14 Temmuz 2008 Pazartesi

FLAT COATED RETRIEVER







Flat Coated Retriever



Düz Tüylü Retriever, tüylü bacak, göğüs ve kuyruğu ile orta uzunlukta siyah ya da ciğer rengi zarif bir ırkdır. Alın çıkıntısı neredeyse hiç belirgin olmayan uzun başı, zarif ve geniş bir burun kısmına sahiptir. Gözler koyu kahve ya da ela rengidir. Orta büyüklükteki kulakları kafaya yatık taşınır. Siyah tüylülerde burun siyah, ciğer rengi tüylülerde kahverengidir. Göğsü derin ve geniştir. Sırtı kısa ve güçlüdür. Bacaklar adaleli ve yere diktir. Patiler oval ve güçlüdür.
Karakteri Düz Tüylü Retriever çocuklarla arası mükemmel ideal bir aile köpeğidir. Zeki, aktif, dost canlısı ve insana doğal sevgisi olan bir ırktır. Bazıları biraz fazla dost canlısı olabileceğinden misafirler bu ilgi ve sevgiden sıkılabilir. Bu, oyundan hoşlanan hareketli köpek, yavruyken biraz fazla hareketli ve talepkardır. Yine de erişkin olduklarında dışarıda çok enerjik içerde ise sessizdirler. Bu sosyal ırk ailesinden çok fazla ilgi ve sevgi bekler. Düz Tüylü Retriever diğer köpekler ve ev hayvanları ile iyi anlaşır. İtaatkar ve eğitilebilirliği oldukça yüksektir. Ancak çabuk sıkılır. Eğitim seansları kısa ve eğlenceli tutulmalı uzun tekrarlardan kaçınmalıdır.
Yaşam Ortamı Düz Tüylü Retriever apartman hayatı için tavsiye edilmez. Bol bol koşturabileceği orta büyüklükte bir bahçeye gereksinim duyar. Ailesiyle yakın olmak ister bu nedenle en ideali içerde yaşayıp dışarda oynayabileceği bir hayat tarzıdır.
Egzersiz İhtiyacı Bu ırkın yoğun bir günlük egzersize ihtiyacı vardır. Özellikle avdan ve yüzmekten hoşlanır. Düz Tüylü Retriever mükemmel bir koşu arkadaşıdır.
Bakımı Düz Tüylü Retriever'ın uzun tüyleri haftalık tarama ve bazen az da olsa makasla düzeltme gerektirir. Orta düzeyde tüy döker.
Kökeni Düz Tüylü Retriever, İrlanda Setter'i, Labrador, Su Köpeği ve St. John's Newfoundland gibi yerleşik ırkların 1800'lerde çaprazlanmasından oluşturulmuş bir ırktır. Bir kaynak Collie'nin de bu çaprazlamaya katıldığından bahsetmektedir. Birinci Dünya Savaşı başlarında oldukça popüler bir ırktı. Daha sonra Golden ve Labrador Retriever'ın gölgesinde kalmıştır. Düz Tüylü Retriever, sadece mükemmel bir su kuşu köpeği olmasının yanı sıra aynı zamanda ideal de bir aile köpeği olduğundan daha fazla ilgiyi hakketmektedir. Bu köpeklerin sezgileri çok güçlüdür ve mükemmel koku alma yetenekleri vardır. Düz Tüylü Retriever, sık çalı ve ağaçlıklı araziler de dahil her alanda mükemmel bir av köpeğidir. İyi yüzücüdür ve bataklık arazide de iyi çalışır.

LABRADOR RETRIEVER














Kökeni
Labrador Köpeği’nin tarihçesini kavrayabilmek için önce Kanada’nın bir idari bölgesi olarak Labrador konusuna kısaca değinelim. Labrador, Newfoundland Eyaletinin bir alt bölümüdür. Aslında Newfoundland bir adadır. Bu eyaletin, kıta Kanadasındaki bölgesi Labrador adını alır. Ada kesimi ise bizatihi ada’nın adı olan Newfoundland adı ile anılır.Köpek ırklarının tarihçesi konusunda fazla hassas olan yazarlar, Labrador adýna raðmen, bu köpeðin, coðrafi olarak Labradorlu olmadığını ifade etmektedirler. Labrador köpeği, Newfoundland adasının, aşagı Newfoundland – Lesser Newfoundland veya St. John’s Newfoundland adýný taþýyan bölgesinden gelmektedir. St.John, Newfoundland eyaletinin baş şehri olup, adanın en güney kesiminde bulunmaktadır.Labrador köpekleri, başlangıçta orta büyüklükte, sık tüylü köpeklerdi, sadece vurulan avı sudan çıkartıp getirmekle kalmaz balık ta tutup getirirlerdi. Aynı zamanda, buzlu suların içerisinde, küçük balıkçı kayıklarını çeker ve balıkçılara ağ çekmek gibi türlü yardýmlarda bulunurlardı. Ancak, daha sonraları, köpekler üzerinden alınan ağır vergiler dolayısile, Newfoundland eyaletinde, bu köpeklerin nesli büyük ölçüde tükenmeye başladı.
Bu arada, 1800 lü yılların içinde, bir miktar Labrador köpeði, Kanada'dan ingiltereye götürülmüş ve retriever öbeğindeki başka köpeklerle eşleştirilmişti. işte bu şekilde türün idamesi sağlanabilmiş oldu.
Bir diðer enteresan husus ta, Labradorlu olmayan bu köpeğe, Labrador adını ilk defa veren kişinin, 1887 yılında Lord Malmerbury adındaki bir ingiliz oluşudur. Uzun süre bu köpekler, ingilterede, dağlık arazilerdeki avlanmalarda kullanıldılar.Başlangıçta, köpek yetiştiricileri, Labradorun siyah renkli olanlarını tercih ediyorlardı. Sonradan sarı veya çikolata renkliler de aranmaya başlanıldı, bugün yine de siyah renkliler revaçtadır.Labrador, ingiliz Köpek klüplerince, 1903 te, Amerikan Köpek Klüplerince de 1917 de tesçil edildi. Bu cinsin popülerliği zaman içinde devamlı surette arttı ve 1991 de zirveye ulaştı.
Labrador Retriever, Türkçede kısaca Labreador olarak tanınan bir av köpeğidir. Av köpeklerinin retriever öbeğine dahildir. Retriever’ler daha önce bir vesile ile bahsettiðimiz gibi, avcının vurduğu avı düştüğü yerden alıp, taşıyan bir beceriye sahiptirler.
Labradorun özelliği, suya düşen avı da sudan çıkartıp getirebilmesidir, dolayısile bilhassa ördek avında son derecede yardımcı olmaktadır. Labrador sağlam yapısı sayesinde en soğuk sulara duraksamadan girer.
Karakteri
*Labrador Retriever, duygusal ve sabırlı bir köpektir.
*Oldukça zeki, sadık, itaat etmeye hevesli ve hareketlidir.
*Özellikle de suda oynama bayılır.
*Çocuklara karşı olmak üzere mükemmel bir karakteri vardır.
*insanlarla olmayı çok sever ve ailesinin parçası olduğunu hissetmeye gereksinimi vardır.
*Yavruyken çok iyi sosyalleştirilmezse yabancılarla bazıları mesafeli olabilir.
*Bu köpekler bekçi köpekliği yapabilir; ama her ne kadar bazılarının koruma yaptığı bilinse de koruma köpeği değildir.
*Kendi başlarına çok bırakılırlarsa eşyalara zarar verici olabilirler.
*Labrador'a çok güçlü bir boynu olduðu için erken yaþta tasmasýný çekmeden yürümesi öðretilmelidir.
*Yarışma kanından gelenler av kanından gelenlerden genellikle daha ağır ve uysaldır.
*Av kanından gelenler daha enerjik ve hareketli olabilir.
*En iyi eşlik köpekleri genellikle bu iki kanın karışımıdır.
*Bu ırk oldukça popülerdir.
*Labrador, Golden Retriever'dan biraz daha dominant ve bağımsızdır.
*Av, iz sürme, vurulan avı geri getirmek, bekçi köpekliği, narkotik, körler ve sakatlar için rehber köpek, arama & kurtarma, agility ve itaat yarışmalarında başarılıdır.

Familya: Av köpeği, avı bulup getiren köpek
Diğer Adları: Labrador Ritrivır
Rengi: Sarı; çikolata rengi; çoğunlukla siyah
Çıkış Yeri: Kanada
Çıkış Tarihi: 1800'ler
Orjinal İşlevi: Suda avı bulup getirme
Günümüzdeki İşlevi: Suda avı bulup getirme, rehber, itaat yarışmaları, bulma getirme saha yarışmaları
Ortalama Ömür: 10-12 yıl
Kilo Erkek/Kilo Dişi: 29-36/25-32 kg
Boy Erkek/Boy Dişi: 57-62/55-60 cm
Temel Özellikleri
Labrador Retriever, duygusal ve sabırlı bir köpektir. Oldukça zeki, sadık, itaat etmeye hevesli ve hareketlidir. özellikle de suda oynama bayılır. çocuklara karşı olmak üzere mükemmel bir karakteri vardır. İnsanlarla olmayı çok sever ve ailesinin parçası olduğunu hissetmeye gereksinimi vardır. Yavruyken çok iyi sosyalleştirilmezse yabancılarla bazıları mesafeli olabilir. Bu köpekler bekçi köpekliği yapabilir; ama her ne kadar bazılarının koruma yaptığı bilinse de koruma köpeği değildir. Kendi başlarına çok bırakılırlarsa eşyalara zarar verici olabilirler. Labrador'a çok güçlü bir boynu olduğu için erken yaşta tasmasını çekmeden yürümesi öğretilmelidir. Yarışma kanından gelenler av kanından gelenlerden genellikle daha ağır ve uysaldır. Av kanından gelenler daha enerjik ve hareketli olabilir. En iyi eşlik köpekleri genellikle bu iki kanın karışımıdır. Bu ırk oldukça popülerdir. Labrador, Golden Retriever'dan biraz daha dominant ve bağımsızdır. Av, iz sürme, vurulan avı geri getirmek, bekçi köpekliği, narkotik, körler ve sakatlar için rehber köpek, arama & kurtarma, agility ve itaat yarışmalarında başarılıdır. Neler Yapar? Koku alma duyusu çok gelişmiştir. Efendisiyle uyum içinde çalışmayı bilir. Bataklık ve sulu arazilerde avı getirme konusunda mükemmeldir. Suya dalma alışkanlığını yüzyıllarca sürdürmüş, ağlarını toplayan balıkçılara yardımcı olmuştur. Soylu, sağlıklı ve dayanıklı bir köpektir. Labrador Retriever çalışmayı seven enerjik bir köpektir. Bol egzersize gereksinimi vardır. Labrador obur olabilir bu nedenle diyetine ve egzersiz düzeyine dikkat edilmelidir. Kökeni Bir zamanlar "St John Köpeği" diye bilinen Labrador Retriever en popüler köpek ırklarından biridir. Kanada, Newfoundland'da geliştirilmiş bir ırktır. Labrador buzlu sulara atlayarak balıkçıların ağlarını kıyıya çekmek için eğitilirdi. 1800'lü yıllarda Labrador'dan Ingiltere'ye getirilen köpeklerin vurulan avı geri getirme güdüleri daha güçlendirildi. Kibar ve sevgi dolu karakteri nedeniyle en iyi aile köpeklerinden biridir.

BASINDAN "HASTABAKICI GOLDEN RETRIEVER ""



Köpegi Robot onun hasta bakicisi oldu
Fransa''da yasayan 6 yasindaki Alexis Martin, tekerlekli sandalyeye bagimli durumda. Ancak annesinin moral olsun diye aldigi köpek, küçük çocugun tüm hayatini degistirdi Özel yetistirilmis bir köpek olan Robot, Alexis''i uyandiriyor, onu okula götürüyor, hatta sinifta bile yaninda oturuyor. Robot, hem Alexis''in hem de ailesinin moral kaynagi oldu TEKERLEKLI sandalyeye mahkum olmak, özellikle de arkadaslariyla kosup oynamak isteyen küçük bir çocuk için dünyanin en zor seyi. Her yil dünyada binlerce çocuk tekerlekli sandalyeye mahkum oluyor ve çevresi tarafindan yeterli derecede sevgi ve destek göremedigi için sosyallesemiyor, toplumdan uzaklasiyor. Fakat genetik bir kas rahatsizligi yüzünden bacaklarini kullanamayan Alexis Martin, kendisiyle ayni kaderi yasayan diger çocuklardan daha sansli. Fransa''da yasayan Alexis, kullanamadigi bacaklarinin acisini, bir senedir kendisine evde, çocuk parkinda, sokakta, hatta okulda eslik eden köpegi Robot sayesinde asmayi basardi. 6 yasindaki küçük çocuk, Golden Retriever cinsi köpegi sayesinde yasadigi acilari da sikintilari da unutmayi basardi. MORAL OLSUN DIYE ALDI FRANSA''DA yayinlan haftalik dergi Paris Match''ta yayinlanan haberde, Alexis''in köpegi Robot''la birlikte geçen hayati anlatiliyor. Dergiye konusan Alexis''in annesi Christele Martin, oglunun asla yürüyemeyecegini duydugu zaman göz yaslarina hakim olamadigini söylüyor. "Doktor, Alexis''i kontrol ettikten hemen sonra bana oglumun asla yürüyemeyecegini söyledi. Belden asagisinda bulunan kaslari asla kullanamayacakti. Bir anne için bunu duydugu andan daha aci bir an olamaz" diyerek o günleri anlatan ve Alexis için kurdugu hayallerin bir anda yikildigini belirten Christele, yasadigi bu sokun ardindan tekrar kendisine gelmesinin biraz zaman aldigini söylüyor. "Yikilmistim. Ama çok kisa bir süre içinde kendime gelmem gerekiyordu. Çünkü eger ben yikilirsam, herkes yikilirdi. Bunun oglumun gelecegi için olmamasi gerekiyordu" diye konusuyor. Anne, oglunun hastaligini ögrenmesinin ardindan, Alexis''e moral kaynagi olsun diye köpegi Robot''u satin aldi. DÖNÜM NOKTASI OLDU ROBOT''UN evlerine gelisi Christele, Alexis ve 3 yasindaki Amandine için tam bir dönüm noktasi oldu. Aile kisa sürede bu hastaligin aci gerçegiyle daha rahat yüzlesmeyi basardi. Christele, "Oglumun hastaligini hepimiz neredeyse unuttuk. O zeki, hem de yasitlarindan daha zeki bir çocuktu. Bu yüzden okula gitmesinde hiçbir sakinca görmedim. Özellikle de yaninda Robot varken" diyerek 3 yasindaki Robot''un ailenin hem hastaliga, hem de hastalik sonrasi hayata bakis açisini degistirdigini söylüyor. 53 komutu anlayip, söylenenleri yapan ve dünya çapinda özellikle engelli insanlara tavsiye edilen Golden Retriever cinsi olan Robot, Alexis için tam bir arkadas. Sabah 07.15''te Alexis''i yatagindan o kaldiriyor. Annesi, Alexis''i okula gitmek için hazirlarken yaninda bekliyor. Daha sonra Alexis, kahvaltisini yaparken onunla çizgi filmleri izliyor. Sonra da onunla okula gidiyor. OKULDA DA YANINDA OKULDA Alexis''in sinifinda bütün günü yaninda geçiren Robot, onun yardima ihtiyaci oldugu zamanlarda destek oluyor. Kalemini düsürürse ona bulup geri getiriyor. Arkadaslariyla oynarken onun kendini tek basina hissetmesine engel oluyor. Bütün bunlari bir arkadas gibi yapan ''kader arkadasi köpek'' asla Alexis''in yanindan ayrilmiyor. Bu da Alexis''in en çok ihtiyaç duydugu seyi, yani sürekli ilgi ve bakimi sagliyor. Küçük bir çocuk, özellikle de o yasta tekerlekli sandalyeye mahkum olan bir çocuk için en zor sey çevresinin tepkisi. Robot sadece varligiyla bile olasi tepkileri yumusatiyor. TÜM AILEYI MUTLU ETTI LAVAL yakinlarinda bulunan Saint Bokuluna giden Alexis, Robot sayesinde okulun en çok sevilen ve aranan yüzleri arasina girmis bile. Kimse okulda Alexis''e sorgulayan gözlerle bakmiyor. Alexis''in ögretmeni Monique Douillet de, "Alex''in varligi sinifa bir zenginlik getirdi. Çocuklara da büyük bir ders oldu. Hepimiz kitaplarda okunarak alinamayacak bir ders aldik" diyerek Alexis''i köpegi Robot''un sinifta bulunmasini desteklediklerini söylüyor. Anne Christele Martin, Robot''un sadece Alexis''in okul yasamina degil ev yasamina da iyi geldigini düsünüyor. Alexis''in hastaligini onlara tek hatirlatan seyin haftada iki kez hastanede kontrol edilmesi oldugunu söyleyen Christele, "Oglumun durumundaki herkese böyle bir arkadas gerekli diye düsünüyorum" yorumunu yapiyor.

