karşı kitlesel bir hazırlık programı başlattı. 1974 yılında deprem beklentisi iyice artması üzerine, 100.000′den fazla gözlemci, hayvan davranışları, su kaynakları, hava ve suyun ısısı, bitkiler gibi depremin muhtemel habercilerini gözlemeyle görevlendirildi. 1974 yılının aralık ayında hayvan hareketlerinde görülen anormallikler üzerine yerleşim alanları boşaltıldı ve oluşan 7.3′lük deprem sonucunda kimseye bir şey olmadı ve 10.000.000 kişi, mutlak bir ölümden kurtuldular.


Bu davranışlara deprem habercisi olarak güvenebilir miyiz?
Tek bir hayvanın tepkilerine asla güvenemeyiz. Çünkü;

Hayvanların depreme olan tepkileri standart değildir. Bazıları hiçbir tepki vermeyebilir, bazıları bir depreme tepki verirken diğerine vermeyebilir.
Gözlemler hayvan davranışı konusunda deneyimsiz ve ön yargılı kişiler tarafından yapılabilmektedir.
Verilen tepkiler depreme özgü olmayabilir. Yani hayvanlar benzeri tepkiyi meteorolojik olaylara da verebilmektedir.
Peki bu tepkilere hangi şartlarda ve ne kadar güvenebiliriz?
Hayvan davranışlarını izleyerek depremin tam olarak zamanını anlamak mümkün değildir. Ama, depremin yaklaşmasına dair sinyalleri alabilmek mümkündür.

Çin’de Deprem Tahmin Merkezi, hayvanlardaki garip davranışların git gide bir artış göstermesi nedeniyle birçok kez deprem alarmı vererek insanların bölgeden tahliye edilmesini sağladılar. Üç büyük depremin haricinde bir çok alarm boşa çıktı. Ancak bu gözlemler sayesinde, en az 7,3 şiddetinde olan üç büyük depremde onbinlerce insanın burnu bile kanamadan kurtulması, harcanan emeklerin boşa çıkmadığını gösteriyor. Yani on depremden birisi tahmin edilebilse dahi bu binlerce insanın hayatının kurtulması anlamına geliyor.

Özet olarak, geniş bir alanda yaşayan hayvanların çoğunda, aniden ortaya çıkan ait garip davranışların deneyimli kişiler tarafından gözlenmesi ve jeofizikçilerin bu verileri deprem öncesi yaşanan diğer doğa olayları ile birlikte değerlendirmesi sonucunda, muhtemel bir depremin önceden tahmin edilme olasılığı yükselecektir. Daha güvenilir bir deprem haberci olmadığına göre, insanlarımız bu olanaktan faydalandırılmalıdır.

Prof. Dr. Tamer Dodurka
İ. Ü. Veteriner Fakültesi İç Hastalıklar Anabilim Dalı Başkanı

18.08.2004

KÖPEK EĞİTİMİ

Köpek Eğitimi
Sık sorulan sorular

5 gundur evimizde yaklaşık iki aylık olan Pug cinsi erkek bir yavrumuz var. Geceleri ara sıra aglıyor ve sabahları cok erken uyanıp havlamaya, aglamaya baslıyor. Gun icerisinde devamlı ilgileniyorum, yalniz birakmıyorum, isyerime de goturuyorum. Evde tuvalet egitimi icin gazete kagitlari ile kapladigimiz birkac metrekarelik bir alanda tutuyoruz. Evde sadece kucaga alarak veya beraber yurumek sartıyla disari cikariyoruz. Aglamasına care olarak ne yapabilirim?

*Köpeğinizin uyuduğu kutuya küçük bir el radyosunu sesini az açarak koyabilirsiniz. Ya da eski tip kurmalı çalar saatlerden de konabilir. Bunlar köpeğinizin yanlızlığını giderecektir

Benim 1.5 yaşında dişi bir sibirya kurdum var.Bundan önce hiç eğitim almadı.Yani sizin de yazdığınız gibi toplumda insanları rahatsız ediyor.Çevremde duyduklarıma göre bu yaş eğitim için biraz geç bir yaşmış.Gerçekten öyle mi? Öyle değilse sizin eğitim için bir tesisiniz var mı? Yardım ederseniz sevinirim
*Köpeğiniz eğitim için geç kalınmış değil. Her yaşta eğitim yapılabilir

.. Benim bir alman kurdum var kurban bayramından 3 hafta önce ağır bir hastalık geçirdi hiç bir şey yiyip içmiyordu. veterinere götürdük serum tedavisi yaptı 1 kaç iğne vurdu şükür köpeğim iyileşti ama boyu çok kısa kaldı şuan 3.5 aylık falan eşleştirmek uygun olurmu diye sormak istiyorum bir bir türlü eğitemiyorum eğitmem için gerekli bilgileri yollarsanız sevinirim saygılar
*3.5 aylık köpeğiniz daha ergenlik çağına girmemiştir. eşleştirmek istesenizde bu mümkün olmayacaktır.Köpek eğitimi ile bilgi istiyorsunuz ama, çok geniş olan bu konuyu burada anlatmak oldukça zor olacaktır. Size kitapçılarda satılan köpek eğitimi kitaplarını öneririm. Bu kitaplarda konu ile ilgili geniş bilgi bulabilirsiniz.

1 ay önce 18 aylık bir golden aldık temel eğitimi ve tuvalet eğitimi de almış. iki kere kakasını eve yaptı. Bu sabah bira ez gezdirildi yağmur vardı ondanmı bilemiyorum hem kakasını hem çişini aynı anda yapmış. bu sabah biraz şımarık davrandı bize tepkimiydi bilemiyorum.İlk köpeğimiz biryerde yanlışmı yapıyoruz yoksa sindirmesini beklemedik bilemedim.
*Öncelikle köpeğinizin öğünlerini düzenleyin. Yetişkin olduğu için günde bir öğün verebilirsiniz. Köpeğinizi yemek yedikten ve uyandıktan sonra yarım saat içerisinde tuvalete çıkarırsanız sorununuzun çözüleceğine inanıyorum. Golden’lar çok zeki hayvanlardır ve genelde tuvalet konusunda problemler. Geçiş döneminde ufak tefek sorunlar oluşabilir, biraz sabırlı olmanızı tavsiye ederim.

Benim 8 yaşında bir çoban köpeğim var.Onun zeki olduğunu düşünüyorum. Ancak yabancılara karşı oldukça saldırgan. Bu yaşta eğitimi mümkün mü?
*Köpeğinizin kişiliği artık oturmuştur.Bu yaştan sonra eğitim imkansız değildir, ancak çok zordur

2 hafta önce 2.5 aylık golden retriewer aldım adını koda koyduk.kodayı evde besleyeceğiz tuvaletini gazete kağıdına yaptırmaya çalışıyoruz ama o gazete kağıtlarını parçalıyor ve kesinlikle üstlerine yapmıyor evin her yerine çişini yapmayı tercih ediyor…ne yapmam lazım
*Sitemizde tuvalet eğitimi ile ilgili ayrıntılı bilgi verilmektedir.İlgili yeri okumanızı öneririm (eğitim / genel eğitim )

15 aylık bir boxer ım var. Bize geldiğinde 7 aylıktı. Önceki yuvasında neler yaşadı bilemiyorum ama biz her koşulda sevdik onu.Hatamız belki çok sevmekten kaynaklandı ama Pasha bize geldiği günden beri inanılmaz ürkek.Evi koruması filan sözkonusu değil. Bizim aşırı sevgimiz sonucunda sanırım birazda şımardı.kendine olan özgüvenini sağlaması nasıl mümkün olur. Kendi hekimimizden çok net yanıtlar alamadık.Ve ben endişeliyim bırakın bizi kendini bile koruyamayak durumda. Ne yapabiliriz?
*Köpeğinizin geçirdiği ağır travmalardan dolayı korkak olabilir. Sorunun çözülebilmesi için köpeğinizin muayenesi gerekli. İlaç kullanması gerekli olabilir.

Veteriner hekim
Murat ilgün

KÖPEK " BARINAKLAR VE REHABİLİTASYON PROGRAMLARI "

Ülkemizde sahipsiz hayvanların toplandığı bakımevlerine “rehabilitasyon merkezi” adı verilir; şimdiye kadar buralarda, gönüllülerin çabalarını saymazsak, bu adı hak edecek hiçbir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu yazıda, bakımevi köpeklerinin en asgari olarak rehabilitasyonunun nasıl olması gerektiğine değiniyorum.
Artık, hangi bakımevi bu adı hak ediyor siz karar verin.
Eğer, sahipsiz köpeklerin bakımevinde rehabilite edilmesi amaçlanıyorsa öncelikle bakımevi koşulları bu amaca uygun olarak düzenlenmeli, deneyimli ve bu işi severek yapacak, yeterli sayıda personel sağlanmalı ve en önemlisi rehabilitasyondaki amaç netleştirilmelidir. Amaç, bu köpekleri tekrar alındığı yere bırakmaksa farklı, bakımevinde yaşatmaksa farklı programlar uygulanır.