BASINDAN " HAYVANLARLA REHABİLİTE ÜZERİNE "




HAYVANLARLA REHABİLİTE ÜZERİNE




Türkiye'de ilk kez spastik çocuklar için köpek eğitimi başlatıldı."Royal Dog" adlı kulübün "dört ayaklı doktorları" engelli miniklerle 24 saat bizzat ilgileniyor. Dünya genelinde yaygın olarak kullanılan spastik çocuklar için köpekli tedavi yöntemi Türkiye'ye de geldi. Engelli minikleri topluma kazandıran uygulama, bir köpek kulübünün öncülüğünde başlatıldı. "Royal Dog" adlı kulüp, farklı cinslerden köpekleri bir hastabakıcı gibi eğitip, spastik çocukların hizmetine sunuyor. Köpek yıllarca çocuğun yanından ayrılmıyor, yardımcısı ve arkadaşı oluyor. Royal Dog'ın Türkiye'deki pek çok engelli çocuğa umut olacağını belirten eğitmen Güngör Çilli, yöntemin Türkiye'de yaygınlaşmasıyla birlikte sadece çocukların değil, ailelerin de huzura kavuşacağını söyledi.
Avrupa'da köpek yetiştiriciliği alanında eğitim gören Çilli, "Türkiye'de engelli çocuklar için hizmet veren kuruluş sayısı çok az. Engellilere özel okullar bile yeni yeni açılıyor. Eminiz ki köpekli tedaviye ihtiyaç duyacak pek çok aile vardır. Bir doktor arkadaşımın ısrarıyla açtığımız bu kulüp minik hastalarımıza gülmeyi öğretecek" dedi. Çilli en ilgili ailenin bile özürlü çocuğuyla 24 saat boyunca ilgilenemeyeceğini, köpeğin bir çocuğun ruh halini anlayarak ona yardımcı olabileceğini de sözlerine ekledi. KÜÇÜK EVE KÜÇÜK KÖPEK Engelli çocuklar için "Golden Retreiver", "Labrador" ve "Alman çoban köpeği" cinslerinin tercih edilmesinin, uyum açısından daha verimli olacağını belirten Çilli, "Bu köpekler yaklaşık 15 yıl boyunca hizmet verebilir.
Hiç konuşmadan belli hareketlerle veya hissederek çeşitli görevleri yerine getirebilirler. Dünyadan soyutlandığını hisseden çocuklar bu sayede iyileşebilir. Yürüyemeyen çocuklar için tekerlekli sandalye ne ise, spastik çocuklar için de bir köpek en az aynı şeydir" diye konuştu. Cins bir köpeğin 750 ile 1000 dolar arasında alınabileceğini belirten Çilli şöyle devam etti:"Köpekleri bir yaşından itibaren eğitiyoruz, birkaç ay içinde de çocuğa alıştırıyoruz. Köpekli yaşam bahçeli evi olanlar için kolay oluyor. Bu ailelere Alman çoban cinsini tavsiye ediyoruz. Dar gelirli ve evi müsait olmayan ailelere ise küçük ama zeki cinsleri öneriyoruz. Ayrıca cinsi ne olursa olsun tüm köpeklerimizi saldırgan olmamaları ve havlayarak çevreyi rahatsız etmemeleri için ayrı bir eğitime tabi tutuyoruz. Böylelikle şikayet gelmiyor."
Güngör Çilli bu yöntemin Türkiye'de uygulaması zor bir yöntem olduğunu da söylemeden geçemedi: "Türkiye'de ne yazık ki yanlış bir zihniyet var. Bir köpekten ya canavar olması veya yabancı olan herkese saldırması bekleniyor. Umuyoruz ki bu tabuyu spastik çocukların sevimli dostları yıkacak." HASTABAKICI ADAYLARI EĞİTİMDEHastabakıcı köpekler genellikle Alman çoban, labrador cinslerinden seçiliyor. Çünkü bu cinslerin eğitimleri daha kolay; bir çocuğa sınırsız sevgi ve ilgi gösterebiliyorlar. Ayrıca en küçük bir hareketi bile emir kabul ediyorlar. Hatta çocuğun sezgilerine göre bile davranabiliyorlar.Sokak köpekleri, görmeyenlere rehberlik etmek için eğitilecekÇevre ve Sokak Hayvanları Derneği ile Altı Nokta Körler Derneği, sokak köpeklerini görme özürlülere yardımcı olmak üzere eğitecekler. Proje Türkiye''deki tüm görme özürlülere rehber köpek sağlarken, sokaklardaki sahipsiz köpekleri de yuva sahibi yapmayı amaçlıyor. Uzun zamandır çözüm aranan birbirinden bağımsız iki ayrı sorun sivil toplum örgütlerinin çalışmasıyla çözülecek. Çevre ve Sokak Hayvanları Derneği ile Altı Nokta Körler Derneği arasında imzalanan anlaşmaya göre, sokak köpekleri ''rehber köpek'' eğitiminden geçirilerek görme engelli kişilere verilecek. Proje için kollarını sıvayan Çevre ve Sokak Hayvanları Derneği Başkanı Fatma Balkanlı geniş kapsamlı bir kampanyayla projeyi duyuracaklarını belirterek, şunları söyledi.: ‘‘Proje için ilk etapta vatandaşları rehber köpekler konusunda bilgilendirmek amacıyla reklam ve halkla ilişkiler çalışmaları yapacağız. Buna paralel olarak televizyon, gazete ve dergilerde konuyu anlatacağız. Projenin mimarlarından Çevre ve Sokak Hayvanları Derneği üyesi Ayfer Uzunoğlu da tüm tanıtım kampanyalarının ücretsiz olarak MS reklam adına Bülent Fidan tarafından yapıldığını, projenin öncelikli olarak sponsor desteğine ihtiyacı bulunduğunu belirtti: ‘‘Tanıtım kampanyasında Rehber Köpek Projesi''nin dünyadaki örnekleri, ülkemizde neler yapılacağı, nasıl isleyeceği anlatılacak. Sponsor desteği ve bağışlarla proje yürüyecek. Köpekleri özel merkezlerde beş ayda eğitip isteyen görme engelliye teslim edeceğiz. Bu merkez için gerekirse Almanya''dan bu konunun uzmanı eğitmenler getirtilecek. ’’ Iki derneğin projesi planlandığı gibi gerçekleşirse sokak köpeklerini eğitecek merkezlerin bu yıl içinde kurulması ve ilk rehber köpeklerin önümüzdeki yildan itibaren görme özürlülere teslim edilmesi bekleniyor. 7 aylık eğitim gerekiyor Dr. Tamer Dodurka (I.Ü Veterinerlik Fakültesi) Görme engellilere rehberlik yapacak köpeklerin iki aylıkken seçilmesi ve eğitime başlanması gerekir. Sakin mizacı, eğitilebilme özelliği yüksek ve zeki köpekler tercih nedenidir. Köpek çok iri ya da küçük olmamalı. Alman Çoban, Labrador, Golden Retrıever ya da bu son iki irkin melezleri en uygun ırklardır. Bu özellikleri taşıdığı takdirde tüm köpekler rehber olabilir. Rehber köpekler insanlara, kedi dahil diğer hayvanlara, çocuklara, farklı kokulara, ses ve gürültülere, trafiğe, otomobil, tren, metroyla yolculuğa sosyalleşme döneminde alıştırılır. Üç aylıkken bu eğitim tamamlanır. 11-12 aylıkken beş ay sürecek esas eğitim baslar. Köpek her ortamda sahibinin komutlarına itaat etmeyi, engeller önünde durmayı ve yavaşlamayı, kalabalık ortamlarda yapması gereken davranışları, karsıdan karsıya geçmeyi öğrenir.
Cahit AKYOLHürriyet Gazetesi 25/03/2003

BEST DOG CLUB " PAKONUN SAYFASINDA "

Köpeğinizle hafta sonu kaçamağı yapınHaftada bir gününüzü köpeğinize ayırmanız gerektiğini unutmayın. İstanbul’da oturuyorsanız, köpeğinizle yaşayacağınız hafta sonu kaçamağının adresi Ömerli olabilir. Bölgede pek çok köpek kulübü var. Bunlarden biri de Best Dog Club. Sırapınar köyündeki çiftlikte köpeğiniz ve ailenizle birlikte keyifli zaman geçirebilirsiniz. O yemyeşil bahçede oynarken, siz kafede kahvenizi içebilirsiniz. Best Dog Club’da köpeklere butik pansiyon hizmeti de veriliyor. Tatile çıktığınızda gözünüz arkada kalmadan köpeğinizi emanet edebileceğiniz bir mekan.Kalan köpeklere doğal içerikli mamalar veriliyor, her köpek ayrı ayrı ya da anlaşan gruplar halinde sahada oynuyor, sosyalleşiyor. Eğitim almasını isterseniz, 20 yıldır bu işe emek vermiş olan Güngör Çilli’den yardım alabilirsiniz. Eğitimler uluslararası standartlarda yapılıyor. Siz orada yokken köpeğinizin neler yaptığını bilmek isterseniz, kendisine ait blog’u takip edebilirsiniz. Gamze Göksoy ile Güngör Çilli, eğitim ve pansiyon hizmeti alan köpeklerin güncelerini tutup, hikayelerini kopekegitimibakimi.blogspot.com/’da yayınlıyor. www.bestdogclub.com. Tel: (216) 435 80 57- 435 77 92. Deniz BİLİROĞLU

BASINDA PANSİYON HİZMETLERİMİZ







BEST DOG CLUB " BASIN HABERLERİ - ATAŞEHİR LIFE DERGİSİ "




BEST DOG CLUB " BASIN HABERLERİ - HÜRRİYET GAZETESİ GAZETESİ "




KÖPEĞİNİZLE HAFTA SONU KAÇAMAGI YAPIN

BEST DOG CLUB " BASIN HABERLERİ - SABAH GAZETESİ "


BEST DOG CLUB " BASIN HABERLERİ - POSTA GAZETESİ "