Rehabilitasyon programı en azından şunları kapsamalıdır:

1- Yeni getirilen köpeklerin karantina süreci içersinde mizaç özelliklerinin gözlenmesi.
2- Psikolojilerine uygun olarak hazırlanmış ortamlara, özellikle katılacağı gruba gözetim altında yavaş bir şekilde uyum çalışmaları
3- Birbirine denk köpek gruplarının oluşturulması ve grup içi güç dengesinde sürekliliğin sağlanması
4- Uyum sağlayamayan köpeklerin ayrılması
5- Davranış sorunlarının giderilmesi
6- Sahiplendirilen veya alındığı yere bırakılacak köpeğin yeni ortamına uyum çalışmaları

Bakımevine ilk getirilen köpek uzun bir süre, uyum sağladığı yaşam alanından ve sosyal ilişki halinde olup yaşam için destek aldığı ve güven içinde olduğu sürüsünden ayrılmanın çöküntüsünü yaşar.

Geldiği yer nasıl bir yerdir?
Kendisini nasıl bir tehlike beklemektedir?
Bunlar bir süre de olsa köpeğin psikolojisini zorlayan bilinmezliklerdir.
Köpeğin bu zorlukları aşmasında en önemli görev onlara sevgi ve güven verecek, onları anlayabilecek ve onlarla empati kurabilecek barınak personeli ya da gönüllülere düşmektedir.

Gelen köpeğin davranışları karantina sürecinde izlenir ve mizacı hakkında fikir edinilir.
Bazı bakımevlerindeki köpekler birbirlerinden ayrı tutulurlar. Ayrı bölümlerdeki köpeklerler arasında sosyal ilişkilerin olmaması, köpekler arası hiyerarşinin kurulmasını önler. Bu kurulmadığı takdirde sürü düzeni de kurulmaz ve diğer bölmelerdeki köpekler zaman zaman tehdit olarak algılanır. Bu durumda köpek kendini güvende hissetmez. Bu çok önemli bir stres nedenidir; çünkü, insan ya da hayvan fark etmez, bir canlının yaşam için en önemli gereksinimi güvenliktir. Koşullara uyum sağlayan köpek, bir süre sonra tel örgünün kendi güvenliği için önemini fark eder ve diğer bölmedeki köpekleri, ani hareketlerde bulunmadıkları takdirde umursamamaya başlar.

Bazı bakımevlerinde ise köpekler gruplar halinde yaşarlar. Bir köpek grubunun oluşturulması kolay değildir. Köpekler kendi aralarında bir düzen kuracaklardır. Bu düzenin kurulmasına birtakım müdahaleler yararlı olabilir ya da düzenin kolay kurulması için dikkatli bir seçim ve bir süre gözlem yapmak gerekir. Bazı köpekler çok ezik, bazıları ise çok baskın olduğu için grup halinde yaşamaya uygun değildirler.

Grup yaşamında en önemli husus tüm bireylerin karnını doyurabiliyor olmasıdır. Bunun için ya yemekler çok bol olur ve alan içinde birbirinden uzak mesafelere yerleştirilir ya da grup oluşturulurken güç dengesine dikkat edilir. Aksi takdirde kavgalar kaçınılmazdır.
Güç dengesi hesaplanırken sadece fiziksel yapı göz önüne alınmaz. Bazı ufak yapılı köpeklerin diğerlerinden daha baskın olduğu görülebilir. Bu nedenle bireylerin davranış özellikleri gözlenmeli, bunlar not edilmeli ve bu bilgilere göre gruplar oluşturulmalıdır.
Grup konusunda bilinmesi gereken diğer bir husus da bu güç dengesinin sabit olmayışıdır. Hayvanların yaşı, fiziksel ve ruhsal sağlık durumları ve bizlerin bilmediği bazı etkenler nedeniyle bireyler arasında denge her zaman değişebilir ve sürü düzeni oluşması için kavgalar tekrar başlayabilir. Bu hemen hemen her sürüde gözlenebilecek bir olaydır. Bu nedenle bireylerin davranış özellikleriyle ilgili gözlemlere sürekli devam edilmelidir.
Köpeklerden bazıları küçük gruplarda sorun çıkardığı halde, bazıları büyük gruplarda sorun çıkarabilirler. Köpeğin yeri değiştirilerek sorun giderilebilir. Adaptasyon çalışmalarına rağmen hiçbir gruba uyum sağlayamayan köpekler ayrı tutulmalıdır.
Bakımevlerinin şartları ne kadar kusursuz olursa olsun, uzun yürüyüşler ve keşifler için programlanmış buna uygun bir fizikle yapılanmış bir hayvanın gezinti gereksinimlerinin yanı sıra insanlarla ve kendi aralarında sosyal bağlar ve iletişim kurma, rütbe belirleme, teritoryum (güvenlik alanı) belirleme vb. gibi köpekler için son derece önem taşıyan gereksinimlerini karşılamak olanaksızdır. Bu tür doğal gereksinimlerin karşılanmaması aşağıdaki davranış bozukluklarının oluşmasına yol açabilir:

. Mama kabı benzeri eşyaları tahrip edici davranışlar
. Korku ve anksiyete
. Diğer köpeklere yönelik saldırganlık
. Aşırı havlamalar
. Eziklik
. Oburluk
. Takıntı davranışları (Kuyruk yeme, volta atma vb)
. Pika (gıda niteliğinde olmayan maddeleri yeme)
. Koprofaji (dışkı yeme)
. Anoraksiya nervosa (asabi iştahsızlık)
. Yavru yeme ya da yavrulara karşı ilgisizlik

Görüldüğü gibi bakımevindeki hayvanların rehabilitasyonu ve davranış sorunlarının giderilmesi başlı başına bir iştir. Hele ki, bu kadar çok sayıda köpeğin bir arada tutulduğu ortamlarda rehabilitasyon neredeyse olanaksızdır.
Gerçek rehabilitasyon ve davranış tedavisi ancak köpeğin hak ettiği yerde, yani sıcak bir yuvada gerçekleşir.

Prof. Dr. Tamer Dodurka
Veteriner İç Hastalıklar ve Psikoloji Uzmanı

KÖPEK BAKIMI "Yazın Ev Hayvanlarımızla İlgili Sık Sorulan Sorular"



Ev hayvanlarımızda yaz aylarında sık rastlanan sorunlar nelerdir?

. Havalar ısınmaya, otlar yeşermeye başlar başlamaz kene ve pire gibi dış parazitler görülmeye başlar. Bunlar hem deride hem de iç organlarda çeşitli sorunlara yol açarlar. Keneler hayvanı kansız bırakabilir, hatta felç edebilir. Bunun yanı sıra, çeşitli parazitlerin, babesyozis, erlişiyozis gibi hastalıkların köpekler arasında yayılmasında rol oynarlar.
. Baharın gelmesiyle yoğunlaşan çiftleşmeler nedeniyle FIV benzeri bulaşıcı hastalıklar, cinsel organlara yerleşen tümörler ve bu organlara ait diğer hastalıklarda artış görülür. Bunun ardından doğumlar başlar ve yavru köpeklerde kanlı ishal ve gençlik hastalığı benzeri bulaşıcı hastalıklara ve iç parazitlere sık rastlanılır.
. Sıcak ve nemli havalarda solunum ve dolaşım sistemi hastalıkları tetiklenir. Kalp krizleri ve tansiyon sorunlarından dolayı ölümler bu mevsimde daha sıktır.
. Gıda maddelerinin çabuk bozulması nedeniyle gıda zehirlenmeleri ve ishaller daha fazla izlenir.
. Mevsimsel kıl dökülmeleri, alerji başta olmak üzere çeşitli deri sorunları, göz ve kulak hastalıklarına da yazın daha sık rastlanır.
. Özellikle uzun kıl örtüsüne sahip ırklar için kuru pisi pisi otları sorun oluşturur. Bilindiği gibi pisi pisi otları girdiği bir yerden kolay çıkmayan, bazen de batabilen otlardır. Köpeklerin gözüne, kulağına, ağzına ve buradan boğazına, hatta cinsel organlarına girip ciddi rahatsızlıklara yol açabilirler. Yine uzun kıllı hayvanların özellikle parmak aralarına batabilir ve hatta deri altında daha derin yerlere ulaşabilirler.
. Sıcak ve güneş çarpmaları yaza özgü sorunlardır.


Isı ve güneş çarpması durumunda nasıl bir ilk yardım uygulanabilir?