KÖPEK BAKIMI VE PSİKOLOJİSİ

KÖPEK BAKIMI " DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI "
Davranış bozukluğu olan köpek, normal bir köpek değildir. Normal köpeklerin eğitim programları,bu bozuklukların giderilmesinde yarar sağlamaz. Ancak psikiyatrik tedavi yanında davranış değişimi programı uygulanması gerektiğinde, klasik eğitim yöntemlerinden yararlanılmaktadır.Davranış bozukluğunun tedavisinde, öncelikle problem ile bu problemi doğuran motif ve bunun kalıcılığını sağlayan takviyeler teker teker ortaya konulmalıdır.Bunu başarabilmek için, psikoloğun detaylı şekilde çalışması ve hayvan sahibinin çözüm için istekli ve sabırlı olması gerekir. Yine hayvan sahibine büyük iş düşmektedir; zira problemi tanımak için gereken veriler hayvan sahibinden alınacaktır. Bu arada, birçok hayvan sahibi kendi hatalarını gizlemek ister. Tabii ki bu durumda, problemin kaynağına inmek iyice güçleşir.Ayrıca şu hususa değinmeden geçemeyeceğim: Davranış bozukluklarının pek azı kalıtsaldır, bir kısmı da organik hastalıklara bağlıdır ama çoğunluğu, köpeğin özellikle gelişim çağındaki çevresinin etkisiyle oluşmaktadır. Hayvanın en yakın çevresi ise, birlikte yaşadığı sahibidir. Her zaman söylediğimiz gibi, bir köpeğin ruhsal durumu, beraber yaşadığı ailenin ruhsal durumundan doğrudan etkilenir. O halde, bu vakaların çözümünde önemli prensiplerden biri de, sahibinin hatalı davranışları terk etmesi ve hayvanın davranışlarını etkileyen olumsuz çevre şartlarının düzeltilmesidir. Aksi takdirde hiçbir ilerleme sağlanamaz. Uyuşturucu bağımlısı insanları düşünün; çeşitli yöntemlerle, gayet iyi tedavi olup, bu alışkanlıklarını bırakabiliyorlar. Ancak bunların önemli bir kısmı, hastaneden çıkıp, eski ortamlarına döndüklerinde tekrar uyuşturucuya başlıyorlar.Örnek teşkil etmesi bakımından bir vakamı bütün boyutlarıyla size aktarmak istiyorum. Bu vakada, problemin çözümünde hayvan sahibine düşen sorumluluğun ağırlığını siz de fark edeceksiniz:Hasta: 3,5 yaşında , Lhaso Aspo ırkı, Topak isimli erkek köpek.Hasta sahibinin şikayeti: Topak’ın, evde beraber yaşadığı köpeklerden biri olan Biber’e sürekli saldırması.Durum: Evde dört kişilik bir Lhaso Apso ailesi var; Baba Topak, Anne Loliş, erkek yavru Biber ve Biber’in kız kardeşi Tombiş.Yakın zamana kadar, köpekler arasında hiçbir problem yoktu. Ancak altı ay evvel, Tombiş ilk kızgınlığını gösterdi. Bu aylarda, erkek kardeşi Biber de cinsel olgunluğa ulaşmıştı. Tombiş’in kızgınlığı esnasında baba Topak, Biber’i kıskanmış ve ona ilk defa bu zaman saldırmıştı. Geçen zaman içinde, saldırılar iyice yoğunlaştı ve iki hayvan, aynı ortamda yaşayamaz oldular.Saldırı her zaman tek taraflı, yani Topak’tan kaynaklanıyor, ama genç olan Biber daha güçlü olduğu için, Topak zararlı çıkıyordu. Buna rağmen, Topak saldırılarına devam etmekteydi.Hayvan sahibi, soruna çözüm bulabilmek için, bu iki köpeği birlikte eğitime gönderdi. Eğitim süresince, iki köpek aynı kafeste kaldığı halde hiçbir kavga olmadı. Fakat eğitim bitip, köpekler eve geldiğinde kavgalar tekrar eski şiddetiyle devam etti. Bu sefer, eğitimci eve çağırılıp, evde eğitim çalışmaları yapıldı, ancak bir sonuç alınamadı. Eğitimci, Topak saldırıda bulunmak istediği zaman kızılmasını ve gerekirse cezalandırılmasını önerdi.Ev halkının köpeklere davranışı ise oldukça duygusaldı ve şimdiye kadar hiçbir problem çıkmadığı için köpekler üzerinde hakimiyet kurulması gereği kesinlikle düşünülmemişti.Vakayı analiz etmek gayesiyle, önceki bölümlerde öğrendiklerimizi burada bir kere daha hatırlayalım. Köpeklerin ataları bir sürü içinde yaşayan sosyal hayvanlardır. Sürü yaşamı evcil köpekler için fazla önemli olmadığı halde, içgüdüsel olarak sürü içinde yaşamaktan mutlu olurlar. Eğer ortamda her şey bolsa, birbirleriyle sürtüşmezler. Ancak bir şeylerin paylaşılması gerekiyorsa hiyerarşik sürü düzeni kurmaya mecbur olurlar. Bu düzen kurulurken, genellikle en güçlü ve iddialı köpek lider olur. Ancak bu, dinamik bir süreçtir; bir alt seviyedeki hayvan, liderlik için liderin zayıf anını kollar ve lideri yenebileceğini hissettiği zaman liderlik mücadelesi başlar. Lider, teslimiyeti kabul eder ve liderliğinden vazgeçerse kavga durur.Vakanın yorumu ve problemin tarifi: Yavru dişi köpek, kızgınlığa gelene kadar evde paylaşılması gereken bir durum olmadığı için, dört köpek arasında sürü düzeni kurulmasına ihtiyaç duyulmamıştı. Ancak kızgınlıkla beraber, liderlik mücadelesinin başladığını görüyoruz. Baba köpek, yeterince güçlü olmadığı halde liderlik iddiasında bulunuyor ve Biber’e karşı dominant agresyon gösteriyordu. Aslında Biber, güçlü olmasa teslimiyet gösterecek ve sorun kalmayacaktı. Bu vakada, birinin iddiacı, diğerinin ise güçlü olması nedeniyle sürü düzeni kurulamamakta ve Topak’ın dominant agresyonu gittikçe şiddetlenmektedir.Tanı: Sürü düzeninin kurulamayışından kaynaklanan dominant agresyon.Tedavi: Tedavi çalışmaları, dışardan yardımla sürü düzeninin kurulması prensibine dayanmalıdır. Bu amaçla yapılacaklar aşağıda sıralanmıştır.1- Kastrasyon: Liderlik iddiası ve dominant agresyonun kökeninde, testosteron hormonu önemli bir rol oynamaktadır. Literatürde bu hormonun varlığına son vermeyle, yani kastrasyonla, bu tür vakalarda % 60 oranında iyileşme sağlanacağı bildirilmektedir.2- Liderin belirlenmesi ve liderlik pozisyonunu almasının sağlanması: Bu ailede, baba köpek genç köpeğe göre güçlü değildir ve zaman geçtikçe, bu fark daha da artacaktır. Ortada tek problem, babanın liderlik iddiasıdır. O halde, bu iddiayı ortadan kaldırmaya yönelik bir çalışma gerekir. Baba köpek, zaten bir süre sonra yeterince güçlü olmadığını kabul edecek ve iddiadan vazgeçecektir. Ancak, bu süre uzun olabilir ve bu arada, kanlı kavgaların yaşanması kaçınılmazdır. Bu nedenle, bu sürenin kısaltılması zorunluluktur. Yani bir an evvel, genç köpeğin lider olması sağlanmalıdır. Yine bu süre zarfında, ailenin de köpekler üzerinde hakimiyeti kurulmalıdır.a) Lider, yemek yemede öncelikli olan hayvandır. Bu nedenle, evde ilk önce aile fertleri yemek yiyecek ve bu arada, köpeklere sofradan yiyecek uzatılmayacaktır. Köpeklere de sırayla yemek verilecek ve öncelik, genç köpeğe tanınacaktır. Diğer köpeklerin, özellikle babanın, bu olayı kontrol altında izlemesi sağlanacaktır.b) Sevilme hakkı ilk önce genç köpeğe sağlanacak, baba köpek, sevilmek için kucağa geldiğinde alınmayacak, ama bir süre sonra hayvan sahibi, kendi isteği ile onu kucaklayacaktır.c) Eğer kısırlaştırma yapılmadıysa dişi köpekler kızgınlığa geldiğinde, çiftleşmede öncelik genç köpeğe tanınacaktır.3- Medikal tedavi: Dominant agresyona karşı bir ilaç kullanılacaktır. Bu ilaç, agresyona karşı fayda sağladığı gibi, liderlik hakkı tanınmadığı için, baba köpekte gelişebilecek stres ve anksiyeteye karşı da fayda sağlayacaktır.4- Zıt koşullandırma ve desensitizasyon (duyarsızlaşma) tedavisi: Bu iki köpek günde birkaç kere ve ilk zamanlarda oldukça uzak mesafelerle bir araya getirilecektir, baba köpeğe genç köpek gösterilir gösterilmez ödül verilecek ve köpek okşanarak güzel sözler söylenecektir. Ödülün daha yararlı olması için, bu uygulamalar aç karnına yapılacaktır. Ödül verildikten kısa bir süre sonra, genç köpek uzaklaştırılacak ve aynı uygulamalar tekrarlanacaktır. Baba köpek uzak mesafede gördüğü genç köpeğe tepki vermemeyi öğrendiğinde, onu daha yakın mesafelere alıştırmak için, bu uygulamalara devam edilecektir. Bir süre sonra baba köpek için, genç köpeği görmek bir ödül gibi algılanacak ve bu köpeği görmeyi arzulayacaktır.Sonuç: Havyan sahibi, isteseydi, kavgacı köpeklerden birini başkasına vererek, kendi açısından problemi çözebilirdi. Ancak köpeklerinin iyiliği için, zor olanı seçti ve bu can sıkıcı tedaviye uydu. Ama sonuçta herkes mutlu oldu. Bu saygıdeğer davranışı, keşke her hayvan sahibinden görebilseydik. ABD’deki binlerce köpek, psikolojik bozukluklar nedeniyle ötenazi edilmezdi.
Prof. Dr. Tamer Dodurka

KÖPEK PSİKOLOJİSİ VE BAKIMI

KÖPEK BAKIMI " KÖPEĞİNİZ VE STRES "
Stres ve kompulsiyon: Hayvanlarda görüp anlam veremediğimiz bir çok davranışın tek sebebi...Stresin çağımızın hastalığı olduğu söylenir. Çünkü çağın getirdiği gelişmiş, teknoloji, arabalar, yollar, beton binalar, şehir gürültüsü vs. bunların tamamı, hiçbir canlının doğasında olmayan stres faktörleridir. İnsan dahil bütün canlıların içsel organizasyonu, doğal yaşam koşullarına uygun şekilde teşkil edilmiştir. Doğadan uzak yaşama mecburiyeti, canlıların içsel çatışmalarını artıran bir faktör haline gelmiştir. Bu durum, sadece biz insanoğlu için değil, bizimle birlikte kentler de yaşamaya mecbur ettiğimiz hayvanlarımız için de geçerlidir. Hatta kentsel çevre şartları, strese en az bizim kadar duyarlı olan hayvanlarımızı belki de bizden daha da fazla etkilemektedir.V. Virga'ya göre hayvanlarda strese yol açan çevresel faktörlerden bazıları;- Yetersiz mental (beyin) uyarım,- Yetersiz egzersiz,- Yetersiz iletişim,- Sosyal izolasyon,- Çatışma ve engellemeler,- Pet veya aile bireylerinin sayısında artma ya da azalma,- Pet veya aile bireylerinin sağlık durumunda değişmeler,- Pet veya aile bireylerinin rutinlerindeki değişimler,- Yeni ev ya da çevre,- Pansiyon ya da hastaneye yatırılma,Stres, canlının iç güdüsel dürtülerine ters düşen dış faktörlere adapte olma sürecidir. Bu nedenle organizma için yararlı ve gereklidir. Hatta bazı araştırıcılara göre stres olmasaydı, canlılar değişen dünya şartlarına adapte olmaz ve nesillerini sürdürmeyi başaramazlardı.Ancak şiddetli stres, ya da strese yol açan faktörler bazen organizmada anksiyete(*) ve depresyon gibi daha farklı adaptasyon stratejileri olarak karşımıza çıkarlar. Bunların tamamında beyin kimyasında da bir takım değişimler oluşmaktadır. Bu değişimlerin amacı da organizmayı değişen çevre şartlarına adapte edebilmektedir. Bazen bu değişimler organizmanın aleyhine olabilecek kadar şiddetli olabilir ve bu durumda tedavi edilmesi gerekir. Tedavi edilmeyen canlı stres ya da anksiyeteyi kendi imkanlarıyla çözmeye çalışır ve sıkıntısını başka davranışlara kanalize eder. Kanalize edilen bu davranışların başında kompulsiyonlar gelir. Yani hayvanda stresle başa çıkmanın yolu kompulsif davranışlardır. Bu davranışlar, hayvanın kontrol altına alamadığı, tekrarlayıcı, takıntı halini almış, amaçsız davranışlardır.Bazı araştırıcılara göre, insanlarda kompulsiyonu genellikle zihinsel bir uyarım başlatırken hayvanlarda, dışardan gelen bir uyarım başlatmaktadır.Bu tür problemler için söylenebilen "Nöroz" terimi köpekler için tartışılmaktadır. Yine bu tür problemlere "obsesif kompulsif bozukluklar" denildiğini duymuş olabilirsiniz. Obsesyon terimi, düşüncede takıntıları ifade ettiği için köpeklerde tartışmalıdır. Bu tartışmalar netleşmediği için, bu tür problemlerden "kompulsif" terimini kullanmak daha doğru gibi görünmektedir.Sık sık kompulsif davranışla birlikte bahsedilen "stereotipik davranış" terimi ise hayvanda hiçbir amaca hizmet etmeksizin yapılan ve kalıp olarak diğer hayvanlardakiyle aynı yapısal özelliklere sahip olan tekrarlayıcı davranışları ifade eder. Kompulsiyonlara benzer ancak daha şiddetli, düzenli ve süreklidir. Hayvanın, kompulsif davranışlara kıyasla stereotipik davranışları kontrol etmekte daha az çaba gösterdiği izlenir. Hayvanlarda çoğu stereotipik davranışlar kompulsif karakterde değildir.Kompulsif bozukluklara örnekler;- kuyruk kovalama ve bir daire etrafında dönme,- kuyruk yeme,- kendi ayaklarını kemirme,- kaşıntı ve yalama takıntıları,- böğür emme,- volta atma,- olduğu yerde sıçrama,- hayali olarak uçan cisimleri yakalama hareketleri (halüsinasyonlar ),- gölge veya ışıklara saldırı veya takip etme takıntıları,- pika (gıda niteliğinde olmayan maddeleri yeme),- aşırı su içme,- aşırı yeme,- objeleri kemirme,- boş çiğneme ya da çene açıp kapama,- kumaş emme,- agresyon,- halüsinasyonu takiben agresyon,- bir objeye sabit halde baka kalma,- duvara ya da bir objeye dayanmış halde durma, perdenin altında sabit durma,- emeğine veya alakasız nesnelere ritmik havlamalar, hattaBu davranışların kompulsif olarak nitelendirilebilmesi için takıntı halinde yani tekrarlanan hareketler şeklinde olması gereklidir.Bu davranışlardan bazıları hayvanın kendisine zarar vermektedir. Örneğin hayvan kuyruğunun tamamını ısırarak yok etmekte, ayağını kemirerek parçalamakta ya da patilerinin ön yüzlerini sürekli yalayarak delik deşik edebilmektedir. Bu yönleri, stres nedeniyle kafasını duvarlara vuran veya kendilerini jiletleyen insanlara benzemektedir.Hayvanın bu davranışlar sırasında acı duymamasının nedenleri de açıklanmıştır. Kompulsif davranışlara yol açan ve sinir sisteminden salgılanan bir madde, hayvanın acı duymasını engelleyen başka bir maddenin salınmasına yol açmaktadır. Böylece hayvan kendisine zarar verirken herhangi bir acı duymamaktadır.Diğer davranış problemleriyle komplike olmayan ve tedavide geç kalınmamış kompulsif davranış problemleri, hayvanı bu davranışa iten sebep belirlenebiliyorsa kolayca çözülebilmektedir.O halde tedavi de ilk adım olarak nedenin yok edilmesi gerekir. Neden, belirlendiği halde ortadan kaldırılamıyorsa duyarsızlaştırma ve zıt koşullandırma denilen tedavi yöntemleri uygulanır. Ancak kompulsiyonlar sayesinde hayvan, sahibinin dikkatini çekebilmekte ve böylece sahibi tarafından ilgi görmektedir. Böylece ikincil kazanımlar elde eden hayvanın tedavisi çok zor olmaktadır. Bu durumda hayvan sahibinin tutum ve davranışlarının da düzenlenmesi gerekmektedir.İlaç tedavisi, hayvanın anksiyetesine ve bu davranışı yaptığında tekrar acı duymasını sağlayacak mekanizmaların uyarılmasına yöneliktir.