Veteriner hekime ulaştırana kadar hayvan sahibinin yapabileceği tek şey soğuk suyla ıslatılan ve sürekli değiştirilen bezlerle hayvanın yükselmiş olan beden sıcaklığını düşürmeye çalışmaktır. Gerekirse soğuk duşlar da uygulanabilir.

Pire ve keneyle mücadelede kedi/köpek sahibi ne gibi yöntemlere başvurmalı?

Bu konuda çok etkili ilaçlar bulunmaktadır. Banyo veya toz şeklinde uygulanan ilaçlar mevcut kene ve pirelerden kurtulma amacıyla uygulanabilir. Fakat bu tarz ilaçların koruyucu etkisi yoktur ve ilacın etkisi geçince parazitler tekrar görülür. Ancak, damla ya da sprey formunda uygulanan bazı modern ilaçlar, bu parazitlerden hem kurtulma hem de uzun süreler korunmada yarar sağlarlar. Bu ilaçlar derinin hemen altında bulunan yağ dokusuna nüfuz edip vücuda yayılır ve 1-1,5 ay süreyle etkili olurlar.
Ancak, bu tarz ilaçların hiçbiri hayvanımızı keneden tam olarak uzak tutmaz. En etkili ilaca rağmen köpeğimizin üzerinde tek tük keneye rastlayabiliriz. Ama bu kene kısa bir süre sonra, çoğalmaya olanak bulamadan ölür ya da köpeği terk eder.
Çeşitli market ya da veteriner kliniklerinde bulunabilen pire tasmaları da korunma amaçlıdır. Fakat, hem keneye hem de pireye etkili olan ruhsatlı tasmalar sadece veteriner kliniklerinde satılırlar.

Sıcaklardan daha fazla etkilenen yaşlı ve şişman hayvanlarımız için nelere dikkat etmeliyiz?

Güneşten en fazla etkilenen hayvanlar şişman, yaşlı, kısa tüylü ve basık burunlu hayvanlardır. Her hayvan için geçerli olsa da özellikle bu hayvanlar güneş ışınlarının dik geldiği öğle saatlerinde dolaştırılmamalı, güneş altında bağlı tutulmamalı, havalanması yetersiz ortamlarda uzun süre bırakılmamalı, aşırı hareketlere ve oyunlara izin verilmemeli ve tok karınla gezdirilmemelidir. Özellikle, İngiliz ve Fransız bulldogları, Boston terrier, Pug, Japanez chin ve Pekinua ırkları gibi burunları basık olan köpek ırklarına daha fazla dikkat edilmelidir.

Yazın özellikle uzun tüylü kedi ve köpek sahiplerinin en fazla şikayet ettiği konulardan biri olan kıl dökülmesinin nedenleri hakkında bilgi verir misiniz.

Bu soru sorulunca hemen şunu hatırlatmakta yarar görüyorum: Kedi ve köpeklerde “tüy” terimin kullanılması çok yaygındır ama doğru değildir. Doğrusu “kıl” olmalıdır. Kanatlılar için “tüy” terimi kullanılabilir.

Kılları olan her canlıda kıl dökülmesi gözlenir. Çünkü bu kılların belli bir ömrü vardır; normalde dökülen kılların yerine yenisi çıkar. Köpek ve kedi gibi her yanı kılla kaplı canlılarda bu olay daha fazla göze çarpıcıdır.

Her mevsim değişikliklerinde ama özellikle yaz aylarının başlarında kıl örtüsü yenilenir. Bu nedenle hayvanlarda kıl dökülmelerinde ciddi bir artış gözlenir. Bu dökülmeler sonunda hayvanın derisi çıplak kalmıyorsa veya deri üzerinde kızarma, kabuklanma gibi durumlar söz konusu değilse fazla endişelenmemelidir. Ancak, kıl örtüsünde bu değişiklik uzun sürerse ya da gecikirse (örneğin yaz sonuna gelindiği halde hala tamamlanmamışsa) bir sorundan bahsedilebilir. Özellikle doğru beslenmeyen hayvanlarda kıl örtüsünün değişimi uzar ya da gecikir. Söz konusu değişimi hızlandırmak için bu dönemdeki hayvanlar daha fazla taranmalıdır.

Beslenme yetersizlikleri, özellikle omega 3 ve 6 yağ asit noksanlıkları, biotin başta olmak üzere çeşitli vitamin yetersizlikleri, hayvanın çok sık ve uygun olmayan şampuanlarla yıkanması, güneş ve tozlu ortamlar nedeniyle derinin nemliliğini kaybetmesi gibi bakım hatalarından dolayı kıl dökülmeleri artar. Bunun yanı sıra çeşitli deri ve troid gibi hormon hastalıkları olmak üzere neredeyse tüm hastalıklarda kıl sağlığı da bozulur ve ciddi kıl dökülmeleri baş gösterebilir

Kıl dökülmesinin hayvanımıza ya da bize herhangi bir zararı var mı?

Kılların, deriyi dış etkenlerden, sıcak ve soğuktan koruma gibi işlevi vardır. Kılların aşırı döküldüğü ve derinin çıplak kaldığı durumlarda güneş ve sıcağın zararlı etkileri daha fazla görülür.

Ayrıca, uzun kıllı kediler yalanma yoluyla fazla kıl yutarsa, bu kıllar birtakım sindirim sorunlarına yol açabilir

Bunların dışında bu kılların hayvana ya da insana herhangi bir zararı yoktur. Ancak kıllar üzerinde olabilecek mikrop ya da parazitler, bu kılların yutulmasıyla vücuda alınabilirler. Bu hastalık etkenlerinin kıllardan başka bir çok yolla da alındığı unutulmamalıdır.

Yaz aylarında kedi ve köpeğimizin beslenmesinde nelere dikkat etmeliyiz?

Şüphesiz sıcak havalarda hayvanların beslenmesine daha fazla itina gösterilmelidir. Ağır ve yağlı gıdalardan uzak durulmalı, sindirimi kolay besinler tercih edilmeli, hayvan fazla doyurulmamalıdır.
Yaz aylarında günde bir sefer besleyip hayvanının midesini şişirmek yerine günlük miktarı en az ikiye bölmekte yarar görmekteyim.
Yine sıcaklar etkisiyle yemeklerin kolay bozulacağı göz önüne alınıp hayvanın önünde uzun süre yemek bırakılmamalıdır.
Suyu sık sık değiştirilmeli ve susuz kalmamasına özellikle dikkat edilmelidir.

Yazla beraber seyahatler de artıyor. Bu seyahatlerde nelere dikkat edilmeli?

Yolculuğa çıkmadan önce hayvan çok fazla doyurulmamalıdır. Özellikle yaz aylarında hayvanlar bagajda veya havasız kalacağı kutularda taşınmamalıdır. Seyahat boyunca sık aralarla molalar verilmeli, dolaştırılmalı ve su ihtiyacı giderilmelidir.
Yolculuk sırasında hayvanın sakin olmasını sağlayan bazı ilaçlar yaygın olarak kullanılmaktadır. Ancak, bu ilaçların tansiyon düşürücü etkileri olduğu için özellikle sıcak havalarda çok dikkatli olunmalı, yaşlı ve tansiyon sorunları olan hayvanlarda kullanılmamalıdır.
Park halindeki arabalar içersinde kesinlikle hayvan bırakılmamalıdır. Araç, gölgede bile olsa pencereler kapalıysa hayvanımız için risk büyüktür. Ayrıca, gölge diye bıraktığımız araç bir süre sonra, bulutun gitmesi veya güneşin konumunu değiştirmesi nedeniyle güneş altında kalabilir.

Sahibiyle beraber denize girip su keyfi yapan köpekler hangi risklerle karşı karşıya kalıyor; hayvan sahipleri nelere dikkat etmeli?

Boğulmayı saymazsak, su keyfinin en önemli risklerinden biri kulağa su kaçmasıdır. Hayvan sahibi, köpeğin genellikle çok derin olan kulak kanalını kurulayamaz. Köpek başını sağa sola sallayarak bu sudan kurtulmaya çalışır ama bazı ırklarda kulak kanalının yapısı buna fazlaca izin vermez. Bu köpeklerde bir süre sonra kulak sorunları başlayabilir ve hayvan sahibi, köpeğinin başını bir tarafa eğik tutması, başını salması, kulağını elletmemesi veya kulaktan pis bir kokunun gelmesiyle durumun farkına varabilir.
Köpeklerin denize girmesine elbette izin vereceğiz ancak, denizden sonra yapılacak banyoyla hayvanın üzerinde kalan kumlar ve tuzlar iyice giderilmelidir. Aksi takdirde hassas derili hayvanlarda çeşitli deri sorunları şekillenebilir.

Prof. Dr. Tamer Dodurka
Veteriner İç Hastalıklar ve Psikoloji Uzmanı