KÖPEK EĞİTİMİ VE BEBEK

KÖPEK EĞİTİMİ " KÖPEĞİNİZ İLE EVDEKİ BEBEK "
Bebek doğmadan evvel köpeğimizi yeni hayatına alıştırmak için nasıl bir hazırlık yapmalıyız? Kesinlikle bebeğin gelmesiyle beraber evdeki huzurun bozulmaması için köpek ve ev ortamı daha önceden hazırlanmış olmalıdır. Bebek geldikten sonra köpeğin bazı odalara girmesi, bazı yerlere oturması istenmeyebilir. Bu amaçla bebek henüz eve gelmeden evvel buralar yasaklanmalıdır ki köpek bu yasaklarla bebeği ilişkilendirmesin. Yine bebek gelmeden önce bir teybe alınmış bebek seslerini ve ağlamalarını köpeğe dinletin, hatta bu sesi duyar duymaz onu ödüllendirin.Melezlemeler sayesinde bazı av köpeklerinin, özellikle dachshund yada bazı terrier ırklarının viyaklama seslerine saldırma özellikleri kuvvetlendirilmiştir. Bu, ufak hayvanların avında işe yarayan bir yöntemdir. Diğer köpeklerde bu tür seslere dikkat kesilirler, hatta köpekten korkan insanların çığlık atmasıyla köpeğin daha da saldırganlaştığını duymuşsunuzdur. Aynı şekilde, bebeğin ağlama sesleri de köpeğin saldırmasını teşvik edebilir. Teypteki seslerle çalışma yaparak onun gerçek bebek seslerine karşı tepkilerini azaltabiliriz. Köpekle yaşanacak her türlü sorunun çözümü için en iyi çözüm köpeğin zamanında ve doğru şekilde eğitilmesidir. İyi eğitim almış, agresyonsuz köpekler bebek için de herhangi bir tehlike oluşturmazlar.Bu eğitimde eksiklik olduğu düşünülüyorsa hatırlatma eğitimi verilip komutlar pekiştirilebilir. Özellikle, bebeğin yatacağı odaya köpek, ancak sahibinin rızasıyla girebilmelidir. Bunu sağlamak için önceden bu odaya girmemesi gerektiği “hayır” komutuyla öğretilir ve sadece “gel” komutuyla girmesi için çalışma yapılır. Eğitimsiz bir köpekle bu çalışmanın yapılması oldukça zor olacaktır.Bebek doğduktan ve eve geldikten sonra, köpeğimizle bebeğimizi nasıl tanıştırmalıyız? Gelir gelmez bebeği koklamasına izin verin. Yoksa daha çok merak eder ve bebeğe yaklaşmak için fırsat kollar. Bu arada –asabi bir tavır göstermiyorsa- onu sevin ya da ödüllendirin. Hatta bazı anneler daha bebek gelmeden önce kucaklarına bebek gibi sarılmış bir şeylerle eve gelir ve köpeği ödüllendirirler. Ancak, köpeğin ilgisini esas çeken şeyin koku olduğunu unutmayın.Köpek, eve gelen bu küçük canlının bir insan olduğunu ilk planda kavrayamaz. Bebek tamamen farklı kokar, yürümez, ayakta dolaşmaz, konuşmaz, köpekle iletişim kurmaz. Garip şekilde ağlar ya da neşelenir, yani yetişkin insanlardan duyulmayacak türden sesler çıkarır. Çoğu köpek bu durumu anlayışla karşılar. Ama tabi ki kafası karışanlar da olabilir. Özellikle aile içersindeki yerini bir türlü öğrenemeyen ya da şef pozisyonundaki köpekler sorun çıkartabilir. Bu nedenle köpek hiçbir zaman şef pozisyonunda olmamalıdır.Köpeğe siz çağırmadan bebeğe yaklaşılmayacağını öğretmelisiniz. Köpeğinizi huzurlu, agresyonsuz olduğu anlarda bebeğin yanına çağırın ve ödüllendirin, kendiliğinden onun yanına gitme durumlarında yerine dönmesi için komut verin. Bebeğin yanına çağırdığınız zamanlar köpeğin en huzurlu ve agresyonsuz zamanları olsun.Tanıştırdıktan sonra köpeğimizin kendini kötü hissetmesini engellemek adına nelere dikkat etmeliyiz?Evdeki pozisyonunu iyi bilen bir köpek eve bebek gelmesiyle kendini kötü hissetmez. Biz insanca bakış açısıyla böyle düşünürüz ve hatta bebeğimizle ilgilenirken aynı ilgiyi köpeğe de gösterme eğiliminde olarak bazı hatalar yapabiliriz. Bizim bebekğegösterdiğimiz ilginin aynısını köpeğe de göstermemiz köpek dünyasında farklı algılanır. Bu davranışımızla köpek kendisini bebekle aynı seviyede görmeye başlar. İki çocuklu bir anne eve geldiğinde çocuklardan sadece birine hediye getirmesi diğerinin kıskanmasına, üzülmesine yol açar ama köpek dünyasında durum çok farklıdır. Alt seviyedeki köpek bunu son derecede normal kabul eder. Aksine iki köpeğe de eşit davranılması köpeklerin kafasını karıştırır ve alttaki köpeğin seviyesi yükselerek iki köpek arasındaki denge bozulabilir. Bebeğimizle köpeğin ilişkisinde de bu kuralı unutmayalım. Köpek hiçbir zaman bebekten üst konuma gelmemelidir.Bebeğin odası ayrı olacağından, köpeğimizin o odaya girmesini yasaklamalı mıyız yoksa başka bir yol mu izlemeliyiz?Yukarıda değindiğim gibi henüz bebek gelmeden evvel bu odanın yasaklanması, daha doğrusu sadece sahibi çağırdığı zaman girilecek bir yer olduğunu öğrenmesi gerekiyor.Sağlık açısından alınması gereken önlemler nelerdir?Sağlıklı bir kopek bebeğin sağlığı için tehlike oluşturmaz. Yani alacağımız önlemler köpeğin sağlığına yönelik olmalıdır. Aşıları eksikse tamamlanmalı, iç ve dış parazitleri temizlenmeli, çiğ etle beslenmemeli, dışarıda gezen kopek eve döndüğünde ayakları yıkanmalı, köpeğin yerden birşeyler yememesine, çöpleri koklamamasına dikkat etmelidir. İlk planda alınan bu önlemleri daha sonraları gevşetebiliriz.
Havhav com - Prof.Dr. Tamer Dodurka

KÖPEK BAKIMI VE BESLENMESİ

KÖPEK BAKIMI " HAMİLE KÖPEĞİN BESLENMESİ"
Dişi köpek çiftleştirilmeden önce, ırkına bakılmaksızın, en az 1 yaşında olmalı ve en azından 2. kızgınlık periyodunu tamamlamış olmalıdır. Üreme programında hem dişi hem de erkek köpekler için uygulanan vücut kondisyonu oldukça önemlidir. Eğer erkek köpekler aşırı kilolu ise, fizyolojik ve anatomik olarak çiftleşme için elverişli olmayabilirler, aşırı kilolu dişiler ise daha az gebe kalma oranına sahip olabilirler ve doğum esnasında daha fazla problem oluşabilir. Besin alımı yaşa, harekete, vücut metabolizmasına ve çevreye göre değişebilir. Eğer mümkünse, her köpek normal vücut kondisyonuna ulaşmak ve korumak için bireysel özelliklerine göre beslenmelidir. Dişilerin hamileliğinin ilk 6-7 haftası boyunca, besin ihtiyaçları olgun köpeklerin ihtiyaç duyduğu besinden daha fazla değildir. Son 2 ya da 3 hafta boyunca besin ihtiyacı artar. Dişinin duyacağı kalori ihtiyacı, besin alımını kademeli olarak arttırarak gebeliğin son 1/3’lük periyodunda karşılanabilir. Köpeğinizin uygun beslendiğinden emin olmak için, üreme, gelişme ya da bütün yaşam evreleri için tam ve dengeli olarak hazırlanmış iyi kalitede köpek mamaları ile beslemeniz gerekmektedir. Bu tür beslenmede vitamin ve mineral katkısı gerekli değildir, aksine, özellikle yüksek oranda vitamin A ve kalsiyum diyete eklenecek olursa problemler oluşabilir.Eğer dişinin hamilelik esnasında çok kilo alma gibi bir eğilimi yoksa, daha önce sayılan özelliklere sahip yemek istediği her türlü mama verilebilir. Gebeliğin ilk 3 ya da 4 haftası içinde yiyecek tüketimindeki geçici düşüş normal karşılanabilir. Dişi, gebeliğin son dönemlerinde daha fazla yiyecektir. Buna rağmen iştah artışı olmaz ve vücut kondisyonu zarar görmeye başlarsa, mama alımını arttırmak için kuru mama ılık su ile ıslatılabilir veya az miktarda konserve köpek mamasının kuru mamaya katılıp her gün birkaç kez besleme yoluyla, köpeğin iştahının artması sağlanabilir. Doğum yaklaştıkça, dişi iştahını kaybedebilir. Bu normal bir davranış olarak düşünülür ve sağlık problemleri görülmedikçe beslenme programında bir değişiklik yapmak gerekli değildir. Çoğu kez, 9. haftadaki mama reddetme olayı gerçekleşmesinden 24-48 saat sonra doğumun gerçekleşeceği işareti alınabilmektedir. Genellikle doğumdan sonraki 24 saat içinde dişinin iştahı tekrar geri gelecektir. Yavruların doğumundan sonra dişi istediği her türlü mamayı yiyebilir. Gebelik esnasında, su; gelişmekte olan yavruya besinlerin taşınmasını ve yavrunun artık maddelerinin uzaklaştırılmasını sağlamaktadır. Suyun diğer önemli işlevi, vücut ısısının ayarlanmasına yardımcı olmak ve süt üretimine katkıda bulunmaktır. Su kaplarını temiz tutmak ve suyu sık sık değiştirmek, su tüketimini teşvik etmeye yöneliktir. Temiz su kabı içinde taze su mutlaka bulunmalıdır. Kaynak : PURINA

KÖPEK EĞİTİMİ

KÖPEK EĞİTİMİ " KÖPEK EĞİTİMİNDE ROL OYNAYAN FAKTÖRLER VE EĞİTİMİN TEMEL KURALLARI "
Köpek eğitimi, köpeğin insanla buluşup kaynaştığı günlerde başlamıştır. Köpek eğitiminin temel kaidesi insan- köpek ikilisinin psikolojik yönden anlaşmasıdır. Bu nedenle köpek eğiticisi, köpeğin anatomisini, fizyolojisini ve psikolojisini öğrenmeli ve eğitim uygulamalarını bu doğrultuda yapmalıdır. Bütün köpekler ırk özelliklerinin gerektirdiği görevleri hiç eğitilmeden yaparlar. Örneğin bir çoban köpeği, eğitilmeden hayvanların korunmasını bilir. Av köpeği de aynı şekilde eğitilmeden, avın izini bulmakta ve çıkardığı seslerle onu izlemektedir. Yalnız ırk özelliği dışındaki görevleri yapabilmesi için köpeklerin özel bir eğitimden geçmesi gerekir. Köpeklerden daha çok yararlanılmak amacıyla 1930 ‘lu yıllarda özel eğitim yöntemleri geliştirilmiştir. Özellikle askeri amaçla (bekçi, devriye, keşif ve benzeri gibi) hizmetlerde eğitilen köpekler Almanlar ve Ruslar tarafından birinci ve ikinci dünya savaşında kullanılmıştır. Amerika’da da 1942 yılında bu amaçla köpek eğitimi okulu açılmıştır. Bugün bütün medeni ülkelerde askeri ve polisiye ve diğer amaçlarla köpek eğitim okulları mevcuttur. Türklerde köpek eğitimi av köpeğinin eğitilmesiyle başlamıştır. Bunun dışında koyun sürülerini korumak amacıyla köpek eğittikleri bilinmektedir. EĞİTİMDE ROL OYNAYAN FAKTÖRLEREğitimde insan ve köpek ilişkisinin rolü : İnsan ve hayvanın gerek eğitim gerekse sportif faaliyetlerdeki çalışmalardaki başarıları birbirleri ile kurdukları ruhsal ilişkiye bağlıdır. Köpek eğiticisinin herhangi bir köpeği eğitebilmesi için, çok iyi bir psikolojik yapıya sahip olması gerekir. Kendisi ile köpeğin en iyi şekilde nasıl uyum sağlayacağını anlamalı ve bu nokta üzerinde önemle durmalıdır. Köpekte de bazı özellikler bulunmalıdır. Örneğin, bir köpek bedenen ve psikolojik yönden sağlıklı olmalı ve normal bir zeka, dikkat ve cesarete sahip olmalıdır.Eğitimde kalıtımın rolü : Her köpek ırk özelliklerini yavrularına kalıtsal olarak verir. Bir yavru köpek gelişme çağını tamamladıktan kısa bir süre sonra ana ve babadan gördüğü tüm hareketleri taklit eder.Köpeğin özel yeteneklerinin rolü : Köpeklerin koku alma duyuları hiçbir canlı ile kıyas edemeyecek kadar gelişmiştir. Eğitimde köpeğin bu özelliğinin rolü büyüktür. Çünkü köpekler kokusunu aldığı bir canlıyı asla unutmazlar. Her canlı kendine has bir vücut kokusu çıkarır ve bu koku parmak izi gibi her canlıda ayrı özellikler gösterir. Örneğin, hiçbir insanın kokusu diğer insanlarla en ufak bir benzerlik göstermez. Koku alma duyusu çok gelişmiş olan köpek, herhangi bir yere saklanmış bir kişiye, ona ait bir eşyayı koklattıktan sonra geçtiği yerleri izleyerek onu ortaya çıkarır. Kangal köpeğinde koku alma duyusu çok iyi gelişmiştir. Bu sayede sürüye yaklaşan kurt veya başka bir zararlının (hırsız vs) kokusunu daha uzaktayken müdahale ederek sürüyü korur. Eğitimde Eğitici Personelin Rolü : Köpek eğitimini yapacak kişinin en başta hayvanları sevmesi, sabırlı ve köpeklerden korkmayan, otoritesini hayvana kabul ettirebilecek birinin olması gereklidir. Eğitici köpeği sevmelidir. Köpeğin hareketlerinden, jestlerinden, bakışlarından veya ses tonundan ne istediğini anlamalı ve davranışlarını ona göre ayarlamalıdır. Köpek eğiticisi ani ve kesin kararlıdır. Bir emrin uygulanmasında nerede, ne zaman ve nasıl karar vereceğini mutlaka bilmelidir. Köpek eğiticisi korkak, çekingen ve tehlike karşısında görevi terk eden bir yapıda olmamalıdır. Aksine cesur, kararlı ve kendisi kadar köpeği de düşünen ve koruyan bir karaktere sahip olmalıdır. Eğitici, karşısındaki canlının kendi düzeyinde bir beyin ve anlayış gücü olmadığını bilmeli ve onu eğitirken bir konuyu bir çok defa tekrarlamak zorunda kalacağını unutmamalıdır. Bu durumda asla sinirlenmemeli ve köpeğe kötü davranışlarda bulunmamalıdır. Köpek eğiticisi son derece sabırlı ve yüksek tahammül gücüne sahip olmalıdır. KÖPEK EĞİTİMİNİN TEMEL KURALLARIKöpeğe komut verirken bununla ondan ne istendiğini anlayabileceği şekilde açıklanmalıdır. Köpek ile insan arasında bir iletişim eksikliği bulunmaktadır. Konuştuğumuz dil köpek için geçersizdir. Bu nedenle, verilen komutun ne anlama geldiğini işaret ederek , göstererek, yaptırarak ona anlatmalıyız.Komutlar; kısa, açık ve kesin olmalıdır. Daima klişeleşmiş biçim ve tonda verilmelidir. Köpekten istenen yaptırımlarla ilgili komutlar, genellikle tek heceli olmalı aynı zamanda aynı ses tonuyla söylenmelidir. Komutlar verilirken sesli emirler uygun bir hareketle desteklenmelidir.Komutların iyi bir şekilde öğrenilmesi için sürekli tekrarlar yapılmalıdır. Köpek bazen öğretilmek istenen yaptırımı kavramakta güçlük çeker.Bu gibi durumlarda usanmadan tekrarlamak ve istenen davranışı yapmasını beklemek gerekir. yaptırımdan vazgeçerek eğitimi bırakmak yanlış olur.Eğitim süreleri köpeğin ilgisini sürdürmesine göre belirlenmelidir.Bu süre genellikle 10-20 dakika arasında değişmektedir. Başarılı hareketlerinden sonra köpekler ödüllendirilmelidir.Eğitici köpeğin her başarılı davranışından sonra onu adıyla çağırarak ,sevgiyle okşarsa ,köpek istenileni yerine getirmek için daima büyük çaba gösterir.başarılı bir hareketten sonra köpeğin hoşlandığı etkinliklerde bulunmak,onunla oynamak,serbest bırakmak,dinlendirmekte birer ödüldür.Köpeğin hoşlanmayacağı her türlü davranış onun için bir cezadır.İstenmeyen yanlış bir davranış karşısında sertçe söylenen hayır sözcüğü ,köpeğe o davranışın yapılmaması gerektiğini anlatır.Sebebi ne olursa olsun köpek dövülmemelidir. Köpek eğitiminde; köpeğin sahip olduğu yetenekler göz önüne alınarak ve köpeğin özelliklerine göre saptanması gerekir. Bu özellikler:*Köpeğin bedensel özelliklerine*Duyu ve algılamalarıyla ilgili yeteneklerini (görme, işitme, koku alma)*Mizacı ile ilgili özelliklerine*Zekası ile ilgili özelliklerine göre yapılmalıdır.

KÖPEK EĞİTİMİ

KÖPEK EĞİTİMİ " EĞİTİM YAŞI "
Köpek eğitiminde belki de en fazla çelişkili konulardan biri de eğitilecek köpeğin yaşıdır. Ortalıkta "köpek 7-8 aylık olmadan eğitilemez" diye bir söylenti vardır. Köpeğin eğitimi köpek eve geldiği gün başlar her gün yeni bir şeyler öğrenerek de devam eder. İlk önce yavru köpeğe daha önce bahsettiğimiz yavru eğitimi verilir. Ergenliğe girerken itaat eğitimi için uygun bir yaş sayılır. Kimi köpeklerde 4-5 aylıkken itaat eğitimine başlanabilmesine rağmen, kimi köpeklerde 1 yaşına gelmesi beklenebilir. Koruma eğitimi içinse minimum 15 aylık olmasını beklemeliyiz.Yaşlı köpeklerKöpeğimizin yaşı ilerledi ve eğitim verdirmek istiyoruz; bu gibi durumlarda eğitimci köpeği test ederek, neleri başarı ile uygulayabileceğini yaklaşık olarak anlar. Köpeğin en iyi yapabileceği numaralardan başlayarak yavaş yavaş daha zor komutlara geçer.Size kendi deneyimlerimden örnekler vereyim; 7 yaşında Kangal'ı eğitime aldık. Sadece yürümeyi öğrenmesi bize göre yeterliydi; çünkü oldukça iyi ve kuvvetli bir köpekti, ama o tüm eğitimleri başarı ile öğrendi. 5 yaşında Panço isimli sokak köpeğimiz vardı barınakta. Sahiplenen kişilerce feci şekilde dövülmüş bacakları ve kafatası kırık olarak tekrar barınağımıza gelmişti. Kimseye güveni yoktu. Önüne gelen herkesi ısırmaya meyilli bir köpek haline gelmişti. 3 aylık sıkı bir eğitime dahil ettim onu. Tüm eğitimleri aldı. Çocuklar ve köpekler hatta kedilerle bile dost oldu. İstanbul'da bir eğitim yarışmasında Rottweiler, Golden Retriever, Alman Çoban Köpeği gibi ırklar arasından başarı ile çıkarak birinci oldu. Madalyası hala barınağımızda. Kendisini Almanya'da bir aile sahiplendi. Gittikten 2 ay sonra da orada bir yarışmada temel itaat dalında 2. oldu. Demek ki köpeğin eğitiminde yaş sınırı yok, ama bu demek değil ki, her köpek, her yaşta, her eğitimi alabilir. Yaşlı köpeklere sadece kendi branşındaki eğitimler ve genel itaat eğitimler verilmeli, bunlar haricindeki eğitimlerin köpeğe öğretilmeye çalışılması doğru değildir.En iyi köpekEn gereksiz bulduğum sorulardan biri de "en iyi köpek hangisi" sorusudur. Ben en iyi, en zeki ayrımı yapmıyorum. Her ırkın kendine has özellikleri var. En iyi çoban köpeği diye sorulursa, "bence en iyi çoban köpeği Sivas Kangal" derim ya da en iyi yakın koruma Rottweiler, en iyi kara avcısı Alman Pointer, en iyi bekçi Alman Çoban Köpeği, en iyi aile köpeği Basenji, en iyi süs köpeği Pug, en iyi yüzücü Newfoundland, ... Bu saydıklarım verebileceğim en genel tanımlardır. Elbette ki ihtiyaca ve beklentilere göre bunlar değişir. Koruma köpeklerini ele alalım; açık alanda gerçekten sert bir koruma için Rottweiler seçilebilir. Ev içinde ise özellikle birden fazla çocuklu aile için kesinlikle Boxer olmalı, "bahçede havlaması yeterli" diyorsanız Alman Çoban Köpeği'nin zekasına güvenebilirsiniz, ancak bu ırkın insanlara yardım eden duygusal yönü sebebiyle aldatılabilir olduğunu unutmamalısınız. Ev içinde çekirdek aile için koruma amaçlı olarak Doberman da olabilir. Çok büyük bir alanın korumalığı için Mastiff (Tibet, eski İngiliz, Fransız) ya da Kafkas Çoban'ı kullanılabilir.Sonuç olarak "ben bir koruma köpeği almak istiyorum" dediğiniz zaman bu yeterli değildir. Köpeğin ne koruyacağını ve kendi şartlarımızı üreticiye uzun uzun anlatmalısınız. İşin ehli olan kişilerden fikir almalı, işin uzmanı olmayan kişileri dinlememelisiniz. Kendimize uygun ırkı bulduktan sonra ırkının karakteristik özelliklerini taşıyan uygun köpeği seçmeliyiz. Rottweiler, Mastiff, Doberman ırklarının pek misafirperver olmadığını da hatırlatayım. Uygun köpeği seçebildiysek emin olun eğitim konusunda hiç sorun yaşamayız.Unutmayın, uygun köpeği seçtiğimizde uygun olmayan beklentiler içinde olmamalıyız. Mesela; Tibet Mastiff'i iyi huylu, sakin bir köpek yapmak gerçekten çok zordur.Cinsiyetin önemiEğitimde bir önemli konu da cinsiyettir. Bu konuda genel olarak şunları söyleyebiliriz; dişiler köpekler evine daha bağlı, kolay eğitilebilen, duygulu koruma yönünden daha uyanıktırlar. Erkekler ise daha fazla cesaretli gözü kara olurlar. Seçim yapmak size kalmıştır.

KÖPEK EĞİTİMİ

KÖPEK EĞİTİMİ " NİÇİN EĞİTMENE İHTİYAÇ DUYULUR"
Ülkemizde köpek besleme alışkanlığı son 5-6 senedir gelişmeye başladı. Yani bu konuda bayağı acemiyiz. Bugün hala köpeğin eğitim ihtiyacı olduğunu, her köpeğin yaşı, ırkı, cinsiyeti ne olursa olsun mutlak eğitilmesi gerekip gerekmediğini tartışıyoruz. Şöyle bir örnek vermek istiyorum; çok zeki bir insanın eğitim almadan gerçek zekasını kullanabilmesi mümkün mü, değil; ama orta kapasitede bir insan bile iyi bir eğitimden sonra seçilmiş kişi gibi diğer insanları yönetebiliyor. Bu kural köpekler içinde geçerlidir. ÖzgürlükEğitim öncelikle köpeğe özgürlük kazandırır. Eğitimciler tarafından bebeklikten itibaren sahibi eşliğinde eğitilen köpekler sahipleri ile beraber tatile çıkabilir, uzun yolculuklar ya da yürüyüşler yapabilir, kafelere ya da misafirliğe gidebilir, eve misafir ya da tamirci geldiğinde odaya kapatılmaz, sahibine hiçbir yerde sorun çıkartmadığından, nerede nasıl davranması gerektiğini bildiği için her zaman yanımızda eskortumuz olabilecektir. Çocuğumuz ile gidebildiğimiz her yere köpeğimizi de götürebiliriz. Köpeği alırken istediğimiz şey bu değil miydi?BağlarEğitim köpek ile aramızdaki bağı kuvvetlendirir. Eğitimli köpek öncelikli olarak sahibini sonra da çevresinde olup bitenleri doğru anlar. Sahibi ile uyumlu bir çift oluşturur. Birbiri ile uyumlu, iyi anlaşabilen bir çift arasında sorun çıkar mı? hayır.Hayat devam ediyor; bahçenin, çocukların, arabanın vs. bakımı, okunması, imzalanması gereken evraklar, üst üste toplantılar, okul, ev ödevi, dershane, arkadaşlar, sinema, tatil, alışveriş, eğlence, misafirler, temizlik, bulaşık, çamaşır, ütü, seyahat, hastalık, taşınma, vs., vs.... Bunlar hayatımızın içinde olan, çoğu zaman olmazsa olmazlarımız değil mi? Bu işleri yaparken köpeğimizin ayakbağı olmasını ister miyiz? Öyleyse köpek eğitiminin gerekliliğini tartışmak yersiz, ama faydalarını anlatmaya devam edelim.Uzun yaşamEğitimin en önemli faydalarından biri de köpeğimize sağlıklı, uzun yaşam sağlaması. Yerden yememe eğitimini almamış bir köpek günün birinde bir parça zehiri gözümüzün önünde azına alabilir, üstelik "bırak" komutu da öğretilmemişse biz elimizi ağzına sokana kadar onu yutabilir. Devamında gerekli önlemler alınmadığı, veterinere yetiştirilmediği taktirde köpeğimiz gözümüzün önünde can verir."Yanımda yürü", "takip" komutunu bilmeyen bir köpek devamlı sahibini çekiştirecektir. Bazen çevremizde görürüz önde köpek, tasmanın gerisinde koşar adım sahip. Kimin kimi gezdirdiği tartışılır Kol kaslarınızın gelişmesini istemiyorsanız böyle bir köpeği gezdirmek istemezsiniz. Böyle bir köpeğe daha yavaş yürüsün diye dikenli tasma takmaya kalkarlar. Bir süre sonra hayvanın boğazında sorun yaşanması kaçınılmaz olur. Köpek sizden önde yürüyor, bir köşeyi döneceksiniz, aksi gibi karşı taraftan da başka bir köpek, kedi ya da köpekden korkan bir çocuk geliyor, köşe başındaki karşılaşma muhtemelen pek hoş olmaz ya da köpeğin topaç gibi çevrenizde döndüğünü düşünün ki bu eğitimsiz köpeklerin genelinde vardır; sahibinin düşmesine hatta yaralanmasına sebep olur.Yaşı ilerlemiş olmasına rağmen hala her gördüğü kediyi kovalayan bir köpek düşünelim aniden ileri atılan bu köpek yine aynı şekilde sahibinin düşmesine neden olabildiği gibi ansızın yola atladığı taktirde araba altında kalabilir, bir trafik kazasına neden olabilir.Köpek üste atlamaya bayılır, çünkü sahipleri buna teşvik ederler. Birkaç ay önce Levent'te bir golden yanından geçen hamile bir bayanın üzerine atladı. Bu olayın ne kadar korkunç sonuçlara yol açabileceğini düşünebiliyor musunuz?Köpeğimize otomobil eğitimi vermediğimiz taktirde araçta nerede oturması gerektiğini bilmeyecek, seyahat esnasında şoförün dikkatini dağıtabileceği gibi bir anda şoförün kucağına çıkarak kazalara yol açabilir.Özellikle yavruluk döneminde yapılması şart olan "puppy" yani "yavru eğitimi" ise bizde hiç yaygın değildir. Yavru eğitimindeki amaç; köpeğin ilerleyen zamanlarda kazanması muhtemel kötü alışkanlıkların önüne geçmek, hep daha iyi şeyler yapmaya teşvik etmektir. Yavru eğitiminde itaat eğitimi gibi görsel beceriler pek yoktur. Yani otur ya da yat gibi komutlardan ziyade bahçeye zarar vermeme, tuvalet alışkanlığı, yerden yemek yememe, oyun kuralları, yemek, uyku, oyun, tuvalet saatleri, yalnız kalabilme alışkanlığı gibi ömrünün sonuna kadar gerekli olan bir takım alışkanlıklar kazandırılır. Burası çok önemli; bir şeyler öğretilmeye değil, bu alışkanlıkları kazandırmaya çalışmalıyız. Mesela çiçeklere zarar vermeme öğretilmez, çiçeklere zarar vermeme alışkanlığı kazandırılır ya da tuvalet alışkanlığı kazandırılır. Köpek şartlı refleks ya da alışkanlıklarında ötürü hep aynı bölgeye tuvaletini yapar. Daha önce bahsettiğimiz yavru kafesinde kalması öğretilmez; kafes sevdirilerek onun içinde kalması alışkanlığı kazandırılır. Bu sayede yavru köpek bunları mecburiyetten ötürü yapmak zorunda kalmayarak, severek ve isteyerek alışkanlıkları doğrultusunda doğru işler yapar.Bir düşünsenize çevremizdeki köpeklerin büyük çoğunluğu eğitimli olsalar şehir yaşamında köpekler için olan birçok yasak ortadan kalkacaktır. Biraz da köpek eğitimindeki ana unsur olan köpek eğitmeni konusunu ele alalım. Öncelikle köpeğin eğitimi ile ilgili olarak sadece ve sadece köpek eğitmeni ile görüşülmeli, onun fikirleri doğrultusunda hareket edilmelidir. Çünkü yurdum insanı her şeyi bildiğini zanneder. Bana göre ister veteriner hekim olsun, ister birçok köpek beslemiş biri olsun bu kişilerin eğitim konusunda köpek sahiplerini yönlendirmeye hakkı yoktur. Herkes kendi işini bilmeli, kendi işi üzerine uzmanlaşmalı. Ülkemizde köpek eğitmenlerini toplayan bir çatı olmadığı için iyi eğitimci bulmanın en iyi yolu iyi referans almaktır. Daha önce köpeğini eğittirmiş kişilerle görüşüp iyi referans aldığınız bir eğitimci ile köpeğinizin yavruluk döneminden itibaren beraber çalışırsanız aslında ne kadar çok şeyi yanlış yaptığınızı ya da yanlış bildiğinizi farkedeceksiniz. Eğitimcinin görevi sadece köpeği eğitmek değil, köpek sahibini de bilinçlendirmektir.Unutmayın bazen bilmeden köpeğinize öğrettiğiniz kimi yanlışları düzeltmek ilerleyen zamanlarda mümkün olmayabilir. Bu yüzden yaşı, ırkı, cinsiyeti, boyu, postu ne olursa olsun her köpeğin mutlak eğitime ihtiyacı vardır. Köpeğinizi eğitimini eksiksiz yaptırdığınızda hiçbir zaman köpek aldığınız için pişmanlık duymayacaksınız.

KÖPEK BAKIMI VE BESLENMESİ

KÖPEK BAKIMI " YAVRU KÖPEKLERİN BESLENMESİ "
YAVRULARDA BESLENMEYeni doğan yavrularda ilk 2 gün anne sütü çok önemlidir. " Ağız sütü " olarak bilinen colostrum birçok hastalığa karşı hazır antikorları ihtiva eder ve savunma sistemi henüz çalışmaya başlamamış olan yavrular için bu dönemde hastalıklara karşı direnç sağlar. Yeni doğan köpek yavruları kör ve sağırdır. Gözler 10-15 günlükken açılır. Gözler açıldıktan 1 hafta sonra gerçek anlamda görmeye başlarlar. Bu süre içinde iç kulaklarda oluşumunu tamamlayarak kulak ses kanalları açılır, yavrular böylece sesleri de algılamaya başlarlar.Yavrular, en hızlı gelişme gösterdikleri bu dönem içinde zamanlarını, belli periyotlarla annelerinden süt emerek ve uyuyarak geçirirler. Gelişmenin çok hızlı olduğu bu dönemde uykunun önemi beslenme kadar büyüktür. Uygun ortamın sağlanması ve süt veren annenin enerji gerek sinimi göz önünde bulundurularak yemek rasyonun 3 katına çıkarılması , Ca (Kalsiyum) takviyesi yapılması gerekir. 2. haftalarını tamamlayan yavrular emekleyerek yürümeye başlarlar ve tuvaletlerini yuvalarının yakın çevresine yaparlar. Bu dönemde tırnaklar uzayıp sivri bir hal aldığı için annenin meme derisini zedeleyebilir ve anne bu durumdan rahatsız olur.Tırnakların uçlarının kesilip kütleştirilmesi gerekir. Bu işlem özel tırnak makaslarıyla, canlı dokuya zarar vermeden hassasiyetle yapılmalıdır.Yavrular 4 haftalık olana kadar vücut ısılarını tam olarak regüle edemezler. Bu yüzden dış çevrenin sıcaklık değişimlerinden etkilenirler. Isı, özellikle ilk 2 hafta hayati öneme sahiptir. Vücut ısılarını korumak için yavrular birbirlerinin ve annelerinin vücut ısılarından faydalanırlar. Ortam ısısının 30 'C 'de tutulması ve haftalık 2-3 'C 'lik düşüşlerle normal oda sıcaklığına ulaşılması yavruların sağlıklı gelişimi için faydalı olacaktır. 5 haftalık olduklarında artık sütten kesilip özel hazırlanmış mamalara geçilmelidir. Veteriner Hekiminizin tavsiye edeceği yavrular için özel formüle edilmiş konserve ve kuru mamaları tarif edildiği gibi kullanmanız sizlere avantaj ve kolaylık sağlayacaktır. Bu mamalar yavrunun sağlıklı gelişimi için gerekli tüm besin maddelerini ihtiyacı oranında ihtiva eder. Bu tür rasyonları evde hazırlamak zahmetli olacağı gibi istenilen değerleri de ayarlamak oldukça güçtür.Evde hazırlanacak rasyon mümkün olduğunca yavruların gelişimi için gerekli besin maddelerini çeşit ve miktar olarak içermelidir ; Süt den keserken ilk verilecek mamanın lapa tarzında yumuşak olması gerekir. Aksi taktirde yavrular kabız olabilir. Bebekler için mama yapmak da kullanılan protein+mineral takviyeli bisküvi veya eczanelerde satılan özel hazırlanmış, takviyeli bebek mamaları sütle karıştırılarak lapa tarzında yavruların mama kaplarına konularak verilebilir. Bu dönemde gerek verilen mamanın, gerek mama kaplarının çok temiz olmasına özen gösterilir. Besinler de taze olmalıdır. Daha sonra protein olarak taze yağsız eti çok ince kıyıp verebilirsiniz. Nişasta ve nişastalı besinler iyice pişirilmelidir. iyi pişmiş pirinç güzel bir besindir. Az pişmiş sebzeler de verilebilir. Sebzeler hazırlanmadan önce iyice yıkanmalıdır. Unutulmamalıdır ki çok hızlı büyüyen yavruların sağlıklı bir iskelet yapısına sahip olabilmeleri ve gelişimlerini sağlıklı bir şekilde sürdürebilmeleri için Ca ( Kalsiyum ) ihtiyaçlarını eksiksiz karşılamaları gerekir. Evde hazırlanan rasyonlara takviye olarak Ca eklenmelidir.Yavruların enerji gereksinimi, erginlere oranla kg. başına 2-4 katı daha fazladır. Yavrular 6 aylık olana kadar günlük mama miktarı 3-4 öğüne, 6 aylık dan 12 aylığa kadar olan süre içinde de günlük mama miktarı 2 öğüne bölünerek verilmelidir. Zamanla büyüme takip edilerek günlük mama miktarı büyüme oranında arttırılmalıdır.Yavru köpekler 6 haftalık olduklarında kendileri için hayati tehlike oluşturan enfeksiyonlara karşı aşılanmaya başlanmalıdır. Anneden geçmesi olası parazitler için tedavi yapıldıktan sonra Veteriner Hekiminiz tarafından hazırlanan aşı programına tam olarak uyum yavrunun sağlıklı gelişimi için şarttır.

KÖPEK EĞİTİMİ

KÖPEK EĞİTİMİ " ISIRMA "
Köpek ısırmaları önlenebilir mi?Bu sorunun cevabı ne yazık ki “evet, kesinlikle önlenebilir” cümlesi değildir. Çünkü köpeklerin –hiçbir zaman ısırmayacaklarını- garanti etmek imkansızdır. Ama köpeğin ısırmasına neden olabilecek ortam ve koşulları önleyerek, bazı önemli hususlara dikkat ederek, en azından bu olası riski minimuma indirmek de yine sizin elinizdedir.İsterseniz işinizi biraz kolaylaştırmak için, bu önemli detayları maddeler halinde toparlayalım ve birkaç cümle ile açıklayalım:. Köpeğinizi kısırlaştırabilirsiniz. Köpeğinizin kısırlaştırılması, onun diğer köpeklerle kavga etme ihtimalini ve sanki böyle bir kavgayı yaratmak istermişçesine ortalıklarda dolanma isteğini azaltacaktır; aynı zamanda onun sizin sınırladığınız güvenli bölge içinde kalmasını da kolaylaştıracaktır. Kısırlaştırılmamış köpeklerin ısırma ihtimalinin kısırlaştırılmış köpeklere göre yaklaşık üç kat daha fazla olduğunu söyleyebiliriz.. Köpeğinizi sosyalleştirin. Köpeğinizin aslında son derece sıradan olan sosyal koşullarda bile, önceden tahmin edemeyeceğiniz tepkiler vermesini, sinirlenmesini ya da korkmasını istemiyorsanız, onu önceden bu gibi durumlara alıştırın, farklı pek çok insanı ya da koşulu tanıma deneyimi edinmesi sağlayın. Bir köpek ne kadar değişik insan ve duruma aşina olursa, yeni kişi ve koşullar karşısında ani ve sert tepkiler gösterme, sizi zor duruma sokma ihtimali de o kadar azalır.. Köpeğinizi eğitin. Köpeğinizin eğitimi sırasında ona eşlik etmeniz, hem onu sosyalleştirmenin en güzel yollarından biridir, hem de sizin en uygun eğitim tekniklerini öğrenmenizi sağlar. Yalnız lütfen “eğitim” konusundan bahsederken, bunun –tüm aileyi- ilgilendiren, yalnızca bir kişinin dikkat etmesi ve uygulaması ile tam başarıya ulaşması mümkün olmayan bir süreç olduğunu unutmayın. Evde köpeğinizle birlikte yaşayan tüm ev halkının köpeğin eğitiminde aktif rol alması ve eğitim tekniklerini öğrenip uygulaması, sizi çok memnun edecek sonuçlar yaratacaktır. Köpeğinizi eğitilmesi için uzun süreli olarak başka bir mekana gönderip orada bırakmak iyi bir seçim değildir, çünkü kendi köpeğinize nasıl davranması gerektiğini uzman bir eğitimci eşliğinde yine sizin ve kendi evinizde öğretmeniz en sağlıklı ve en başarılı yöntemdir.. Köpeğinize uygun davranışlar öğretin. Köpeğinizle onu agresifleştirecek oyunlar oynamayın, çünkü eğer nerede durmanız ya da nasıl davranmanız gerektiğine dikkat etmezseniz, sizin oyun sandığınız şey, köpeğiniz tarafından “isteğiniz” ya da ”beklentiniz” gibi algılanabilir. Örneğin onunla boğuşmanız, oyun sırasında bir insanın üstüne atlamasını, saldırmasını teşvik etmeniz ve bunu yaptığında onay göstermeniz, köpeğinize saldırmayı, kavga edip yenmeyi sizin takdir ettiğiniz davranışlar olarak öğretir. Lütfen unutmayın: Köpeğiniz için uygun davranış sınırlarını belirleyip ona öğretecek ve bu davranışların bozulmadan devamını sağlayacak olan kişi sizsiniz. Böyle bir sınır belirlemek için mutlaka tatsız bir olayla karşılaşmayı beklemeyin. Eğer köpeğinizin nasıl davranmasını istediğinizi belirler ve ona karşı tavırlarınızı da bu istek doğrultusunda netleştirirseniz, işiniz çok daha kolay olacaktır. Zira istenen bir davranışın, köpeğiniz henüz sizi rahatsız edecek huylar edinmeden ona öğretilmesi, yanlış bir algılamayı ve bunun getireceği agresif davranışı düzeltmenizden çok daha kolay ve çabuk olacaktır. Eğer köpeğinizde çevrenize, özellikle de çocuklara karşı tehlike yaratabilecek bir hareket fark ederseniz, bunu hissettiğiniz ilk anda veterinerinizden, bir hayvan davranışları uzmanından ya da deneyimli bir köpek eğitimcisinden yardım isteyin, sorunu kendi başınıza çözmeye kalkmayın. Diğer hayvanlara karşı agresif davranışlar göstermenin ardından büyük olasılıkla yine insanlara karşı saldırgan eğilimler içinde olmak geleceğinden, bu da yine profesyonel destek almanız için yeterli bir sebeptir.. Köpek sahibi olarak sorumluluklarınızı yerine getirin. Köpeğinizin sağlık kontrollerini, aşılarını ihmal etmeyin, geciktirmeyin. Herkesin güvenliği için köpeğinizin başıboş dolaşmasına izin vermeyin. Köpeğinizi ailenizin bir üyesi gibi kabul edin ve ona öyle davranın. Zamanlarının çoğunu arka bahçede tek başına ya da bir zincire bağlı olarak geçiren köpekler genellikle bir süre sonra “tehlikeli” köpeklere dönüşürler. Oysa bilinçli bir şekilde sosyalleştirilen ve sahiplerinin gözetimi altında olan, gerekli ilgiyi gören köpekler nadiren ısırırlar.. Yanlış yapsanız bile, en azından “güvenli” bir yanlış olsun. Eğer köpeğinizin yeni bir durum karşısında nasıl tepki vereceğinden emin değilseniz, dikkatli olun, seçiminizi daima güvenliği ön plana alan davranıştan yana kullanın. Örneğin köpeğiniz kalabalıkta heyecanlanıyor, önceden kestiremediğiniz panik davranışlar içine giriyorsa, onu evde bırakın. Ya da eğer gelen misafirlerinize veya dağıtım hizmeti veren bir personele aşırı tepki veriyorsa, onu başka bir odada tutun. Bu kısıtlamalara profesyonel destek alıp köpeğinizi bu gibi durumlara hazır hale getirene kadar devam edin. Köpeğinizin nasıl davranacağı konusunda herhangi bir endişeniz kalmayana kadar sizi de strese sokacak girişimlerden kaçının.Peki köpeğim birini ısırırsa, o zaman ne yapmalıyım?Eğer sizin tüm çabanıza ve aldığınız önlemlere rağmen yine de bu gibi bir istenmeyen durumla karşılaşırsanız ve köpeğiniz birini ısırırsa, yine “sorumluluklarının bilincinde” bir köpek sahibi olarak şu aşamaları uygulayın:. Öncelikle hemen köpeğinizi kontrol altına alın ve ısırılan kişinin durumunu kontrol edin. Eğer durum ciddi ise hemen tıbbi yardım çağırın.. Isırılan kişiye köpeğinizin en son kuduz aşısının tarihi gibi gerekli tüm bilgileri aktarın.. Köpeğinizle ilgili bilgi almak isteyen yetkililere gerekli tüm enformasyonu iletin. Köpeğinizin belli bir süre evinizde ya da bir veteriner kliniğinde karantina altına alınması gerekebilir, eğer böyle bir şey söz konusu olursa, herkesin güvenliği için size verilen talimatlara kesinlikle sıkıca uyun.. Köpeğinizin tekrar ısırmasını önlemek için mutlaka profesyonel destek alın. Sizi bir hayvan davranışları uzmanına ya da yetkin bir köpek eğitimcisine yönlendirmesi için veterinerinize danışın, birlikte ısırma sebebini belirleyin, benzer bir durumda aynı tepkiyi gösterme riskini minimuma indirmek için uzman kişi ile birlikte hareket edin.. Eğer köpeğinizin tehlikeli davranışlarını kontrol altına alamıyorsanız ve bu yüzden onu bir başkasına vermeye karar verirseniz, mutlaka o kişinin kendisini koruma ve köpeğin ısırmasını önleme becerisinden emin olun. Çünkü köpeğinizi bir başkasına verseniz bile, onun tehlikeli davranışlarda bulunabileceğini bilen “eski sahibi” olarak, başkalarına verebileceği zararlardan sorumlu tutulabilirsiniz.. Isırma eğilimi olan köpeğinizi asla “tehlikeli” ya da “saldırgan” bir köpek arayışı içinde olan kimselere vermeyin. Zira bu gibi sahiplere düşen hırçın köpekler, sorunlarının giderilmesi yerine dış dünyadan izole edilmiş antisosyal bir ortamda, son derece eziyetli bir hayat yaşarlar ve sonraki günlerde çok daha saldırgan ve tehlikeli bir karakter geliştirirler, buldukları ilk fırsatta ısırmaya çok daha meyilli olurlar. Eğer köpeğinizi tehlikeli davranışları yüzünden başka birine vermekte kararlı iseniz, bunu mutlaka bir uzmanın fikrini alarak yapın ve köpeğinizi düzelmesine yardımcı olmaya niyetli, ona ilgi ve sevgi verebilecek, kendisini ve çevreyi köpeğin davranışları düzelene kadar koruyabilecek bilinçli birine verin.

KÖPEK BAKIMI

KÖPEK BAKIMI " ARI SOKMASI DURUMUNDA İLK YARDIM "
Arı Sokması Durumunda Ne Yapılmalı?En çok rastlanılan böcek sokmalarından birisi arı sokmasıdır. Görebileceğiniz en önemli belirti ani bir çığlık ve sağa sola çılgın gibi koşuşturmadır. Isırılan bölgede kısa sürede bir şişkinlik olur. Aynı zamanda kaşıntı ve kızarıklıkda gözlenebilir. Bir pamuğa biraz amonyak damlatarak ısırılan bölgeye uygularsanız şişkinliğin kısa sürede azaldığını göreceksiniz. Arı sokmalarında riskin boyutu ısırılan bölgeye veya arı sayısının çokluğuna bağlı olarak değişiklik gösterir. En önemlisi boğaz ve burun bölgesindeki arı sokmalarıdır. Bu bölgelerde oluşacak şişkinlik solunuma engel olabileceğinden çok hızlı bir müdahale gerektirir. Bunun gibi daha fazla sayıda arı sokması durumunda zehirlenme riski yüksek olduğundan dolayı acilen veteriner hekiminize veya en yakındaki veteriner hekime ulaşmaya çalışmalısınız. Eğer ulaşamayacak durumdaysanız telefonla görüşerek uygun bir antihistamik ismi almalı veya acil durum çantasındaki antihistamik ilacı kullanmalısınız. Ayrıca Köpeğinizin arı sokmasına karşı genel bir alerjisi varsa bu durumda çok tehlikeli olabileceğinden hiç vakit kaybetmeden veteriner hekiminize veya en yakındaki veteriner hekime gitmelisiniz.

KÖPEK SAĞLIĞI VE KÖPEK BAKIMI

KÖPEK BAKIMI " DİŞİ KÖPEKLER VE KISIRLAŞTIRMA" "
Dişi Köpekler Kısırlaştırılmalı mı?Köpek sahiplenmek ve onun tüm gereksinimleriyle ilgilenmek büyük bir sorumluluktur, hatta bazen hayatın doğal akışı içerisinde büyük fedakarlıklar gerektireceğinden ağır bir görevde olabilir. Bu nedenle çoğu hayvan sahipleri köpeğindeki muhtemel bir gebelik sonucunda doğacak yavru ya da yavruların sorumluluklarını almak istemediklerinden bu yönde tedbirler alınması için arayış içerisine girerler. Kısırlaştırma, köpek populasyonunun kontrolünde en etkili ve masrafı az olan bir yöntem olarak kabul edilmektedir.Kısırlaştırma, köpek populasyonunun kontrolünde en etkili ve masrafı az olan bir yöntem olarak kabul edilmektedir.Kısırlaştırılan köpeklerin üreyemeyeceği ve dolayısıyla doğacak olan yavrulara bakım, beslenme, yer bulma gibi sorunlarla karşılaşılmayacağı gerçeğinden yolaçıkan birçok hayvansever köpeklerin koruma altına alınmadıkları sürece bunların kısırlaştırılması gerektiği konusundaki yasaları destekledikleri halde buna karşılık bazı hayvanseverlerde kısırlaştırılan köpeklerin üreme kapasitelerinin ve doğal çiftleşme arzularının tamamıyla ortadan kalktığı gerekçesiyle bu uygulamayı hayvan haklarına tecavüz olarak algılamaktadırlar.Köpekler duygusal yönden insanlardan tamamıyla farklıdırlar. Çünkü doğum yapmış köpekler yavrularına uzun yıllar bakmak, eğitim vermek zorunda değildirler ve onlardan doğacak yavrulara hasret duymazlar. Sadece doğanın vermiş olduğu yetenekle türlerini devam ettirmek amacıyla ürerler.Kısırlaştırıldıktan sonra köpeklerin ağır duygusal bir çöküntü yaşadıkları konusunda da henüz bir kanıt yoktur.Sahipsiz köpeklerin çoğalması tüm dünya ülkelerinde karşılaşılan bir problemdir. Bunların denetim altına alınması ve kısırlaştırılmasının gerekli olduğu düşüncesinin birçok haklı yönleri vardır. Özellikle bu köpekler sahiplendirilirken kısırlaştırılmış olmaları çoğu hayvansever tarafından tercih edilmektedir.Kısırlaştırma (=ovario-histerektomi), genel anestezi altına alınmış bir dişi köpeğin karın boşluğuna girilerek genital organlarından uterus ve ovaryumların cerrahi bir yöntemle alınması şeklinde yapılan bir operasyondur.Bu operasyon dişi köpeklerde belirli avantaj ve dezavantajları da beraberinde getirmektedir.Kısırlaştırmanın Avantajları:► Östrüse bağlı problemleri önler: Hayvan sahipleri tarafından hoş karşılanmayan siklus kanaması, sık idrar yapma nedeniyle köpeğin evi kirletmesi, masturbasyon yapması, bu dönemde iştahsız ve daha sinirli olmaları, evden kaçma çabaları, kızgınlıktaki dişi köpeği yürütürken erkek köpeklerin arzu edilmeyen aşırı ilgisini ortadan kaldırır, aynı zamanda bu esnada oluşabilecek trafik kazalarını azaltır.►Planlanmamış gebelikleri önler: Kısırlaştırma sayesinde başıboş köpek populasyonundaki artış, doğacak yavruların bakım, beslenme, onlara yer bulma ve bu işler için yapılan harcamaları ortadan kaldırır. Ayrıca gebelik ve doğum esnasında ortaya çıkabilecek komplikasyonları önler.►Pyometra ve diğer bazı jinekolojik hastalıkları önler: Kısırlaştırılmayan dişi köpekler hayatlarında bazı sağlık riskleri taşırlar. Örneğin ovaryum kist ve tümörleri, prolapsus vagina ve uteri, veneral tümör, kronik endometritis keza pyometra v.s gibi jinekolojik sorunlardır. Köpekler ilerleyen yaşlarında pyometraya daha çok duyarlı hale gelirler. Bu durum öncelikle hormonal bozukluklar daha sonra enfeksiyöz etkenlerle ilişkili olduğundan antibiyotik ve benzeri ilaçlar problemi çözmeye yetmemektedir. Genellikle hayat kurtarıcı yegane müdahale operasyondur. Ancak sağlıklı bir dişiyi operasyona almak, toksemili yaşlı, hasta bir köpeği operasyona almaktan çok daha güvenceli olacağından yavru alınması düşünülmeyen köpekleri erken yaşta kısırlaştırmak suretiyle bu problemlerin oluşmasını önlemek mümkündür.►Hayali gebeliği önler: Gebe olmayan köpeklerde fizyolojik olarak her östrüsten sonra prolaktin hormonuna bağlı olarak gelişen bir sorundur. Hayali gebelik köpekte bir stres yaratarak sahibinede önemli ölçüde rahatsızlık verir. Hayali gebelik geçiren bir köpekte iştah ve kilo artışı, karnın büyümesi, huzursuzluk, sinirlilik, karanlık yerlere saklanma, analık davranışları, yuva hazırlama, memelerin gelişmesi ve süt sekresyonu şeklinde belirtiler görülür. Tekrarlanan hayali gebelikler meme enfeksiyonları ve meme tümörlerine rastlama sıklığında artışa da neden olmaktadır. Hayali gebelik gösteren köpeklerin sağaltımında kullanılan hormon preparatları pyometra şekillenmesine yardımcı olabilir. Bu nedenle böyle köpeklerin kısırlaştırılma- sı ile sorun ortadan kalkar.►Meme tümörlerinin oluşumunu azaltır: Meme tümörleri bütün yaşlı dişilerde oldukça yaygındır. Her çiftleşme sezonunda hayali gebelik geçiren ve memelerinde süt üreten dişilerde giderek meme tümörü riski daha da artar. İlk östrüsten önce (pubertas öncesi) kısırlaştırılan dişi köpeklerde meme tümörlerine daha az rastlandığı bildirilmiştir.►Hormonal nedenlere bağlı davranış bozukluklarını giderir: Köpeğin saldırganlığının, kesin olarak sahibinin veya eğiticisinin denetimi altında bulunması gerekir. Ancak bazı köpekler ne denli iyi eğitilmiş olursa olsun sahiplerine karşı sinirli ve saldırgan davranışlar gösterebilir. Bu durumun giderilmesine yardımcı olmak amacıyla köpeklerin kısırlaştırılması önerilmekte ve kısırlaştırılan köpekler daha iyi huylu ve eğitim almaya istekli olmaktadırlar .Kısırlaştırmanın Dezavantajları:► Seksüel siklusun geriye dönüşümsüz olarak yitirilmesi: Kısırlaştırma sırasında uterus ve ovaryumlar total olarak alındığı için dişi fertilitesini yitirmektedir. Bu nedenle kısırlaştırma yöntemi hayvan sahiplerine,”geriye dönüşümü olmayan, kalıcı bir yöntem” olarak tanıtılmalıdır.► Kilo artışı: Kısırlaştırmadan kaçınmanın en yaygın nedeni operasyon sonrası köpeğin kilo alacağı kaygısıdır. Kısırlaştırıldıktan sonra köpeğin yedirilen yemeklerden daha fazla faydalanacağı gerçeği doğrudur. Ancak genç ve yaşlı köpeklerin kısırlaştırılmasından sonra meydana gelen kilo artışının farklı olduğu ve yaşlı köpeklerin bu operasyondan sonra genç köpeklere göre daha fazla kilo aldıkları bildirilmektedir. Bu farklılığın nedeni yaşlı köpeklerin enerji tüketimleri az olup ancak enerjiden zengin gıdalarla beslenmeleri sonucu enerji fazlası vücutta yağların çoğalmasına buda şişmanlamaya neden olmaktadır. Bu nedenle kısırlaştırma operas- yonunu takiben köpekler aralıklarla tartılmalı, bol sebzeli gıdalarla beslenmeli ve sportif faaliyetler yaptırılması ile ideal kiloda tutulabilirler. ► İdrarı tutamama (=üriner incontinens): Kısırlaştırma sonrası köpekte enfeksiyöz ve nörolojik bir sorun olmadığı halde uykuda veya uykunun dışında iken idrarını kaçırma sorununa sıkça rastlanılmaktadır. Bunun nedeni ovario-histerektomi sonrası gelişen üretral sfinkterik yetmezliktir. İsviçrede yapılmış bir çalışmada 412 adet kısırlaştırılmış köpekten 83 (%20.1)’ünde operasyon sonrası idrar kaçırma sorunu ortaya çıkmış ve bu olguların %74.7’si kısırlaştırmadan sonra ilk 3 yıl içerisinde şekillenmiştir. Üriner inkontinens’e 20 kg’ın altındaki köpeklerde rastlama oranı %9.3 ve 20 kg’ın üzerindeki köpeklerde ise %30.9 olarak belirlenmiştir. Ayrıca kısırlaştırılan köpek ırkları içerisinde ençok boxer (%65.0)’lerde bu sorunla karşılaşılmıştır. Bu tip olguların ilaçlarla tedavisinden yüksek oranda başarılı sonuçlar alınmaktadır (2).► Deri ve kıllarda değişiklik: Köpeklerde doğal olarak ilkbahar ve sonbahar aylarında olmak üzere yılda iki kez kıl ve tüyler kendiliğinden dökülür. Kısırlaştırılan köpeklerden özellikle uzun tüylü ırklarda (örneğin; cocker, collie v.s) östrojenik hormon yetersizliğine bağlı olarak deride kuruma, pullanma ve kahverengi lekeler şekillenebilir. Aynı zamanda boyun, kulaklar, perineum, kuyruk ve ekstremite bölgelerindeki kıllarda incelme, kolay kırılma, renklerinde açılma, kıl dökülmesi ve tüylerin uzamasında yavaşlama gibi belirtiler görülebilir. Böyle olguların sağaltımında kısa süre etkili ve düşük dozlarda östrojen preparatları kullanılır. Vit.A, Vit.B kompleks, çinko, kükürt uygulamaları da faydalıdır.Bu bölümün sonucunda diyebiliriz ki,kısırlaştırma köpeklerin aşırı populasyon artışının kontrol altına alınmasına yardımcı olur, sokak köpeklerinin sahiplendirilme şansını artırır.
ALINTIDIR

KÖPEK SAĞLIĞI

KÖPEK SAĞLIĞI " VETERİNER HEKİMİNİZ VE AŞILAMA "
· Yavru köpeğinizi nereden almış olursanız olun en kısa zamanda onu bir veteriner hekime götürmelisiniz. Veteriner hekime yavru köpeğinizin yaşını nereden geldiğini ve o ana kadar hangi aşıları olduğunu bildiriniz. Veteriner hekim, bir yavru köpeğin genel sağlık durumunu veya problemlerini saptayabilir. Eğer yavru köpeğinizi özel bir cins köpek yetiştiricisinden almış iseniz yetiştirici büyük bir olasılıkla bu yavru köpeğin ilk aşısını yaptırmıştır. Eğer bir hayvan barınma yurdundan köpek yavrusu edinecekseniz bu herhalde onun yaşını cins veya ırk karışımını bilemeyeceksiniz demektir. Veteriner Hekiminiz size onun tahmini yaşını ve cinsini söyleyecek, bakımı için gerekli tavsiyelerde bulunabilecektir. Aşıları tamamlanmamış yavru köpekler her türlü viral, bakteriel ve paraziter hastalığa açıktırlar. Yavrunun sağlığı açısından 6-8 haftalık olduğu zaman ektoparazitler (dış parazitler), endoparazitler (iç parazitler)den arındırılmalıdır. Bu tedaviden sonra size veteriner hekiminizin hazırlayacağı aşı proğramına uymalısınız. Koruyucu hayvan sağlığında aşılar önemlidir. öneriler şu anda en fazla test edilmiş ilmi protokoller ve hayvan sağlığını tehdit edici hastalıklarla ilgilidir. Eğer herhangi bir sorunuz varsa veterineriniz ile kontak kurunuz. DİSTEMPER( KÖPEK GENÇLİK HASTALIĞI) : Köpeğin solunum, sindirim , deri, göz ve sinir sistemine bulaşan son derece bulaşıcı ve çoğu kez ölümcül bir viral enfeksiyondur. Distemper aşılanmamış yaşlı köpeklere de bulaşacağı gibi yavru köpeklere de bulaşır. Aşı onun yegane koruma yöntemidir.PARVOVİRÜS (KANLI İSHAL ) : Belirtileri arasında ishal (ileri dönemlerde kanlı ishal ) yüksek ateş ve kusma olan ölümcül bir viral hastalıktır. Parvovirüs hiç belirti göstermeden yavru köpeklerde ani ölümlere neden olabilir. Aşı tek korunma yöntemidir.ADENOVİRUS ( BULAŞICI HEPATİT ): Yüksek ateş ,susuzluk,iştahsızlık,karın ağrıları,karaciğer hasarı ve kanamaya yol açan viral bir hastalıktır. Aşı tek korunma yöntemidir.LEPTOSİPİROZİS (SPİROKET HASTALIĞI ): Hasta hayvanların burun akıntıları, idrar ve ya salyaların teması ile yayılan diğer köpeklere bulaştığı gibi insanlara da bulaşabilen son derece bulaşıcı bir hastalıktır. Korunma aşı ile yapılmaktadır.PARAİNFLUENZA ( AKUT ÜST SOLUNUM YOLU EFEKSİYONU) Bu virus üst solunum yollarında enfeksiyona neden olur..BORDETELLA BRONCHİ SEPTİKA : Üst solunum yolları enfeksiyonona neden olur.. Bu hastalık çok bulaşıcıdır.Aşı tek korunma yöntemidir. KORONAVİRUS: Sindirim sistemine bağlı son derece bulaşıcı viral bir hastalıktır. Belirtileri arasında ishal,kusma,yüksek ateş ve dehidrasyon vardır. Korunma aşı ile yapılmaktadır.KUDUZ: Bütün memelilere bulaşabilen ölümcül bir merkezi sinir sistemi hastalığıdır. Kuduz kamu sağlığı açısından önemli bir tehdit olduğundan hayvanınızın bu hastalığa karşı aşılanmış olması kanuni bir zorunluluktur.Yeni doğmuş köpek yavruları, annelerinin sütlerinden hastalıklara karşı savaş veren antikorlar sağlarlar. Ancak bu antikorlar normal olarak 6-12 hafta dayanırlar. Ancak bundan sonra aşılar anne sütünün yerini almaktadır ve yavru köpeğinizin vücuduna az miktarda yapısı değiştirilmiş hastalık unsurları vererek onun hastalanmadan kendi antikorlarını yaratmasına uyarılır. Aşılanmamış köpeğinizi aşı programı tamamlanıncaya kadar lütfen dışarıya çıkarmayınız. Çıkarmak zorunda kalırsanız kucağınızda çıkarınız. Aşıları yapılmadan ve tamamlanmadan aşılıda olsa başka köpeklerle kesinlikle temas ettirmeyiniz. Başka hayvanların dolaştığı yerlerde dolaştırmayınız. Veteriner Hekim kontrolü , lüzumlu koruyucu aşılama ve paraziter tedavilerini yaptırmanız hayvanlardan insanlara geçebilecek Zoonoz hastalıkların önlenmesi açısından önemlidir.Aşılama programınızı veteriner hekiminiz oluşturacak ve uygulayacaktır.6. haftada veya daha erken iç ve dış parazitlere karşı ilaçlama 8.hafta da DHPPİ+L ve CORONA ilk aşısı21 gün sonraDHPPİ+L ve CORONA aşılarının tekrarı 9.haftada Bordetalla ilk aşısı21 gün sonra Bordetella aşısının tekrarı3. ayından sonra RABISIN(KUDUZ) D:DistemperH:HepatitP:ParvoPİ :ParainfluenzaL:LeptospirozisBu aşı programına uyulması vücudun yeterince bağışıklık kazanması için önemlidir. Yavru köpeğin sonra düzenli olarak her iki ayda bir iç(tenya ve kurt) ve dış parazitlere (pire ve keneye ) karşı ilaçlamalar yapılması gerekmektedir.Yavru köpeğinize bir yıl sonra bu aşılar( DHPPİ+L / CORONA / BORDETELLA / KUDUZ ) sadece bir defa yapılması gereklidir ve yeterlidir. Bu aşılar tüm yaşantısı süresince yılda bir kez yaptırılmalıdır. Düzenli olarak antiparaziter tedavileri yaptırmayı unutmayınız.
Alıntı

KÖPEK SAĞLIĞI VE BAKIMI

KÖPEK BAKIMI " İÇ VE DIŞ PARAZİTLER "
YAYGIN PARAZİT TÜRLERİİÇ PARAZİTLER:Bu parazitlerin çoğu beslenip çoğaldıkları köpek bağırsaklarında hayatlarını sürdürürler. Yerde bulunan parazitlerle bulaşmış bir hayvan dışkısındaki yumurtalar, onu koklayan veya üzerinde yürüyen köpeklere bir tehlike oluşturur. Tedavisinden sonra köpeğinizi dışkı bulunan yerlerden uzak tutunuz. Teşhisleri en iyi şekilde Veteriner Hekiminiz tarafından saptanabilir. Bu parazitlerin bulunup bulunmadığını saptamak için o sizden köpeğinizin dışkısından bir örnek getirmenizi isteyecektir.KURTLAR: Yuvarlak kurtlar : Anneleri tarafından köpek yavrularına doğum öncesi (plazental yolla) veya anne bakımı sırasında bulaşabilir. Bu 5 cm. uzunluğunda ince, beyazımsı veya açık kahverengi parazit bazen bulaşmış olduğu köpeğin dışkısında da görülebilir. Bazen de kusarak bu paraziti çıkarabilirler. Yavru köpeklerde yaygındır ve onlara şişkin göbekli bir görünüm verebilir. Larvası köpeğin bedeninde dolaşır. Bir yuvarlak kurt enfeksiyonundan büyüme bozukluğu, ishal, kusma, dışkıda kan, su kaybı, ve bazen zattüre oluşabilir. Tedavinin tekrarlanması ve uzun süre devam edilmesi gerekir.KANCALI KURTLAR :Barsak parazitleri arasında en tehlikeli olanlar arasındadır. Annelerinden köpek yavrularına doğum öncesi veya anne bakımı sırasında bulaşabilir .Kancalı kurtların belirtisi arasında bitkinlik, kansızlık, iştahsızlık, siyah ve kanlı dışkıdır.Trişin: Bu parazit köpeğin sindirim sisteminin alt ucuna yerleşir ve kronik barsak iltihaplanmasına, dışkıda mukus, kilo kaybı ve ishale yol açar.BARSAK ŞERİTLERİ (TENYALAR):Bu parazitlerden bazıları larva şeklindeyken köpeğin pireyi yuttuğu zaman ortaya çıkar. İştah kaybı, kansızlık,ishal v.b belirtilere neden olurlar. Bazı tenya türleri insan sağlığı açısından çok önemli riskler içermektedir. Düzenli olarak mutlaka iç parazitlere karşı tedavi ve koruyucu tedavilerini yaptırmayı ihmal etmeyiniz.KALP KURDU: Bir sivri sineğin sokması ile bulaşır. Bu son derece tehlikeli parazit köpeğin kalbine yerleşir ve gerek kalp gerekse de akciğer hasarına , öksürük, durgunluk ve bitkinliğe yol açar Bu hastalık akciğerleri, akciğerlere kan taşıyan damarları ve kalbi etkilemektedir. Belirtiler çabuk yorulma, öksürük, kusma, kilo kaybı, solunum güçlüğü ve bazen ani ölümdür. Sivrisinekler olmadan bu hastalık yayılamaz. Subtropikal iklimli bölgelerde hastalık çok sık görülmektedir. Ancak göl, nehir ve deniz kenarlarında sivrisineklerin yoğun olduğu bölgelerde hastalık yine yoğun olarak görülmektedir. Köpeklerle karşılaştırıldığında kediler bu hastalığa karşı daha dirençlidir. Ancak enfekte olduklarında bu hastalık kedilerde daha şiddetli seyretmektedir.Kalp kurdundan koruma çok basittir. Koruyucu ilaçlar sivrisinekler tarafından bulaştırılan larvaları öldürür. Birçok durumda aylık olarak kullanılan tabletler etkili bir koruma sağlamaktadır.Kalp kurtların bulunup bulunmadığını saptamak için bir kan muayenesi yapılır Kalp kurdunun tedavisi zordur, ancak ona karşı önlem almak kolaydır. Bu konuyla ilgili Veteriner Hekiminizin belirleyeceği koruyucu programı onunla görüşünüz .Bir Veteriner Hekimin denetimi dışında hiç bir zaman bir köpeğe kalp kurdu tedavisi uygulamayınız. Detaylı bilgi için Friends Veteriner Poliklinliğini ararsanız size yardımcı olabiliriz.DIŞ PARAZİTLER :Dış parazitler pireler, bitler, ve kenelerdir. Köpeğinizin derisinde yaşayan bu böcekler onu sadece rahatsız etmekle kalmaz aynı zamanda çeşitli hastalıklar bulaştırır ve iritasyonlarına bağlı değişik alerjik hastalıklara neden olurlar. Bazıları insanlara da hastalıklar bulaştırır.Bu yüzden onların varlığını dikkatli bir şekilde izlemekte fayda vardır.PİRELER :Eğer köpeğinizde pire varsa büyük olasılıkla sizin bundan haberiniz vardır. Genelde onları görmek kolaydır. Pireler köpeğin kanını emerek beslenirler . Kaşıntıya ,alerjilere ve yutulduklarında barsak şeritlerini bulaştırırlar. Rutin pirelere karşı mücadele etmek en etkin yöntemdir. Yaşadığınız bölgeye göre,pire mevsimi birçok ay sürebilir. Pirelerin yumurtaları köpek üzerinde açılmaz bulunduğu ortamda uygun koşullarda açılır ve larval gelişimini tamamladıktan sonra köpeğe veya ortamdaki diğer hayvan ve insanlara geçer. Onun için sizin hem hayvanınızı hem de çevrenizi(hayvanın bulunduğu yeri ) ilaçlamanız gerekir. Her 1-2 haftada onun yatağını yıkayınız. Halıları ve aralıkları iyice makineden geçiriniz.(sonra kir torbasını atınız) Ve hayvanınıza Veteriner Hekiminizin önerdiği pire tozu, sprey, veya sıvı ilacı kullanınız.KENELER: Kenelerin birçok çeşiti vardır iyi ki pireler kadar yaygın değiller. Bir kenenin ısırması hayvanlara birtakım kan parazitlerini bulaştırabilir. İnsanlarda da lyme dizisse neden olurlar. Köpeğinizin derisinde bir kene gördüğünüz zaman mümkün olduğu kadar onu kafasına yakın bir yerden bir cımbız ile sıkıştırarak onu çıkarabilirsiniz. Enfeksiyonu engellemek için ısırdığı yere alkol veya oksijen dökünüz. Eğer yüksek oranda kenelerin bulunduğu bir bölgede yaşıyorsanız Veteriner Hekiminizden hem köpek hem de çevrenizdeki diğer kenelerle nasıl mücadele edileceğini öğrenebilirsiniz.UYUZ: Uyuzun birçok çeşiti vardır en çok yaygın olanları sarkoptes ve demodeks uyuzudur. Uyuz böcekleri hayvanın derisi içinde ve üstünde tüy folüküllerinde yaşarlar ve çıplak gözle görülmezler. Sarkoptesler derinin altında tünel şeklinde girintilerde yumurtlarlar. Şiddetli kaşıntıya , derinin kalınlaşmasına,tüylerin dökülmesine ve kabuklanmasına neden olur .Sarkoptes İnsanlara da son derece bulaşıcıdır.Demodeks uyuz böceği tüy foliküllerinde yaşar .Vücudun genelinde özellikle çıplak yerlerinde koltuk altında deri lezyonlarına neden olur. Her iki tip uyuz böceği çabuk yayılabilir ve tedavisi zor olabilir. Tedavi için Veteriner Hekiminizin önerilerini dinleyiniz.
Alıntı